Din Sosyolojisi

Modern Dönemin Öteki Bazı Değişim Sorunları

Modern Dönemin Öteki Bazı Değişim Sorunları

İslâm dünyasının modern Batı Medeniyeti ile karşılaşması, sosyo­ekonomik değişim sorunlarının yanı sıra başka birçok toplumsal, kül­türel ve dinî değişim ve buna uyum ve uyumsuzluk sorunlarına yol aç­tı. Öyle ki, iki farklı dünyanın karşılaşması, yalnızca iki medeniyetin birbirleriyle teması ve bunun sonucundaki birtakım alış verişler biçi­minde yaşanmamakta, tersine özellikle İslâm dünyasmda kültür, me­deniyet, inanç, toplum ve kısacası hayatın hemen her alanında deği­şim son derecede köklü ve bunalımlı sorunlara yol açmakta ve bu du­rumun yansımalarını Müslümanlarm hayatının hemen her alanında gözlemek mümkün olmaktadır.

Her şeyden önce değişim, modern dönemde bir şekilde mitolo- jize, idealize ve hattâ ideolojize edilmiş geleneksel İslâm kültür ve medeniyetinin yabancı bir kültür ve medeniyetle karşılaşması ve ça­tışması görünümüne büründürülmüş bulunmaktadır. Bu tür bir ça­tışma ortamında, geleneksel olanın “eski”, yeni ve modern olanın da “yabancı” hüviyetine bürünmüş olması gerilimi artırmakta ve deği­şimin bunalımlı bir çatışmaya dönüşmesine yol açmaktadır. Böylece Müslüman topluluklar değişimi bir şekilde bir kimlik değişimi, yeni kimliğe uyum ve buna uyumsuzluğun sebebiyet verdiği kimlik buna­lımları şeklinde sancılı olarak yaşamakta, uyum ve uyumsuzluk bağ­lamında âdeta bölünmekte ve eski ile yeni ve modern arasındaki gel­gitler ve hattâ ikilemlerde bocalamaktadırlar. Nitekim, eskinin nos­taljik bir biçimde idealize edilerek bir tür “passeizm” (maziperestlik) e yol açan “altın dönem” özlemlerine veya bunun formları, normla­rı, değerleri ve ideallerine göre modellenen “karizmatik kurtarıcı” beklentilerine dayalı çözüm arayışlarına sıklıkla imkân vermekte oluşu kayda değerdir.

Öte yandan sorunlar, ekonominin yanı sıra eğitim, kültür, siyaset, ahlâk… gibi toplum hayatının hemen her alanında bir bocalamaya, te­reddüt ve hattâ ikilemlere sebebiyet veriyor görünüyor. Gerçekten de, bir kere Müslüman toplumlar geleneksel eğitim değerleri, normları, modelleri ve formları ile modern eğitim arasında tereddüt içinde bu­lunuyorlar. Öte yandan, eğitimin düzeyi ve kalitesi bakımından yapı­lan en küçük bir karşılaştırma dahi İslâm ülkelerinin dünyanın büyük dinî bünyelerine oranla oldukça geride kaldıklarını gösteriyor. Eğitil­miş kaliteli insan sorunu devasa bir problem olarak Müslümanlardan çözüm istiyor. Bilim ve teknoloji üretimi ve ona bir anlam yükleme sonunu da kendini çok şiddetli hissettiriyor. Onu üretmek yerine da­ha çok Batıdan hazır bilim ve teknoloji alma eğilimi hakim görünü­yor. Bu bakımdan da bir ölçüde bilim ve teknolojiye karşı çıkılmıyor; hattâ onlarla temel dinî metinler arasında bağ kurmaya çalışılıyor. Bu arada bazı bilimsel teoriler çatışmalara sebebiyet vermekten de geri durmuyor; yorumlar toptan ve köklü bir retten bağdaştırmaya kadar çok çeşitli şekillere bürünebiliyor.

Modern bilim ve teknolojinin şekillendirdiği çağdaş Batı medeni­yeti, onun form, norm ve değerleri ise, gelenekleşmiş ve kendisine dinî anlamlar yüklenmiş belli bir dönemin Islâm kültürü ve medeni­yeti, onun inanç, değer ve normları adına savunmacı ve tepkisel bir zihniyetle reddediliyor. Mamafih bu konuda da tutumlar çok çeşitle­niyor ve bu durum toplumsal ve kültürel bunalımlara sebebiyet veri­yor. Zira, bu çerçevede, eski ile yeni, hayatın her alanı ve düzeyinde, antitezik, dikotomik ve diyalektik bir biçimde karşı karşıya geliyor. Her şeyden önce, dinin toplum hayatındaki geleneksel konumu çok tartışmalara yol açıyor. Bu çerçevede dinin devlet ve siyasetle olan ilişkileri halâ yerli yerine oturmuş değil ve sık sık ideolojik eğilim ve hareketlere imkân veriyor. Böylece, modernizm ve sekülarizasyon geleneksel Müslüman toplum yapısı ve kültürünü ciddî sorunlarla karşı karşıya bırakmış bulunuyor. Kadının toplum hayatındaki konu­mu, insan hakları, sosyal adalet, sosyal güvenlik, demokrasi ve hür­riyet … gibi birçok toplumsal sorunlar Müslümanlardan kalıcı ve bi­limsel çözümler beklemekte, çözümsüzlük önemli sıkıntıları berabe­rinde getirmektedir.

Şüphesiz, burada tüm sorunları saymak mümkün değildir. Ancak geleneksel İslâm kültürünün önemli bir “sorgulanma” dönemine gir­diği ve geleneksel “İslâm ilmi”nin çoğu zaman geçmişin hazır model­lerine dayalı normatif çözümlerinin bu konuda yeterli olmadığı orta­dadır. Böyle olduğu için de İslâm dünyasındaki arayışlar ve bu çerçe­vede tutumlar modernist, entegrist, fundamentalist, muhafazakâr, ge­lenekçi, Selefiyeci, literalist, uzlaşmacı, yenilikçi, neo-modernist, postmodern, liberal, lâisist vb. birçok eğilimlerde şekillenmekte ve değişim sancılı bir biçimde sürmektedir.