Tarih

Mehmet Cavit Baysun Kimdir, Hayatı, Eserleri

Mehmet Cavit Baysun, (1899-1968) Türk tarihçisi.

15 Ağustos 1899’da İstanbul Beşik­taş’ta doğdu. Aslen İzmirli’dir. Babası İs­tanbul Sıhhiye müdürlerinden Dr. Ali Rı­za Bey, annesi Şahin Paşa’nın kızı Bedriye Hanım’dır. İlk tahsilini 1908’de Abbas Ağa mahallesi ilkokulunda tamam­ladı. Daha sonra babasının memuriyeti dolayısıyla Halep’te Fransız mektebine devam etti. Askerlik görevini, Millî Mücadele’den önceki yıllarda babasıyla bir­likte Batum ve Trabzon’da buiunduğu sıralarda onun yanında yaptı. İstanbul’a dönüşünde, daha önce Adana Lisesi’nde onuncu sınıfta yarım bıraktığı tahsilini 1922’de Nişantaşı Lisesi’nde tamamla­yarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakül-tesi’ne girdi. 1926’da tarih hocası olarak İstanbul Erkek Lisesi’nde göreve başladı. Ardından Kandilli Kız Lisesi’nde ve Gala­tasaray Lisesi’nde aynı göreve devam et­ti. 17 Aralık 1937’den itibaren Edebiyat Fakültesi’nde orta zamanlar Garp tari­hi derslerini okutmaya başladı. 1939’da üniversite doçentliğine, 21 Mart 1945’te de Türkiye Tarihi Kürsüsü’nde Türkiye ve Yeniçağ Avrupa tarihi profesörlüğü­ne yükseltildi. Bu arada İstanbul Yıldız Yüksek Teknik Okulu’nda inkılâp tarihi dersleri de veren M. Cavit Baysun 16 Ka­sım 1950’de Türkiyat Enstitüsü müdür­lüğüne getirildi. Müşavir âza olarak ça­lışmakta olduğu İslâm Ansiklopedisi’ne Adnan Adıvar’dan sonra 1955’te mü­dür oldu. 19 Ocak 1960’ta ordinaryüs profesörlüğe yükseltildi. Ölümüne ka­dar Yeniçağ Tarihi Kürsüsü başkanı ola­rak görev yaptı. 19 Kasım 1968’de vefat etti. Kabri Beşiktaş’ta Yahya Efendi Dergâhı’ndadır.

21 Mart 1945’te Türk Tarih Kurumu’na aslî üye seçilen M. Cavit Baysun Os­manlı Türkçesi’ne ve edebiyata hakkıyla vâkıf, iyi aruz bilir, ifadesi kuvvetli bir tarih yazarıydı. Klasik Türk müziğinden hoşlanır, kendini tatmin edecek kadar da keman çalardı. Çok nâdir yazmaları ihtiva eden kütüphanesindeki kitapların büyük bir kısmı ölümünden sonra Yapı ve Kredi Bankası Kütüphanesi’ne intikal etmiştir.

Makalelerinin çoğu kurucusu bulun­duğu Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Türkiyat Mecmuası, Tarih Vesikaları, Resimli Tarih Mecmuası, Akademi, Ay­lık Ansiklopedi ile Türk Ansiklopedisi, Cumhuriyet (gatezesi), Yeni Türk (mec­muası), Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Dergisi, Bilgi Mecmuası ile Meydan Larousse’ta yayımlanmıştır. Fa­kat esas ilmî makaleleri İslâm Ansiklopedisi’nde çıkmıştır. Bunlardan “Bağ­dat”, “Belgrad”, “Budin”, “Cem Sultan”, “Evliya Çelebi”, “Kösem Sultan”, “Lepanto” ve “IV. Murad” gibi maddeler, başlı başına birer kitap olacak şekilde tama­men orijinal kaynaklara dayanılarak ha­zırlanmış araştırmalardır. İslâm Ansik-lopedisi’nöe yayımladığı şehir tarihle­rinde coğrafî şartlan ve topografik de­ğişmeleri göz önünde tutan, tarihî olay­ları tenkit ederek sonuçlarını ortaya ko­yan bir metot takip etmiştir. Aynı şekil­de ele aldığı biyografilerde de o şahsın yaşadığı devri etkileyen sosyal ve siya­sî olaylar üzerinde durmuştur. Titiz bir şekilde hazırlayıp neşrettiği eski metin­ler, tarihî ve edebî yönden olduğu ka­dar devrin siyasî ve sosyal meselelerine de ışık tutmaktadır. Meselâ bunlar ara­sında yer alan Mustafa Reşid Paşa’nın Paris ve Londra elçiliklerinde iken kale­me aldığı siyasî yazılarının bir kısmını Tarih Vesikaları Dergisi’nde (1/ 1, 2, 4, 6; II/7, 9, 12; 111/13, 14), bir kısmını da Tarih Dergisi’nüe (sy. 9, 14, 15, 16, 17-18] neşretmiştir.

Bunlardan başka A. Cevdet Paşa’nın Tezâkir adlı eserini kırk cüz ve dört ki­tap halinde yeni harflerle yayımlamış (1953-1967), Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Mevâidü’n-neîâis fî kavâidi’1-mecâlis’inin Yeniçağ Tarihi Kürsüsü tarafın­dan tıpkıbasım olarak yayımlanmasında öncülük etmiştir. Ayrıca Cem Sultan, Hayatı ve Şiirleri (İstanbul 1946), Tiryaki Hasan Paşa ve Kanije Savaşı ile Millî Eğitim Bakanlığı’nın bastırdığı liseler için Orta Çağ Tarihi adlı eserleri yanın­da bir kısım şiirlerinden meydana gelen divançesi ile Manzum Kitâbeli İstanbul Çeşmeleri adlı eseri ise yazma halinde kendi kütüphanesinde bulunmaktadır.

M. Cavit Baysun asabî mizaçlı, gayet alıngan ve titiz huylu bir kimseydi. Ta­nımadığı şahıslarla temas etmekten çe­kinir, küçüklerinden devamlı hürmet bek­lerdi. Bir işi takip fikri inat derecesine varmış, arzu ettiği her şeyin kendi dü­şündüğü şekilde olmasını isteyen, tenkide tahammülü az, ancak yakınlarını ko­ruyan bir İstanbul efendisiydi. Kitaba karşı hastalık derecesine varan bir sev­gisi vardı.

İlgili Makaleler