Dünya Edebiyatı

Miftahul Ulum – Sekkaki Konusu, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Miftâhu’l-‘ulûm. Ebû Ya’küb es-Sekkâkî’nin (ö. 626/1229) Arap grameri ve belagatına dair eseri.

Konunun önemi, kitabın adı ve planı hakkında kısa bilgi verilen bir mukaddi­meden sonra üç bölüme ayrılan eserin birinci bölümünde sarfın mahiyeti ve tari­fi, harfler ve mahreçleri, kelimelerin te­şekkülü, kalıp ve vezinleriyle sarfın ta­mamlayıcısı niteliğinde kabul edilen işti­kak konusu incelenmiştir. İkinci bölümde nahvin tarifi ve faydası, âmil, ma’mul, i’rab ve i’rab alâmetleri gibi Arap dilinin söz dizimi kurallarına ve sebeplerine dair mantıkî izahlar yapılmıştır. Üçüncü bö­lümde meânîve beyân ilimlerinin tarifle­ri, isnad, müsnedün ileyh, müsned, fasıl -vasıl, îcâz-ıtnâb ve kasr bahisleriyle inşâî (talebî) cümleler ve söz dizimi içinde fiille­rin etkisinde bulunan öğeler (müteallikat) gibi meânî ilminin temel meselelerinden sonra beyân ilminin ana konulan olan teş­bih, mecaz, istiare, kinaye ele alınmış, ar­dından bedî’ ilmine geçilerek mâna ve lafız sanatları incelenmiştir. Bu bölümün sonunda -mantık disiplinine ait olmakla birlikte- meânî ilminin tamamlayıcısı ka­bul edilen hudûd, istidlal, kıyas bahisle­riyle meânî ve beyânın tamamlayıcısı ola­rak şiir, aruz, vezin ve kafiye incelenmiş­tir. Ardından Kur’an’a yapılan bazı itiraz­lara temas edilmektedir. Bu itirazlar Kur’an’da görülen birkaç yabancı kelime, i’rab hataları, Kur’an’ın erişilmez edebî bir eser olmadığı, içinde mâna bozukluk­ları, çelişkiler ve gereksiz tekrarların bu­lunduğu, şiir niteliği taşımadığı beyan edilmekle birlikte [Yâsîn 36/69] bazı âyet veya cümlelerin belli şiir bahirleri kalıbın­da olduğu noktalarında yoğunlaşmakta­dır. 100’e yakın âyet çerçevesinde ele alı­nan bu bahiste Sekkâkî itirazlara cevap vermektedir.

Miftâhu’l-‘ulûm’un özellikle meânî, beyân ve bedi ilimlerini kapsayan üçüncü bölümüyle Arap edebiyatında meşhur olan Sekkâkî, Abdülkahir el-Cürcânî’nin Zemahşerî’nin el-Keşşâfı ve Fahreddin er-Râzî’nin Nihâyetü’l-îcâz’mûan yarar­lanmakla birlikte mantıkî bir örgü içinde az örnek, bol tanımlama ve gruplandır-malarla belagat mevzularının incelenme­sinde özgün bir yaklaşım getirmiştir. An­cak felsefeye olan düşkünlüğü yüzünden Sekkâkî, Arap üslûbunu Yunan bilim ve terimlerine uygulama gayretiyle uzun ibareler kullanmış, bunun sonucunda ifa­desinde okuyucuyu zorlayan birtakım güç­lükler ortaya çıkmıştır. Miftâhu’l-culûm Kahire ( 1317, 1318, 1348, 1356), İstanbul (1317), Bağdat ve Beyrut’ta basılmıştır .

İlgili Makaleler