Muhammed Bahaeddin Erzincani Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi
Muhammed Bahâeddin Erzincânî (ö. 879/1474) Anadolu’da faaliyet gösteren ilk Halveti şeyhlerinden.
Erzincan’ın Kerliç [Keserliç /Keleriç] kasabasında [bugün Üzümlü ilçesinin Karakaya köyü] doğdu. Kaynaklarda Pîr Muhammed Erzincânî olarak geçen ve bazan kısaca Şeyh Pîrîveya Pîrî Halîfe olarak anılan adına XX. yüzyılın başlarında yazılan eserlerde Bahâeddin kelimesinin eklendiği görülmektedir. Hayatı hakkındaki son derece sınırlı bilgiler, büyük ölçüde Cemâleddin Hulvî’nin 1030 (1621) yılında tamamladığı Lemezöt adlı eserine dayanmaktadır. Abdurrahman-ı Câmî’nin Nefehâtü’l-üns’ünü tercüme ederken esere Anadolu’da yetişen velîleri de ilâve eden Lâmiî’nİn, Muhammed Erzincânfnin mürşidi ve Halvetiyye tarikatının ikinci pîri Seyyid Yahyâ-yi Şirvânî ile Pîr Şükrullah, Dede Ömer Habib Karamânî gibi halifelerine yer verdiği halde ondan sadece ismen Molla Pîrî diye bahsetmesinin sebebi anlaşılamamaktadır.
Hulvî. Erzincan’da bir medresede müderris olan Muhammed Erzincânî’nin gördüğü bir rüya üzerine Şirvan’a gidip Yahyâ-yı Şirvânî’ye intisap ettiğini, seyrü sülûkünü tamamladığında halife tayin edilerek irşad göreviyle Erzincan’a gönderildiğini, doğduğu kasabada bir zaviye ve mescid yaptırıp Halvetiyye tarikatını yaymaya başladığını söyler. Onun Şirvan’a ne zaman gittiği, orada ne kadar kaldığı ve Erzincan’a hangi tarihte döndüğü bilinmemektedir. Ancak Şirvan’a gitmeden önce müderrislik yaptığına göre bu sırada otuz kırk yaşlarında olduğu ve mürşidi 868’de (1464) veya ertesi yıl vefat ettiğine göre Erzincan’a bu tarihten önceki yıllarda döndüğü söylenebilir. O dönemde Erzincan ve çevresine hâkim olan Ak-koyunlu Sultanı Uzun Hasan’ı Fâtih Sultan Mehmed ile savaşmaması konusunda uyardığına dair menkıbe. Muhammed Erzincânî’nin bölgedeki manevî nüfuzunu göstermesi bakımından önemlidir. Menkıbeye göre Muhammed Erzincânî’nin uyarısını dinlemeyip Fâtih ile savaşa girişen ve Otlukbeli’nde uğradığı yenilgiden sonra şeyhin zaviyesine gelip akıbetinin ne olacağını soran Uzun Hasan şeyhten Fâtih’in kerem sahibi bir sultan olduğu ve kendisini asla üzmeyeceği cevabını alınca rahatlamış, şeyhin halifelerinden Pîr Ahmed’i Fâtih’e elçi olarak göndermiştir. Hulvî, Osmaniılar’la Akkoyunlular arasındaki barış antlaşmasının bu olayın ardından gerçekleştiğini söyler.