Tarihi Şahsiyetler

Mücahiddin Kaymaz Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Ebû Mansûr Mücâhidüddîn el-Hâdîm Kaymaz b. Abdillâh ez-Zeynî er-Rûmî (ö. 595/1199) Begtegİnliler’in Erbil ve Musul naibi.

Zeynüddin Ali Küçük b. Begtegin’in azat­lısı olduğu için Zeynî nisbesiyle anılır. Ali Küçük tahta çıktıktan sonra onu çocukları Muzafferüddin Kökböri ile Yûsuf Yinal Tegin’e atabeg tayin etti ve Erbil’in idaresini ona bıraktı. Mücâhidüddin, Ali Küçük’ün ölümünün (563/1168) ardından yerine ge­çen büyük oğlu Kökböri’yi hapse atarak tahta Yûsuf Yinal Tegin’i çıkardı. Daha son­ra serbest bırakılan Kökböri, Musul Ata­beği II. Seyfeddin Gazi’nin hizmetine gir­di ve Harran kendisine iktâ edildi. Böylece Erbil, Kökböri’nin ayrılması üzerine Musul’a tâbi oldu ve Yûsuf Yinal Tegin Mücâhidüd-din”in vesayeti altında yönetimi üstlendi. Musul ordusu Selâhaddîn-i Eyyûbînin kar­şısında bozguna uğrayınca (571/1175) II. Seyfeddin Gazi, Mücâhidüddin’i yanına ça­ğırıp saltanat naibi yaptı ve bütün devlet işlerini ona bıraktı.

Mücâhidüddin, Selâhaddîn-i Eyyûbî ile barış yapılmasını sağladı (572/1177) ve bu konudaki gayretleri Selâhaddin tarafın­dan şükran ve takdirle karşılandı. Bu ara­da hasta olan II. Seyfeddin’den sonrasını düşünerek kendisine rakip gördüğü Vezir Celâleddin b. Cemâleddin Cevâd el-İsfahânî’den kurtulma yollan aradı ve onu Sey­feddin Gazi’ye azlettirip hapse attırmak suretiyle etkisiz duruma getirdi (573/1178). İki yıl sonra da Seyfeddin Gazi öldü ve ye­rine, veliaht tayininde Mücâhidüddin’in et­kili olduğu kardeşi İzzeddin Mes’ûd b. Mevdûd geçti. Ardından Halep hâkimi el-Melikü’s-Sâlih İsmail b. Nûreddin Mahmud Zengî topraklarının amcasının oğlu İzzed­din Mes’ûd’a devredilmesini vasiyet ede­rek öldü (577/1181). Mes’ûd, bölgedeki hâ­kimiyetini gittikçe genişleten Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin kendisinden daha çabuk dav­ranmasından çekinerek süratle gidip şeh­rî teslim aldı. Fakat Mücâhidüddin, Selâhaddin’in bu önemli şehri bir gün ele ge­çireceğini tahmin ettiği için Mes’ûd’u, kardeşi Sincâr hâkimi II. İmâdüddin Zengî’nin Musul’a daha yakın olan toprakla­rına karşılık Halep’i ona vermeye ikna et­ti. Nitekim bir yıl sonra, bir ara Musul’u da kuşatan Selâhaddin Halep’i zaptetti [18 Safer 579/12 Haziran 1183] ardından ha­lifeye mektup yazarak Musul’un kendisi­ne bırakılması gerektiğini bildirdi. Bunun üzerine Mücâhidüddin, Musul’da daha şid­detli bir Eyyûbî kuşatmasına karşı savun­ma hazırlıklarına başlamakla görevlendi­rildi. Ancak bu sırada İzzeddin Mes’ûd onu azledip hapse attı (579/1183). Olayın he­men arkasından Mücâhidüddin’in hapse­dilmesini bahane eden Erbil hâkimi Yûsuf Yinal Tegin ve arkasından bazı şehirlerin hâkimleri ayaklanarak Selâhaddin tara­fında yer aldılar ve onu Musul’a saldırma­sı için teşvik ettiler. Durumun ciddiyetini kavrayan İzzeddin Mes’ûd, iki defa heyet gönderip barış istediyse de Selâhaddin S81 (1185) yılının başlarında Musul’a doğru harekete geçti. Bu arada İzzeddin Mes’ûd, Mücâhidüddin’i de serbest bırakarak göre­vine iade etmişti. Gerek Mücâhidüddin’in gördüğü hazırlık gerekse halkın umulma­dık direnişi karşısında Selâhaddin önce başlattığı kuşatmayı kaldırarak Ahlat’a yöneldiyse de arkasından geri döndü ve şeh­ri tekrar kuşattı. Fakat bu defa da kendisi ağır bir hastalığa yakalanıp Harran’a çekil­mek zorunda kaldı. Bunun üzerine Mücâ­hidüddin’in gayretiyle oluşturulan bir he­yet Harran’a gönderilerek barış sağlandı. İmzalanan antlaşmaya göre ortak sınırın tesbitinden sonra Musul’da Selçuklu sul­tanının yerine Selâhaddin’in adı hutbeler­de okunacak ve şehirde basılacak sikke­lerde yine onun adına yer verilecekti.

Selâhaddin 589’da (1193) ölünce Mücâ­hidüddin, Musul’un tekrar bölgenin liderli­ğini elde etmesi için çalışan İzzeddin Mes­’ûd’a yardımcı oldu. Onun aynı yıl içerisin­de ölmesi üzerine yerine kimin geçeceği konusunda çekişmeler başlayınca da oğlu Nûreddin Zengî Arslanşah’a biat etmek suretiyle ağırlığını koydu. Nûreddin de onu nâiblik makamında tutup ölümüne kadar [Rebîülevvel 595 /Ocak 1199] devlet işle­rini kendisine bıraktı.

Mücâhidüddin siyasî ve askerî başarıla­rının yanında özellikle bayındırlık faaliyet­lerine de önem vermiş, halkı refah içinde yaşatan idareciliği ve dindar, hayır sever, âlim, şair kişiliğiyle tarihe geçmiştir. Muh­taçlara maaş bağlatmış, yetimhaneler aç­tırmış ve yönettiği yerlerde fakir bırakma­mıştır. Musul’da kendi adıyla anılan büyük bir cami, bîmâristan, hankah, medrese ve bir yetimhane, Erbil’de yine kendi ismiy­le bilinen bir medrese ve bir hankah inşa ettirmiş, buralara çeşitli vakıflar bağlamış­tır. Ayrıca Erbil’in ortasında etrafı bahçe­lerle çevrili bir havuz, Dicle üzerinde Musul Köprüsü gibi birkaç köprü ve bunların yanı sıra çeşitli çarşılar yaptırmıştır.

Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler