Molla Zeyrek Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi
Molla Zeyrek (ö. 903/1497-98 [?]) Osmanlı âlimi.
Hayatının ilk yıllan hakkında bilgi yoktur. Asıl adının Mehmed olduğu ve Hacı Bayrâm-ı Velî’nin yanında bulunup ondan ders aldığı, Zeyrek isminin de kendisine onun tarafından verildiği bilinmektedir. Hızır Şah Efendi’nin derslerine girerek tahsilini İlerletmiştir.
Kaynaklarda Molla Zeyrek’in daha sonra önemli öğretim görevlerinden biri olan Bursa Sultan Murad Medresesi’ne müderris olduğundan söz edilir, ancak müderrisliğe nasıl geçtiğine dair bilgi verilmez. İstanbul’un fethine katılan ulemâ arasında bulunduğu anlaşılmaktadır. Fethin ardından Fâtih Sultan Mehmed, Medâris-i Semâniyye’yî inşa etmeden Önce eğitimin kesintiye uğramaması için bazı kiliseleri medrese haline getirmiş, bu arada Molla Zeyrek’in adıyla anılan Zeyrek semtindeki Pantokrator Manastın’nı da medreseye çevirip kendisine tahsis etmiştir. XVI. yüzyılın İlk yarısına ait İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’nde bu semtin ismi Mahalle-i Mescid-i Hoca Zeyrek olarak geçer. Molla Zeyrek bu medreseye müderris olunca kendisine 50 akçe yevmiye tayin edildi. Rivayete göre bu miktarın 20 akçesini kendi ihtiyacına ayırır, 30 akçesini Hacı Bayrâm-ı Velî’nin fakir müridlerine gönderirdi. Hayatının bundan sonraki kısmı kaynaklarda genellikle menkıbevî anekdotlar halinde yer alır. Molla Zeyrek’in vaktini daha çok ibadetle geçirdiği, hatta Fâtih Sultan Mehmed’in huzurunda “da’vâ-yı fazîlet” ederek Sey-yid Şerif el-Cürcânî’den daha faziletli olduğu iddiasında bulunduğu, bunun üzerine padişahın Bursa Sultaniye (Yeşil) Medresesi müderrisi Hocazade Muslihuddin Efendi’yi İstanbul’a davet ederek onunla tartışmasını istediği belirtilir. Padişahın huzurunda bir hafta kadar devam eden tartışma, Osmanlı ilim ve kültür hayatı bakımından dikkat çekici olduğu gibi Molla Zeyrek’in şahsiyetini tanımak için de önemli unsurlar içerir. Bu iki âlim arasında “burhân-ı vâhid” konusunda yapılan münazaraya devrin âlimleri oturarak. Vezir Mahmud Paşa ayakta durup çeşitli hizmetler ifa ederek katılmıştır. Tartışma sadece karşılıklı konuşma şeklinde geç-meyip her iki taraf görüş ve delillerini içeren birer risale de yazmıştır. Altıncı günü padişah tartışmanın bu şekilde sonuçlanmayacağını anlayınca iki tarafın yazdıklarının birer nüshasını birbirine verip önceden hazırlanmalarını istedi. Hocazade ikinci nüshasını verdiği halde Molla Zeyrek kendi metninin yedeği olmadığını bildirince Hocazade kendi metninin arka yüzüne Zeyrek’in risalesini yazabileceğini belirtti. Bunun üzerine padişah latife yaparak Hocazâde’ye istinsah sırasında dikkatli olup hata yapmamasını söyleyince Hocazade, istinsah hatalarının risalenin aslındaki hatalar kadar olmayacağını ifade edip Fâtih’in latifesine karşılık verdi. Sonunda mecliste hazır bulunanlar ve hakem olarak Molla Hüsrev, Hocazâde’-nin görüşlerini tercih edince Molla Zeyrek çok üzüldü. Padişah, muhtemelen Molla Zeyrek’in mağrur ve sert tavrını da göz önüne alıp ders verdiği medresedeki müderrisliğe Hocazâde’yi getirdi. Dost ve arkadaşları tartışmanın seyrini sorduklarında ise Molla Zeyrek, Hocazâde’nin tevhid konusunda hak yoldan çıktığını, onu bu hususta ikna etmek için “başına başına vurduğunu”. Molla Hüsrev’in bile kendisini elinden alamadığını söylemiştir.