Tarihi Şahsiyetler

Molla Kabız Kimdir, Hayatı, Olayı, İsyanı, Hakkında Bilgi

Molla Kâbız (ö. 934/1527) Hz. İsa’nın Hz. Muhammed’den üstün olduğu fikrîni ileri sürüp yaymaya çalışan kişi.

Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Kaynaklarda “Kâbız-ı Acem. Kâbız-ı Acemî, Kâbız-ı Mülhid. Kâbız-ı Fâsid” gibi la­kaplarla da anılır. Solakzâde onun öğre­nim görmek üzere Doğu bölgesinden Atâî de Acem coğrafyasından geldiğini belirtir. Bu­na göre Kâbız’ın İran menşeli olduğu an­laşılmakta, ancak Anadolu’ya ne zaman geldiği bilinmemektedir. Kendisinden “molla” diye bahsedilmesinden başka Celâlzâde’nin onu “erbâbı ilimden Âlî Mustafa Efendi’nin “ulemâ züm­resinden Solakzâde’nin “tahsîl-i ulûm edip erbâb-ı rü­sum tarikatına sâlik” diye nitelemeleri dikkate alındığında Kâbız’ın medrese tahsili gördüğü anlaşılır. Ancak görev alıp almadığı konusunda herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.

Osmanlı vekâyi’nâmelerinde Kâbız’Ia il­gili bütün bilgiler, onun iddiaları sebebiyle Dîvân-ı Hümâyun’da yargılanması ve idam edilmesinden ibarettir. Celâlzâde, döne­min birinci kaynağı niteliğindeki eserin­de olayı kısmen geniş şekilde anlatmış, başta Künhü’hahbâr olmak üzere diğer kaynaklar bu bilgileri küçük bazı değişikliklerle tekrarlamıştır. Buna göre “zın­dıklık ve ilhâd yoluna girip İnancına fesat karışmış olan” Kâbız. Hz. îsâ’nın Hz. Mu­hammed’den daha üstün olduğu yolun­da iddialar ortaya atmış, bu iddiaları çe­şitli yerlerde yaymaya başlamıştır. Onun, görüşlerini uluorta halk arasında dile ge­tirmesi ve bazı kimselerin zihinlerini ka­rıştırması âlimleri harekete geçirmiş ve Kâbız 8 Safer 934 [3 Kasım 1527] tarihin­de Dîvân-ı Hümâyun’a sevkedilmiştir. Vezîriâzam Makbul İbrahim Paşa, meseleyi çözmeleri için Rumeli kazaskeri Fenârîzâ-de Muhyiddin Çelebi ile Anadolu Kazas­keri Kâdirî Çelebi’yi görevlendirmiş. Kâ­bız kazaskerlere âyet ve hadisler çerçeve­sinde İddiasını tekrarlamış, fakat kazas­kerler bu iddiaları tatminkâr bir şekilde cevaplandıramamış, aksine öfkelenerek onu tehdit etmişlerdir. Bunun üzerine vezîriâzam ilmî yetersizlikleri yüzünden ka­zaskerleri şiddetle eleştirmiş ve bağırıp çağırmanın acizlik alâmeti sayıldığını, ilim ehline yakışanın delillerle meseleyi çöz­mek olduğunu söylemiştir. Ardından Kâbiz hüküm verilmeksizin hapse konul­muştur. Bu sırada durumu kafes arka­sından takip eden Kanunî Sultan Süley­man, İbrahim Paşa’yı çağırarak Kâbız’ın bâtıl fikirlerinin cevaplandırılmaytp hakkından gelinememiş olmasından duydu­ğu rahatsızlığı ifade etmiş ve hemen yeni bir mahkeme oluşturulmasını istemiştir. İbrahim Paşa, ertesi gün şeyhülislâm Kemalpaşazâde ile İstanbul Kadısı Sâded-din Efendi’yi davet ederek Dîvân-ı Hümâyun’da yeni bir mahkeme kurmuştur. Ke-malpaşazâde önce Kâbız”ın fikirlerini din­lemiş, ardından onun dayandığı Kur’an âyetlerini ve hadisleri yanlış anladığını göstermiş, ileri sürdüğü delillerin tutar­sızlığını ortaya koymuştur. Bunun üzerine Kâbız söyleyecek hiçbir şey bulamamıştır. Şeyhülislâm, Kâbız’ın zındıklık suçu işle­diğini belirten fetvasını vermiş. Kadı Sâ-deddin de onu iddiasından vazgeçip Ehl-i sünnet inancına dönmeye davet etmiştir. Ancak Kâbız buna yanaşmayınca kadı ida­mına hükmetmiş ve boynu vurulmuştur.[9 Safer 934/4 Kasım 1527]

İlgili Makaleler