MUCİZE
MUCİZE
İnsanı aciz bırakan
şey, harikulade hadise, benzerini meydana getirmekten insanların aciz kaldığı
olay demek olan mucize kelimesi Kelam ilminde ıstılah olarak şu manaları
ifade eder:
1. Bir
peygamberden, onun peygamberliğinin doğruluğunu gösteren tabiat hadiselerinin
işleyişine ters düşen bir hadisenin zuhur etmesi,
2. Peygamber olduğunu söyleyen kişiden -münkirlere karşı
bir benzerini meydana getirmeleri hususunda meydan okuduğu ve onların da
bundan aciz kaldığı-adetin hilafına zuhur eden harikulade bir iş.
Mucizeden maksat
peygamber olduğunu iddia eden kişinin bu iddiasının Allahu teala tarafından
tasdik edilmesidir. Mucize hakikatte Allah’ın bîr fiilîdir, peygamberlere
isnadı ise mecazidir.
Mucize tabiri Kur’an-ı
Kerim’de bulunmamaktadır. Bu tabirin yaygınlık kazanması daha sonralarıdır.
Hadis kitaplarında çoğu zaman ve Fıkh-ı Ekbcr’debu tabir yerine ‘ayet’ tabiri
kullanılmıştır.
Mucize ile keramet
meydana gelen hadisenin harikulade oluşu noktasında birleşirler.
Mucize Kelam
alimlerince aşağıdaki şekilde tasnife tabi tutulur:
Mucize-i Akliyye: Her
asırdaki insana hitap eden ve bu devamlılık vasfıyla Peygamberimizin en büyük
mucizesi olan Kur’an-ı kerim.
Mucizat-ı Hissiyye:
Peygamberimizin devrindeki insanların bizzat hissettiği ve gördüğü mucizeleri.
Bunlar ayın ikiye ayrılması, ağacın yürüyüp ona gelmesi vb. mucizeler olduğu
gibi onun yüce ahlakı ve örnek yaşantısı gibi zaüyla ilgili mucizeler de
olabilir.
Mucizat-ı Haberiyye:
Peygamberimizin geçmişte olan ve gelecekte olacak hadiseleri haber vermesi.
Ehl-i Kitab’ın kitaplarını okumadığı halde geçmiş peygamberlerin ve
ümmetlerin kıssalarını haber verişi ve Bedir harbinden önce müşriklerin
Öldürüleceği yerleri harb öncesi ashabına göstermesi. Hz. Ömer, Hz. Osman,
Hz. Ali’ye Şehid olacaklarını haber verişi gibi.
Yekta SARAÇ