İslam Tarihi

Meşrutiyet Nedir -Osmanlı Meşrutiyet Hareketi- Hakkında Bilgi

İslâm coğrafyasındaki ilk anayasa olan ve Ocak 1861’de ilân edilerek aynı yılın nisan ayın­da yürürlüğe konan Tunus kanunu ve Mı­sır’da Hidiv İsmail Paşa’nın 1866 yılındaki fermanıyla tesis edilen Meclis-i Şûrâi’n-nüvvâb ile i 829 tarihinden itibaren çıka­rılan fermanlar aracılığıyla Osmanlı ida­resince tanınan Sırp Meclis-i Şûrâ-yı Memleket’i (Skupstina) ve 1831’de Memleketeyn’de kabul edilen Teşkîlât-ı Esâsiyye Nizâmnâmesi (reglementorganique), ge­niş anlamıyla Osmanlı sınırları içerisinde meşrutî rejimler tesis eden ilk anayasa­lar ve genel nitelikli temsilî kurumlardı. 1861 tarihli Cebelilübnan Nizâmnâmesi ile bunu tâdil eden 1864 nizâmnâmesi Lübnan’da karma bir idare meclisi tesis ederken i 866 tarihli ferman da Girit ada­sında aynı nitelikte bir meclis-i umûmî­nin faaliyete geçirilmesini öngörmüştü. Yine sırasıyla 1862. 1863 ve 1865 tarihlerinde yayımlanan Rum Ortodoks, Er­meni Gregoryen ve yahudi milletleri ni­zâmnâmeleri bu dinî cemaatler içinde ruhanî meclislerin yanı sıra cismanî ve “ruhban ve avam takımlarından müte­şekkil” umumi meclisler tesis ederek ce­maat düzeyinde de olsa temsil ve temel düzenleyici metin kavramlarının uygula­maya konulmasını sağlamıştı. Nitekim yeni düzenlemelerden hoşnut olmayan Rum cemaati, nizâmnâmesini Yunanca’-da bu anlama gelen “Kanonismoi” başlığı altında yayımlarken bu metni kendileri­ne verilen bir anayasa gibi gören Ermeni cemaati, nizâmnâmesi için “sınır ve sis­tem” anlamında iki kelimenin birleşimin­den oluşan ve modern Ermenice’de “ana­yasa” mânasına gelen “sahmanatroutyun” kelimesini uygun görmüştü. Dolayısıyla her ne kadar Osmanlı meşrutiyetçileri te­mel örneklerini Avrupa’daki uygulama­lardan almışlarsa da cemaatler düzeyin­de ve imparatorluğun mümtaz idarî bi­rimlerinde temsilî kurumlar oluşturul­ması ve bunları düzenleyici metinler se­bebiyle bu kavramlar Osmanlı idaresine tamamen yabancı değildi. Nitekim Er­meni Gregoryen milletine verilen 1863 tarihli nizâmnâmenin Kânûn-ı Esâsî’nin hazırlanmasında bazı noktalarda yardım­cı bir metin olarak kullanıldığı anlaşılmak­tadır. Ayrıca bazı istisnalar dışında vilâ­yetlerde, 1864 tarihli vilâyet ve 1871 ta­rihli idâre-i umûmiyye-i vilâyet nizâmnâ­meleri çerçevesinde tesis edilen vilâyet idare meclisleri dinî bir ayırım söz konu­su olmadan mahallî düzeyde temsili sağ­lamıştı. Bunların yanında bizzat Kânûn-ı Esâsî’yi yürürlüğe koyan fermanda da be­lirtildiği üzere meşrutî idare Tanzimat ile başlayan ıslahat sürecinin yeni bir aşama­sı olarak görülüyordu.

İlgili Makaleler