Edebi Şahsiyetler

Mir Muhammed Taki Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Mîr Muhammed Taki (Ö. 1225/1810) Urdu edebiyatının tanınmış şairi ve tezkire yazan.

Hicaz’dan Hindistan’a göç etmiş bir aileye mensup olup Agra’da (Ekberâbâd) dünyaya geldi. Doğum yılıyla ilgili olarak 1134 (1722), 1135 ve 1137 gibi değişik tarihler zikredilmekteyse de dördüncü divanında yeğeni Muhammed Hüseyin’in yazdığı. Leknev’de doksan yaşında iken öldüğüne dair kayıttan 1135te 1723 doğduğu anlaşılmaktadır.

Mîr Muhammed Taki, 1146’da (1733) mutasavvıf olan babası Mîr Ali Muttaki ve babasının yakın dostu Emânullah Dervîş birbiri ardına vefat edince çeşitli güçlük­lerle karşılaştı. Bir süre Agra’da iş ara-diysa da sonuç alamayınca Delhi’ye gitti (1147/1734). Burada babasının dostu Nevvâb Samsâmüddevle Emîrüfümerâ ken­disine maaş bağladı. Ancak onun da Nâ­dir Şah’la yapılan savaşta Ölmesi üzerine (1151/1738) bu gelirden mahrum kaldı. Bu olaydan sonra Agra’ya giden Mîr Mu­hammed karşılaştığı sıkıntılar sebebiyle yine Delhi’ye döndü (1152/1739) ve üvey kardeşi Muhammed Hasan’ın amcası şair Sirâcüddin Ali Han Ârzû’nun yanında kal­maya ve Arapça, Farsça ve şiir dersleri almaya başladı. Bazı kaynaklarda, bu dö­nemdeki hocaları arasında bulunan Seyyid Saadet Ali’nin Mîr Muhammed’i Urdu­ca (Rihte) şiir yazmaya teşvik ettiği belir­tilmekteyse de onu bu konuda yönlendi­ren kişinin Ali Han Ârzû olduğunu kayde­den çalışmalar da bulunmaktadır.

Sünnî olan Afi Han Ârzû’nun, Şiî olması sebebiyle kendisine karşı olumsuz bir ta­vır sergilemesi veya başından geçen bir aşk macerası yüzünden Ali Han Ârzû’nun evinden ayrıldı. Bu arada karşılaştığı sı­kıntılar dolayısıyla aklî dengesi bozulmuş­sa da tedavi sonucunda tekrar sağlığına kavuştu. Mîr Muhammed yeni bir hami ararken önce Riâyet Ali Han, ardından Nevvâb Bahadır Câvid Han ve Dîvân Mahânarain Raca Cagal Kişor gibi şahısların hizmetinde bulundu. Nâdir Şah ve daha sonra Ahmed Şah Dürrânî tarafından Delhi’nin yağmalandığı günlerde birkaç defa Delhi’den ayrıldı, ancak gittiği yer­lerde istediğini bulamayınca tekrar geri dönmeye mecbur oldu. Delhi’nin 1196 (1782) yılında harap olması üzerine Nev­vâb Âsafüddevle’nin davetiyle o dönem­de en şaşaalı günlerini yaşamakta olan Leknev’e giderek hayatının geri kalan kıs­mını bu şehirde geçirdi ve burada vefat etti.

Urdu şiirinin büyük üstatlarından olup kaside, terciibend, terkibibend. rubâî gi­bi klasik şiirin hemen bütün alanlarında eser veren Mîr Muhammed asıl ustalığını gazel ve mesnevide göstermiştir. Gazel­de diğer şairlere öncülük etmiş, Gâlib gibi büyük bir şair dahi kendisinden etkilen­miş ve onu üstadı olarak kabul etmiştir. Gazellerinin dili akıcı ve sade olmakla bir­likte bu sadeliğin ardında derin anlamlar saklıdır. Bu yönüyle onu Urduca’nın Şeyh Sa’dfsi olarak nitelendirenler de bulun­maktadır. Ur­du edebiyatının mesnevi türünde de öncülük yapan Mîr Muhammed, aşka dair bir kıssayı Urduca’da mesnevi tarzında kaleme alan ilk şair kabul edilir. Urdu dili­nin gelişmesine önemli katkıları olan şa­irin şiirlerinde kullandığı Farsça terkipler ya da bunların Urduca karşılıkları zaman­la halk arasında beğenilerek yayılmıştır.

İlgili Makaleler