Mithat Cemal Kuntay Kimdir, Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri, Hakkında Bilgi
Mithat Cemal Kuntay (1885-1956) Şair ve yazar.
İstanbul’da doğdu. Babası Selim Sırrı Bey İşkodralı, annesi Sâmiye Hanım Tırhalalı bir aileden gelmektedir. İlk ve orta öğrenimini Aksaray’da Mekteb-i Osmânide, liseyi Galata’da Saint Joseph ve Vefa İdâdîsi’nde tamamladı. Bu yıllarda babası ölünce aile geçim sıkıntısı içine düştü. Mekteb-i Hukuk’tan mezun olduktan sonra 1908’de Türkiye’de ilk defa hukuk doktoru unvanını aldı. Bir süre idare hukuku hocası Hakkı Paşa’nın yanında onun yardımcısı sıfatıyla hitabet dersleri okuttu. Adliye Nezâreti Hususi Kalemi’ne önce umumi kâtip, ardından müdür yardımcısı oldu. Birinci Hukuk Mahkemesi üyeliğinde bulundu. 1923’te kendi isteğiyle Beyoğlu 4. Noterliği’ne geçti ve ölünceye kadar bu görevi sürdürdü. 30 Mart 1956′-da öldü ve Karacaahmet Mezarlığı’na eşi Naile Hanım’ın yanına defnedildi.
Kendi ifadesiyle edebiyat sevgisini annesinin çocukken kendisine okuduğu Nâmık Kemal’in Cezmi romanından alan Mithat Cemal şiire idâdî yıllarında başlamıştır.[Çırçır Suyunda”, Ma’lûmât, nr. 309, 11 Teşrînievvel 1317 24 Ekim 1901] Dönemin edebiyat çevrelerini, özellikle aralarında sıkı bir dostluk kurulacak olan Mehmed Akif i tanımıştır (1903). II. Meşrutiyeften önce jurnal edilerek kısa bir süre tutuklandığından (8 Mart 1906) Mehmed Akif bu olayı düşünerek II. Meşrutiyetten sonra yazdığı “İstibdat” adlı şiirini Mithat Cemal’e ithaf etmiştir.
Şiir, tiyatro, antoloji, roman, biyografi ve araştırma alanlarında eser veren Mithat Cemal zaman zaman gazetelerde fıkra ve makaleler de yazmıştır. Edebiyat dünyasında ası! II. Meşrutiyetin ardından Sırât-ı Müstakim ve Tercümân-ı Hakikat gibi dergi ve gazetelerde adını duyurmaya başlamış, daha çok kahramanlık ve vatan sevgisi temalarını işleyen şiirleriyle tanınmıştır. Tahran’da Millet Meclisi’ni topa tutan Muhammed Ali Şah’a hitaben Mehmed Akif’le birlikte yazdıkları “Acem Şahına [Sırât-ı Müstakim, I, nr. 11 Clteşrînievvel 1324, s. 164-165] ve Resimli Kitap’ta yayımlanan “Elhamra [nr. 7, Nisan 1325, s. 688-689] adlı şiirleriyle edebiyat çevrelerinin dikkatini çekmiştir. Hükümetin Çanakkale zaferinden sonra savaş alanına gönderdiği kırk kadar şair arasında bulunan Mithat Cemal’in en güzel hamasî şiirleri 1331-1334 (1915-1918) yılları arasında yayımlanan Harp Mecmuasj’nda çıkmıştır.[Çanakkale’den Kaçanlara-İngilizlere-“, nr. 5 Şubat 1331| “Kolunu Harp Meydanında Bırakmış Askere”, nr. 8 Nisan 1332; “Serhaddeki Askere”, nr. 15 Kânunuevvel 1332;”Galiçya’-daki Türk Askerine”,-nr. 21; “Romanya’-daki Türk Ordusu’na”, nr. 22 Teşrinievvel 1333); “Beynelmileliyet ve Milliyet”, nr. 24 Kânunuevvel 1333] 30 Ağustos zaferinin ardından yazdığı “Vatan Hisleri” adlı şiirinin, “Ölmez bu vatan farz-ı muhal ölse de hattâ Çekmez kürenin sırtı bu tâbût-ı cesîmi” şeklindeki son iki mısraı Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde Mustafa Kemal tarafından okununca şöhreti iyice arttı ve bu manzumenin ikinci bölümünü yazdı. Beyoğlu’ndaki noterlik yazıhanesi devrin meşhur ediplerinin sık sık uğradığı bir edebiyat mahfili olmuştur.
Aruz veznini kullanan ve aruzun son temsilcilerinden sayılan Mithat Cemal’in tarihî ve içtimaî konulu şiirlerinde Mehmed Akif ile Yahya Kemal’in, epik şiirlerinde ise Abdülhak Hâmid’in etkisi görülür. Tarih sevgisi, geçmişin büyüklüğü ve güzel tarafları onun konuları arasında ilk sırada yer alır.