Tarihi Şahsiyetler

Muhammed İlyas Kandehlevi Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Muhammed İlyas Kandehlevî (1885-1944) Cemâat-i Teblîğ’in kurucusu Hindistanlı dinî lider.

Bugünkü Utar Pradeş eyaletinin batı­sında Kandehle’de tanınmış bir ailenin ço­cuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşta Kur’an’ı ezberledi. 1896’da öğrenim gör­mek üzere Gengûh’a gidip ağabeyi Mu­hammed Yahya’dan İslâmî ilimlerle ilgili dersler aldı; Abdürrahim Reypûrî ve Eş­ref Ali et-Tehânevî gibi âlim ve sûfîlerin meclislerinde bulundu. Reşîd Ah­med Gengûhî’ye intisap ederek özel soh­betlerine devam etti. Gengûhî’nin ölü­münden (1905) etkilenen Kandehlevî bir süre münzevi hayat yaşadı. Daha sonra Delhi’ye giderek Halil Ahmed Sehâren-pûrî’ye intisap etti ve seyrü sülûkünü ta­mamladı. 1908’de Mahmud Hasan’ın ders halkasına katılmak üzere Diyûbend’e git­ti ve ondan Şahîh-i Buhârî ile Sünen-i Tirmizfyi okudu. Ayrıca hocasına İngilizler’e karşı cihad edeceğine dair söz verdi. 1910’da Sehârenpûr’daki Mezâhirü’l-ulûm Medresesi’nde ders vermeye başla­dı. 1914’te Halil Ahmed Sehârenpûrî ile birlikte hacca gitti ve ertesi yıl döndü­ğünde medresedeki görevine yeniden başladı. İki yıl sonra buradan ayrılıp Del­hi’deki Nizâmeddin Türbesi yakınında Bangle Vali Mescidi Külliyesi’ne yerleşti. Babası Muhammed İsmail’in 1917’de ölü­mü üzerine onun böige halkına yönelik eğitim faaliyetlerini sürdürmek isteyen Kandehlevî çok sayıda okul açarak ders verdi, halkın sosyal meseleleriyle ilgilendi.

1925’te ikinci defa çıktığı hac yolculu­ğu sırasında Mekke ve Medine’de yakla­şık beş ay kalan Kandehlevî, memleketine döndükten sonra kapsamlı ve teşkilâtlı bir tebliğ faaliyetine başladı. Tevhid akî-desinin, ibadet ve ahlâk anlayışının öğre­tilmesi hedeflenen bu çalışmaları sırasın­da Nuh’ta halka yaptığı bir konuşmada onlara cemaat halinde örgütlenmeleri çağrısında bulundu. Böylece Cemâat-i Teblîğ, Teblîgî Cemâat, Tahrîk-i îmân gi­bi isimlerle anılan bir hareketin kurulu­şu gerçekleşti. Kandehlevî ve hareke­tin müntesipleri çeşitli bölgelere düzenli olarak tebliğ gezileri yaptılar.

Kandehlevî, 1932 yılında üçüncü defa gerçekleştirdiği hacdan dönüşünde daha azimli ve kararlı olarak faaliyetlerini ge­nişletti. Belirli sayılardan oluşan düzenli grupları tebliğ amacıyla Utar Pradeş’in çeşitli yerlerine gönderdi. Gittikçe güçle­nen tebliğ faaliyetlerini ülke dışına yay­mak için Önde gelen arkadaşlarıyla birlik­te 1938’de son defa Hicaz’a gitti ve dün­yanın çeşitli bölgelerinden hacca gelen insanlara hareketin misyonunu anlattı; ayrıca yöneticilerle temaslarda bulundu. Hacdan dönünce Bastinizâmeddin ve Mevat başta olmak üzere çeşitli yerlerde tebliğ faaliyetlerini yoğunlaştırdı ve yeni okullar açmayı sürdürdü. 1941’de Nuh’ta düzenlenen, Kandehlevî’nin konuşmacı olarak iştirak ettiği mitinge 25.000 kişi katıldı.

1940 yılından itibaren Nedvetü’l-ulemâ adlı diğer bir cemaatin mensupları Kan­dehlevî hareketinin çizgisine uygun bir çalışma içine girmiş ve her iki cemaat arasında irtibat kurulmuştu. Bu gelişme­lerin sonucunda yapılan bir davet üzerine Kandehlevî 1943’te Nedvetü’l-ulemâ’nın merkezlerinden olan Leknev’e gitti ve kendisine büyük ilgi gösteren halka ko­nuşmalar yaptı. Ardından Delhi’ye dönen Kandehlevî 13 Temmuz 1944’te vefat et­ti ve Bangle Vali Mescidi yakınına defne­dildi. Kendisinden sonra Cemâat-i Teb-Iîğ’in başına oğlu Muhammed Yûsuf geç­ti.