Muallim Naci Kimdir, Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği, Hakkında Bilgi
Muallim Naci (1849-1893) Şair; tenkit, lügat ve edebiyat tarihi çalışmalarıyla tanınan müellif.
İstanbul’da Saraçhanebaşı’nda doğdu. Asıl adı Ömer’dir. Babası saraç ustası Ali Bey, annesi, Atpazan’nda bir memurun yanında evlâtlık olarak büyütülmüş, Varnalı bir muhacir ailesinin kızı olan Fatma Zehra Hanım’dır. İlk öğrenimine Fatih’teki Feyziye Mektebi’nde başladı. Yedi yaşında iken babası vefat edince annesi ve ağabeyi ile birlikte Varna’ya dayısının yanına yerleşti. Varna’da mahalle mektebinde sülüs yazıyı öğrendi. Hat muallimi Abdülhalim Efendi’nin kendisine verdiği Hulusi mahlasıyla bazı sülüs levhalar ve bir mushaf yazdı. Bu sırada Arapça ve Farsça dersleri aldı. Varna’da rüşdiye mektebi açılıp Abdülhalim Efendi buraya muallim tayin edilince o da ikinci muallimliğe getirildi (1867). 0 günlerde okuduğu Giritli Aziz Ali Efendi’nin Muhayyeidfındaki bir hikâyenin kahramanının adı olan Naci’yi kendisine mahlas seçti. Bu arada telhis ve aruz dersleri aldı, bazı şiir denemeleri yaptı; Fransızca öğrenmeye başladı. Rusçuk’ta yayımlanan Tuna gazetesine gönderdiği şiir ve makaleleri okuyucular tarafından beğenildi.
Muallim Naci’nin hayatı Kürt Said Paşa’nin 1876’da Varna’ya mutasarrıf olmasıyla değişti. Said Paşa onu yanına hususi kâtip olarak aldı. Paşa ile birlikte önce Tulçı’ya giden Naci, 1877-1878 Osmanli-Rus Savaşı’nm başlaması üzerine onunla beraber İstanbul’a geçti. Said Paşa Yeni-şehirfeneri’ne tayin edilince Naci’yi de beraberinde götürdü. Burada Yenişehirli Avni Bey ile tanıştı. İstanbul’a döndüğünde Anadolu müfettişi Said Paşa ile birlikte Halep, Diyarbekir, Ma’mûretülazîz (Elazığ), Sivas, Erzurum, Trabzon ve çevresinde dokuz ay kadar dolaştı. Said Paşa’nın Cezâyir-i Bahr-i Sefîd valiliğine tayini üzerine Mektûbî Kalemi mümeyyizi olarak Sakız adasına gitti [Haziran 1881] Burada iken Tercümân-ı Hakikat gazetesine gönderdiği “Kuzu”, “Şâm-ı Garîbân” ve “Nusaybin Civarında Bir Vadi” gibi şiirleri, onun edebî şahsiyetinin teşekkül etmeye başladığını gösteren başarılı ilk örneklerdir. Bir müddet sonra İstanbul’a döndü ve Ahmed Midhat Efendi’nin isteği üzerine Tercümân-ı Hakîkat’in edebî sütununu yönetmeye başladı [Ocak 1883] Gazetede yazdığı şiirler ve Fransızca’dan yaptığı çeviriler kendisini kısa zamanda şöhrete kavuşturdu. Hersekli Arif Hikmet Bey, Kâzım Paşa gibi şairlerin onun gazellerine nazire söylemesi şöhretinin belli bir çevrede yayılmasını sağladı.