Kimdir

Mikâil Müşfik, Şehid kimdir? Hayatı ve eserleri

Mikâil Müşfik, Şehid kimdir? Hayatı ve eserleri: (1908-1939) Sovyet-Stalin zulüm rejiminin 31 yaşında şehit ettiği Mikâil Müşfik, Azerbay­can’ın (komünist dönemindeki) üstün değerde “gençlik güzellik şairi” sayılmaktadır. Bir buçuk aylık bebek iken annesini, altı yaşında da babasını kaybeden Müş­fik, esasen aç, bakımsız, şefkatsiz bir çocukluk, yoksul, azaplı bir gençlik dönemi yaşadı. Bakü Darülfünûnu Edebiyat Fakültesi’ni bitiren Müşfik, Bakû’da yedi yıl öğretmenlik yaptığı sırada, çok sevilen duygulu ve millî eğilimli şiirleri ile tanın­dı. Bu yüzden “Hurda küçük burjuva şairi” olarak rejimin gözüne batmaya başla­dı. Nihayet Stalin- Beriye İkilisinin hazırladığı 1937-1938-1939 “büyük temizleme harekâtı” plânının üçüncüsü gereğince 1939’da şehit edildi. Asıl öldürülme gerek­çesi Müşfik’in “Ölkemı” dediği vatanına ve milletinin değerlerine bağlı oluşu idi.

1937’de, Azeri millî şairi Ahmed Cevad bey de aynı plân gereği Sibirya’ya sürü­lerek öldürtülmüştür. 1937,1938,1939 yıllarında Dr. Dadaş Hasanzade’nin kurşuna dizildiğini, Rahim Bey Vekilî’nin intihara zorlandığını da anlatan Hüseyin Baykara “Azerbaycan İstiklâl Mücadelesi Tarihi” (İst. 1975,s. 200) şunları yazmaktadır: “Anlaşılacağı üzre, Azerbaycan İstiklâl Mücadelesi çok kanlı ve kayıplı olmuş­tur, olacaktır da. Stalin-Beriye kollegyasının Azerbaycan’daki cellâdı BAGİ ROV, Stalin öldükten ve Beriye kurşuna dizildikten sonra Kuruşçev zamanında tutukla­narak Bakû’da muhakeme edilirken yanındaki Ermeni yardımcılarını göstererek: “Bunlara uyarak 29 bin Azerbaycan aydınını imha ettim” itirafında bulunmuş­tur. Bu 29 bin aydın, (Bagirov’un itirafına göre) “bir period” temizlemenin bilanço­sudur. Çünkü “toplu öldürmeler” Sovyetlerde devrelere ayrılmıştır. Bu gerçek göz önüne alınırsa Azerbaycan İstiklâl Mücadelesi’nin verdiği kurbanlar hakkında an­cak bir fikir edinilmiş olur. ”

Müşfik’in, ancak 10 yıla sığan şiir ömrüne rağmen, çok eser verdiği, tercümeler yaptığı görülüyor.

Başlıca şiir kitapları:

Bu şiirlere bakarak Mikâil Müşfik’in çocuk şiirlerine bü­yük ağırlık verdiği görülüyor. Hayatını yazanlar, çocuklara gösterdiği bu yakınlı­ğı Müşfik’in yoksul çocukluğunda, kendisini çok seven ninesinin dizlerine oturarak, Azerî türkü, bilmece (tapmaca) ve masallarım çok dinlemesine yoruyorlar.

Yine, onu anlatanlar, romantik hislere bağlılığını, İstanbul şivesine hayranlı­ğını, dolayısıyla “Osmanlı şivesiyle şiir söyleyen” Hüseyin Cavid’e ve onu üstadı Tevfik Fikret’e bağlılığını dile getiriyorlar.

Müşfik, çağdaşı olan Türkiye şairlerinden Faruk Nafiz Çamlıbel’i ve daha sonra yetişen Necip Fazıl Kısakürek’i de çok beğenmektedir. Onların tarz, üslûp ve tema­ları havasını Azerî şiirinde, kendi öz üslûp ve derinliğini de katarak getirmiştir.

Mikâil Müşfik’in, aşağıya aldığımız şiirlerinden “Yine O Bağ Olaydı” aslında uzun bir şiir (poema) olup Azerî folklor ve türkülerinden ilhamlıdır. “Tar” adlı şi­iri, Azerbaycan mûsikisinin millî çalgısı olan “tar”rî folklor ve türkülerinden il- hamlıdır. “Tar” adlı şiiri, Azerbaycan musikisinin millî çalgısı olan “tar” m yasak edilmesi üzerine öfke ile yazılmıştır. Cafer Cabbarlı, Müşfik’in hem yakın arkada­şı hem de hayranı olduğu bir şahsiyet olup onun hakkında benzersiz “Mersiye” (ağıt)yi de alıyoruz. Beyaz Çöller, Türkiye’de “Hececiler” dediğimiz şairlerin tarz­da, güçlü romantik bir parça olarak, aynı zamanda Mikâil Müşfik’in şiir anlayışı­nı da az çok dile getirmektedir.

YİNE O BAĞ OLAYDI

Yine o bağ olaydı, yine yığışarak siz

O, bağa göçeydiniz.

Biz de muradımızca felekden kâm alaydık,

Size komşu olaydık.

Yine o bağ olaydı, seni tez tezgöreydim;

Kaleme söz vereydim.

Her gün bir yeni nağme, her gün bir yeni ilham..

Yazaydım seher akşam.

Arzuya bak, sevgilim tellerinden ince mi?

Söyle üreğince mi?

Yine o bağ olaydı, yine size geleydik,

Danışaydık, güleydik

Ürkek bakışlarınla ruhumu dindireydin

Meni sevindireydin.

Gizli sohbet açaydık ruhun ihtiyacından

Kardaşından bacından.

Çekinerek çok zaman sohbeti değişeydin,

Menimle eyişeydin.

Yine de bir vuraydı kalbimiz gizli gizli

Sen ey esmer benizli

Bu yaz bir başka yazdır, bu yaz daha da hoşdur,

Vay o kalbe ki boşdur Her ufukda bir heves, her bucakda bir ümid İnsanlar daha mes’ud.


Duygular daha ince, fikirler daha derin,

Ürekler daha serin. İnsanların vakan, talebi daha yüksek.

Yolumuzdan taş kesek Temizlenmiş bir az da. Ellerin keyfi sazdır,

Bu yaz bir başka yazdır.

Yine o bağ olaydı, yine o kumlu sahil.

Sular öteydi dil dil. Saçın kimi kıvrılan dalgalara dalaydım,

Dalıp ilham alaydım, Endamını hevesle kucaklarken dalgalar,

Kalbimde kasırgalar.

Fırtınalar coşaydı, kıskançlıklar doğaydı,

Meni hırsım boğaydı. Cumup alaydım seni dalgaların elinden,

Yapışaydım belinden,

Heyâlimiz üzeydi sevda denizlerinde Dalgalar üzerinde,

İlhamımın yelkeni zerrin saçın olaydı,

Sular hırçın olaydı.

BEYAZ ÇÖLLER

Çokdandır bir şiir yazmamışam men, Çokdandır bir nağme tutturmamışam. Çokdandır ayrılıp şi’r âleminden, Heyâl denizine baş vurmamışam.

Fikrim kasırgalı deryalar kimi, İstenilen kadar dalgalanmamış. Gönlüm uzak giden heyâller kimi, İnce bulutlarla çulgulanmamış Üreğim ilkbahar selleri kimi,

Atlana atlana kaynamamıştır.

Ruhum Mildüzü’nün çölleri kimi, Beyaz çiçeklerle oynamamışdır.

TAR

Oku tar, oku tar…

Sesinden en lâtif şarkılar dinleyim

Oku tar,

Bir kadar Nağmem su kimi Alışan ruhuma çileyim.

Oku tar,

Seni kim unu tar…

Ey geniş kütlenin acısı, şerbeti

Alevli sanatı,

Gözleri kıbleye açılan Hisarlı binalar

Dinlemiş ezelden sesini Papaklı atalar, çadralı analar,

Ötürmüşler sayende göğüslerini Düşmüşler gâh şirin Gâh acı toruna,

Sevine sevine Koruna koruna

Çarparak çargâhın duvardan duvara…

Yolcuyu yolundan

Etmiş âvâre

Çalkanmış dereler, tepeler,

Ses vermiş sesine:

Lepeler.

Oku tar,

Fikrinden uyansın Bahar’ın Seyit’hı gazeli,

Oku tar,

Ruhlansm

Şirvan’ın, Gence’nin mehriban gözeli.

BÜYÜK USTA CAFER CABBARLI İÇİN

Ey şanlı ülkemin şanlı ustası,

Düşdü mü elinden hayat fırçası?

Ey söz yüzüğünün yanar elması Üreğin tutulup lekelendi mi?

Öldü! Haber verin aşnâya, dosta,

Ruhlar mühendisi o büyük usta!


Öldü bir usta ki ustalar başı,

Bütün kardaşların aziz yoldaşı.

Öldü! Ağlamayan gözler ağlasın,

Kalemler, kağıtlar, sözler ağlasın.

Altındaydı sözün semet atlan,

Çapanda titrerdi göyün katlan.

O ki söz atından deprendi, düşdü,

Sanki şi’rimizin bir bendi düşdü.

Boran, kış giderek bahar gelende

Güller meclisine kuşlar gelende

Kuşlar sızıldansın, güller yolunsun,

Bu acı her şeyde koy hissolunsun

Günler birbirine değip ağlasın,

Bulutlar başını eğip ağlasın.

Tanyeri ağarsın, şafak sökülsün,

Ulduzlar gözyaşı kimi dökülsün

Güneş göy üzünde yansın yakılsın

Gamlı bulutlara iltica bulsun.

Yok göyler görünsün bir çemen kimi,

Ağarsın tanyeri yasemen kimi.

Öldü, gürüldesin, çaksın bulutlar,

Kabrine çiçekler taksın bulutlar.

Ay, gece kabrinde cövlana çıksın,

Ulduzlar süzülüp seyrana çıksın.

Öpsün toprağını seher yelleri,

Üstünde titresin günün telleri.

Bu menim dileğim, bu menim hisim

Ey söz mühendisim, ruh mühendisim.

KAYNAK: TÜRK EDEBİYATI 4. CİLT, AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI, İSTANBUL

İlgili Makaleler