Sosyoloji

Medya Sosyolojisi: Ulus İçi ve Uluslararası Sistem

Ulus İçi ve Uluslararası Sistem

İnsanların birlikte yaşadıkları sosyal yapının
yönetimsel olarak örgütlenmiş biçimler bütününe kavim, imparatorluk veya ulus
gibi isimler verilir. İnsanların kurdukları sosyal yapı (toplum), aynı zamanda,
belli bir yer ve zamanda, belli tarihsel geçmişe sahip bir maddi üretim
biçimine sahiptir. Bu biçime ekonomik sistem denir.

Kapitalist ekonomik sistem özel mülkiyet örgütlenmesi
ve ilişkileri üzerine kurulmuştur.

Ulusal ekonomik sistemin belirleyici
ögelerinin başında özel sektör
gelir.
Şirket yapıları sermayeye kâr
sağlamak için biçimlendirilmiştir. Bu yapının iletişimin doğası, kendi ekonomik
amaçlarını gerçekleştirmesi için gerekli ve zorunlu olan üretim tarzı ve ilişkilerinin
getirdiği ilişkilerin biçimine göre şekillenir.

Şirket politikaları ve devlet bütçesi tartışmalarında,
harcamaların nasıl ve nereye yapılacağına genelin çıkarını özel güçlerin çıkarından
geçirerek verirler.

Kapitalist örgütler ilişkileriyle ve iletişim
faaliyetleriyle sadece iş içi hayatı kontrol etmekle kalmamakta, iş dışı
faaliyetlerin gündemini de hazırlamakta ve sunmaktadır.

Şirketlerdeki yönetim yapıları, üretim için
gerekli “üretici güçleri” ya sahiplik yoluyla ya da kiralayarak şirkete en
fazla kârı getirecek biçimde işe koşar. Kapitalist yapının iletişiminde, bu işe
koşma normal ve doğal olarak algılanır, nitelenir ve sunulur. Özel mülkiyet hakkı
kutsallaştırılır, dokunulmaz yapılır. Mülksüzler ise başkalarının saptadığı koşullarda
hayatlarını kazanma mücadelesine giren beceriksizler, yeteneksizler, şanssızlar
vb. olarak nitelenir.

Ekonomik sistemi normalleştirme ve evrenselleştirmenin
başarısı örneğin, zenginlik, şan ve şöhret düşleriyle yaşayan mülksüzlerin
önemli bir kısmının, kendilerinin olmayanın ve olmayacağın aktif savunuculuğunu
yapacak bilişe, bilince ve vicdana sahip olmasında da yatar.

Kamu
sektörü
tüm devlet kurumlarının toplamıdır.

Kamu sektörünün kamuyla ve özel sektörle
ilişkileri hakkındaki iletişimin doğası bir sistemin meşrululuğuyla, değerlendirilmesiyle,
bilişiyle ve sisteme karşı güvenle ilişkilidir.

Toplum
Yönetimi ve Bilincin Üretimi

Toplum yönetimini sadece devlet kurumları
yapmaz; toplum yönetiminin en önemli kısmı özel şirketlerin iş yerinde, alışveriş
merkezlerinde ve kitle iletişim medyasından ve İnternet’ten geçerek yapılır.

Kapitalist firma ve firmaların iletişim
araçları insanların “yaşam boyu eğitim” yeridir. Bu mekânda insanlar ezmeyi ve ezilmeyi,
haklılığı ve haksızlığı, sömürmeyi ve sömürülmeyi, özgürlüğü ve köleliği
yaşayarak öğrenirler.

Devletin, hükümeti dâhil, bütün organlarının
ön amacı mülkiyetin korunmasıdır.
Devlet,
zenginliği teminat altına almak ve yoksullara karşı korumak için vardır.

Tarihin hiçbir döneminde devlet “halk tarafından”
kurulmamıştır ve “halk için” var olmamıştır.
Halkın
iradesini yönetime taşıyan hiçbir siyasi parti olamaz, olmamıştır. “Halkın
iradesi” gibi kavramlar siyasal iletişimde yönetimsel ifadelerdir ve gerçekle,
yani halkın iradesinin tecellisi” ile alakası biliş yönetimidir.

Devletin sistem tutma, sürdürme ve geliştirmeyi
“barışçıl” bilinç yönetimi yoluyla sağladığı önde gelen üç ana örgütlü faaliyet
yapısı vardır: Eğitim sistemi; seçimler ve temsil sistemi; kamu iletişim sistemi.

Seçimler
ve Demokrasi Süreçleri

Sistem tutma ve sürdürme, ekonomik yapı yanında,
ancak siyaseti yapacak siyasal örgütlerle olabilir.

Seçimlerle getirilen temsil yoluyla siyasal
ve ekonomik karar verme sistemi meşrulaştırılır, normalleştirilir ve evrenselleştirilir.

Meşrulaştırılmış
Güçle Üretim

Devletlerin, kaba güçle ikna iletişimi
üretimi adalet sistemi (mahkemeler, polis, hapishaneler) ve ordusuyla yapılır.
Bu arada elbette meşru ikna kurumları yanında gayri-meşru gizli devlet kuruluşları
casusluktan gizli teşkilat kurma, yasa dışı örgütleri destekleme ve kontrol
etmeye kadar çeşitlenen görevler yaparlar.

Adalet sistemi kendini belirleyen
uluslararası ve ulusal siyasal-ekonomik yapının amaçlarına uygun bir şekilde
biçimlenir. Adaletin kurumları mülkiyet ilişkilerine zarar getiren kişileri
ceza korkusuyla ikna ve durdurma aracıdır.

Eğitim
Sistemi
üç temel faaliyet alanında
görev yapmaktadır:

a) Birikim (sermaye birikimi),

b) meşrulaştırma ve

c) üretime yardım.

a) Sermaye birikimi: Birinci görevde, eğitim
sistemi ekonomik sistemin koşullarını yaratarak kapital birikim sürecine yardım
eder. Okul, kapitalist pazar sistemine benzer biçimde tabakalaşmış iş gücü yetiştirir.

Not verme ve diplomayla başarı ölçüsü öğrencileri
hiyerarşik bir dikey tabakalaşmaya oturtur. Bu tabakalaşma egemen düzenin yapısını
taklit eder.

b) Meşrulaştırma: Okullar, hem kendi hem de toplumun yapı ve çalışma biçimini,
“geniş sosyal ve ekonomik adalete doğru gidiyor” olarak tanımlar. Bu yolla,
okullar kendinin ve toplumun ana kurumlarının sınıf ve ırk gözetmeksizin
“herkes için” olduğu inancını iletir.

c) Üretime yardım: Okullardaki öğrenciler
yarının tüketicileridir. Bazıları fakirliğe bazıları fırsatçılığa/yalaklığa
yönlendirilerek yetiştirilir. Eğitim kurumlarının bizatihi kendileri de endüstriyel
yapılanmaya sahiptir; eğitim bedava değildir.

Düşünme veya soruşturma para getirmez,
aksine sorun getirir.
Bu nedenle ki şirketler
üniversitelerden “tahta kesmeyi bilen insan yetiştirmesini” ister, düşünen ve
soruşturan insan değil.

Belediyeler gibi devlet kurumları, okullar
ve özel kuruluşlar yardım, eğlence, spor ve dinlenme faaliyetleriyle hem para
kazanır hem de kendi promosyonunu ve halkla ilişkilerini yaparlar.

Örgütlü ticari spor günümüzde de ekmek ve
sirk politikalarının yürütülmesinde “iş dışı eğlence ve dinlenme” zamanının
sömürgeleştirilmesinde önemli yer alır.

Maddi hayatını üreten insan aynı zamanda bu
hayatla ilgili bilinci de üretir. Dolayısıyla kültür üretimi kapitalist
endüstriyel yapıların kontrolündedir.

Kitle
kültürü
kitleler hâlinde üretim yapan
endüstriyel yapının endüstriyel kültürüdür; endüstrilerin ürettiği ve
kitlelerin tükettiği kültürdür.

Popüler
kültür
, mekaniksel ve elektronik çoğaltmayla
niceliksel fazlalık ve niteliksel yoksulluğun kültürüdür. Kitle kültürünün
tüketicisidir.

Ulus egemen bir ekonomik ilişkiler yapısının
oluşturduğu siyasal bir birimdir; birden fazla kültürleri içinde barındırdığı
için hiçbir ülkede ulusal kültürden bahsedilemez.

Evrensel veya küresel kültür küresel
ekonomik ve siyasal pazarın ürettiği kitle kültürünün yeni adıdır.

ULUSLARARASI
SİSTEM

Uluslararası iletişim makro seviyede ulus
denen ana birimden başlayarak mikro seviyede bireysel seyahate kadar çeşitlenen
ilişkilerin yapısıdır.

Uluslararası iletişimde egemen tarz, gelişmiş
ülkeler arasında pazar tutma, pazarı genişletme ve pazar payını artırma
politikaları biçimindedir.

Ekonomik ve siyasal yönetici sınıflar
modernizmin bağımsızlık arayan ulusalcı kimliğini terk etmekte uluslararası pazarın
güç ve çıkar kimliğini benimsemektedirler.

Yerin
Kullanımı ve İletişimin Coğrafik Politikası

Günümüzde yer siyasal olarak “ulus
devletler” biçiminde örgütlenmiştir.

İletişim teknolojilerinin devrimi araç
üreticilerinin küreselleştirdikleri Pazar devrimidir.

Uzay her tür amaç için gerekli ulaşım ve
iletişim için önemli bir araçtır.
Hava
yolunun bölüşümü demek ulaşım (sivil ve askeri rotaların) ve iletişim (radyo
frekanslarının bölüşülmesi) kullanımı ve sahipliği demektir.

Küreselleşme ile birlikte “emeği dünyanın
neresinde bulursa orada sömürme” biçimi geldi.
Emeğin
sınıf ve çıkar bilincinin yerine, giderek yaygınlaştırılan tarikatçılık,
sofuculuk, bireysel gelişim uyduruları, parçalanmış ve sapık kimlikler, böl,
birbirine düşür ve yönet politikalarıyla gelen biliş ve davranış yönetimi
biçimleri almaktadır.

İşçi göçü, İngiliz emperyalizminin ucuz işçi
kullanarak sermaye birikiminde icat ettiği ve “köleliğe son” propagandasıyla desteklediği
bir ekonomik sömürü tarzıdır.

Uluslararası ilişkiler ekonomik çıkarlar
üzerine kuruludur.

Kapitalist üretimde büyüme (a) artan
kapitalist ürünlerin pazarlanıp satılması için sosyal iletişim sektörünün
ekonomik sömürüsünü, (b) farklı sosyal sınıfların oluşturduğu kitlelere ulaşacak
bir ideolojik çerçeveyi gerektirir. Bu çerçeve kapitalist sosyal gerçeğin
kapitalist sınıfın çıkarları yönünde yorumlanmasını sağlar. Bu da kitle iletişiminin
bu amaçla kullanılmasını zorunlu kılar. Dolayısıyla medyanın yaradılışı, yapısı
ve kullanılış biçimi kapitalin hareketiyle uyumludur.

Profesyonellik, teknolojik araç ve ürün
transferiyle birlikte gelen ithal edilmiş bir iş yapış biçimidir.

Profesyonellik, bir işi yapma pratiğinde
belli değerlerin benimsenmesi ve pratiği bu değerlerin çerçevesi içine uyacak
bir şekilde yapmaktır.

Milletlerarası haber toplama ve yayma örgütlenmesinde, birkaç kapitalist haber
örgütlerinin sadece örgütsel yapı olarak değil, aynı zamanda fiilen dünya
pazarlarındaki egemenliği vardır; diğer ülkeler onların yapısını taklit eder.

Dünyanın tüm kentlerindeki gazete
bayilerinde sergilenen dergilerin hemen
hepsi ya Amerika’nın o dile çevrilmiş ürünüdür ya da Amerikan taklidi ve kopyasıdır.

İletişim
Politikaları

Uzun dönemli iletişim politikaları olmayan
bir ülke, uzun dönemli politikalara sahip olanlarla ilişkisinde çoğu kez
“yitiren” durumuna düşer.

Politikalar örgütlü yapılar ve ilişkiler
içinde saptanır.

Toplumsal politikaları anlamak için sadece yazılı
olanlara bakmak yeterli değildir.

Politikaların her seviyesi ve biçiminde bağımsızlık
(veya bağımlılık) ölçüsü güç ilişkilerine göre belirlenir.

Medya Sosyolojisi

Prof. Dr. İrfan Erdoğan

Anadolu Üniversitesi Yayın no: 2832

Eskişehir, Ocak 2013

İlgili Makaleler