Dünya Edebiyatı

Mizah Nedir -Arap Edebiyatında- Özellikleri, Hakkında Bilgi

Câhiliye devrin­de bazı şairlerin hicivlerinde mizahî un­surlara rastlandığı gibi Lahmîler’in sarayında kralları güldüren soytarılar da bu­lunuyordu. Irak Kralı Cezîme el-Ebraş’in nedimleri Mâlik  ve Akil kardeş­ler hiçbir fıkra ve sohbeti tekrar etmeden kırk yıl nedimlik yapmışlar ve bu konuda darbımesel haline gelmişlerdir.

Kur’an’ın tefekkürü emredip alayı ve hicvi yasakladığı, İslâm ahlâkının ağır baş­lılık ve vakarı temel ilkeler kabul ettiği bilinmektedir. Bazılarına göre ideal müslüman tipi fazla gülmeyen, daima ölümü hatırlayarak hüzünlü duran kimsedir. Bu sebeple şakaları ve mizahçı karakterleriyle tanınmış müslümanların şahitliği, gü­venilirliği ve hadis râviliği sorgulanmıştır. Şeytanın tuzağı ve nefsin aldatması ol­duğu şeklindeki bazı hadis rivayetlerine dayanılarak mizah ve şakanın insanın va­karını ortadan kaldıran bir davranış ol­duğu ileri sürülmüştür. Bununla birlikte Hz. Peygamberin şaka yapmayı tasvip ettiğini, kendisinin de şaka yaptığını gös­teren rivayetler vardır. Ayrıca Hz. Ali’nin, “Kalpler de bedenler gibi yorulur, onları hikmetli sözlerle dinlendirin, şaka yapan yaşlanmaz” dediği bilinmektedir. Bazı âlimlerle şair ve ediplerin şaka ve mi­zahın yararlarını öven görüşleri de mev­cuttur. Nitekim Resûl-i Ekrem ile ashap ve tabiînin gün­lük hayatlarında şaka ve mizahın yer aldığı, insanlar arasında nezih şaka ve mizahın sünnet konumunda olduğu Süf-yân es-Sevrî gibi âlimler tarafından di­le getirilmiştir. Şakalarında doğrulu­ğu ve zarafeti ilke edinen Hz. Peygam­berin mizah üslûplarından biri “tahsîlü’l-hâsıl” adı verilen, herkesçe bilinen gerçeklerin kinaye yoluyla ilginç bir bi­çimde ifade edilmesi şeklindedir. Resû-lullah’ın mizahlarının birçoğu kinaye ve­ya tevriye sanatına dayanır. Bir yolculuk­ta birkaç kişinin, eşyalarını taşıması için üzerine yüklediği Sefîne adlı bir hizmet­çiye, “İşte şimdi gerçekten sefine (gemi) oldun” demesi buna örnek teşkil eder. Nuaymân b. Amr, Resûl-i Ekrem zamanında yaptığı şakalarla bilinen bir sahâbîdir. Abdullah b. Ömer ile Kâdî Şüreyh de mizahî anekdotlarıyla tanınmıştır. Bunun yanında Medine, I. (VII.) yüzyıldan itibaren çıkardığı mizah­çılarla mizahı edebî tür düzeyine yüksel­ten bir ekolün merkezi olmuştur.

Emevîler döneminde tabiîn neslinden olan mizahçı bir sınıf teşekkül etmiş, Muâviye’den itibaren halifelerin sarayları ko­miklere kapılarını açmıştır. Muâviye, Kâdî A’meş, İbn Şîrîn ve Kâdî Şa’bî dönemin esprileriyle ünlü isimlerindendir. Gramer âlimi Ebü’l-Esved ed-Düelî tevriyesiz ve telmihsiz mizahlanyla tanınır. Mizah ve esprinin kazanç vasıtası haline gelmesi Eş’ab’la başlamış, onun mizahî anekdot ve esprileri edebî eser­lerde yer almıştır. Emevî mizahının ge­lişmesinde dönemin en ünlü şairleri olan Cerîr ile Ferezdakve Cerîr ile Ahtal arasında uzun zaman süren ve “nekâiz” (münâ-kazât) adı verilen şiir atışmalarının önemli yeri vardır.