Tarih

Medeniyet ve Uygarlık Nedir, Anlamı, Tanımı

 

Sözlüklerde geçen anlamı : Medeniyet.-ti (..-.) [A.i.]1. Bir topluluğun, hayat tarzı, bilgi seviyesi,sanat gücü, maddî ve manevî varlığı ile ilgili vasıfların bütünü.

2. Bir topluluğun bu bakımlardan ileri bir seviyede olması hâli. 3. Şehirlilik. 4. Batı, sömürgeci Batı, emperyalizm. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar/ “Medeniyet”! dediğin tek dişi kalmış canavar?- M. Akif

Arapça medîne (cite) kelimesinden türetilen “medeniyet”in tarifi sözlüklerde “ulûm ve funûn ve sanayi ye ticâretin semeratından bihakkın istifâde ile hüsn-i halde ve refah ve âsayişte yaşayış “şeklinde verilmekle beraber bu kelimenin ıstılâhî bir terim olarak manâsı bu kadar basit değildir. Binaenaleyh, bunu daha iyi anlayabilmek için onu meydana getiren Kültürlerle olan münasebetine de temas etmek gerekir. Bu bakımdan önce kültürün ne olduğunu bilmek gerekir.

Kültür; Türkçeye, Fransızca “culture” kelimesinden geçmiş bulunan bu tâbirin aslı, toprağı sürmek, zirai mahsul elde etmek ve onları geliştirmek manâlarına gelen Lâtince “cultura” kelimesinden gelmektedir. Ziya Gökalp bu kelimeye karşılık Arapçadaki “hars” kelimesini kullanmıştır. Dikkat edilecek olursa, hars kelimesi de yukarıda belirtilen manâlara gelmektedir.

Kültür kavramına giren diğer unsurlarda da bu şekilde hayatî önemi haiz unsurlar mevcuddur.

Bununla beraber bu kelime daha sonraları Batı Avrupa dillerinde “yüksek umumi bilgi” manâsına kazanmış ve Türkçeye de bu manâsıyla girmiştir. Bu kelime daha da özelleştirilerek “ibtidâî kültür, aşiret kültürü teknik kültür” vs. gibi şekillerinde de kullanılmaktadır.

Yukarıda verilen bilgilere rağmen kültürün ne olduğu ve nasıl tarif edilmesi gerektiği henüz kesin olarak tesbit edilmiş değildir. Nitekim, kültürle ilgili sahalarda çalışan ilim adamlarından hemen hepsinin onu yeniden tarif etmek teşebbüsü, bu sözü doğrular mahiyettedir.

Durum böyle olmakla beraber, önemıî birkaç tarif vermekle konuya daha bir açıklık getirmek mümkündür.

E.B. Taylor’a göre kültür: “Bilgiyi, imanı, sanatı, ahlâkı, örf ve âdetleri, ferdin mensub olduğu cemiyetin bir uzvu olması itibariyle kazandığı itiyatlarını ve bütün diğer maharetlerini ihtiva eden gayet girift bir bütündür.”

C.VVissler (antropoloji âlimi)’e göre kültür: “Bir halkın yaşama tarzıdır.”

S.Spir’e göre kültür: “Atalardan gelen maddî-mânevî değerler yekûnüdür.”

R.Thurnwald’a göre kültür: “Bir toplulukta örf ve âdetlerden, davranış tarzlarından, teşkilat ve tesislerden kurulu ahenkli bir bütündür.”

A. Young’a göre kültür: “İnsanın tabiati ve kendisini idare etme yolu ile bizzat meydana getirdiği eserlerdir!’ Yabancılar tarafından yapılan bu tariflerden dikkati çeken ve başkaları tarafından da kullanılan ilk tariftir.

Mümtaz Turhan, bu tarifleri birleştirici mâhiyette bir ifade kullanarak şöyle der: “kültür, bir cemiyetin sahip olduğu maddî ve manevî kıymetlerden teşekkül eden öyle bir bütündür ki, cemiyet içinde mevcud her nevi bilgiyi, alakaları, itiyadları, kıymet ölçülerini, umumi tavır, görüş ve zihniyet ile her nevi davranış şekillerini içine alır. Bütün bunlar birlikte o cemiyet mensublarının ekserisinde müşterek olan ve onu diğer cemiyetlerden ayırd eden hususî bir hayat tarzı”dır.

Görüldüğü gibi kültürün çok çeşitli tarifleri yapılmıştır. Bununla beraber bütün bu tariflerde dikkati çeken ortak bir nokta var ki o da kültürün daha ziyade her topluluğun kendine has yaşayış ve davranış şekillerine sahip olmasıdır. Tarifierdeki bu ortak nokta Gökalp tarafından nazar-ı dikkate alınarak şöyle bir tarif yapılmıştır:”Kültür (hars) bir milletin dinî, ahlâki, hukuki, muakalavî (entellectuel), bediî (esthetigue), lisânî, iktisadî, fennî hayatlarının ahenkli mecmuasıdır.”

Memleketimizde bu konulan ilk işleyenlerden biri olar. Ziya Gökalp, medeniyet ve kültür hakkında şu kısa ve özlü bilgiyi verir. Medeniyet ve hars (kültür):”Bir medeniyet rnüteaddid milletlerin müşterek malıdır. Çünkü her medeniyeti, sahipleri olan müteaddîd milletler müşterek bir hayat yaşayarak vücuda getirmişlerdir.

Bu sebeble her medeniyet mutlaka beynelmineldir. Fakat bir medeniyetin her millette aldığı hususi şekilleri vardır ki, bunlara hars (kültür) adı velir: “O’na göre kültür ve medeniyet arasındaki farklar şöyle sıralanabilir:

1. Medeniyet  beynelmilel olduğu halde, kültür millidir.

2. Medeniyet  bir milletin başka bir millete geçebilir, fakat kültür geçmez.
3  Bir millet medeniyetini değiştirebilir, fakat harsını değiştiremez.
4. Medeniyet  usul ve akıl vasıtaia-riyle yapılır, kültür ilham ve hads vasıtalariyle yapılır.
5. Medeniyet,  iktisadî, hukukî, ahlâkî vs. fikirlerin toplamıdır, kültür ise bediî duyguların mecmuudur.

Demek oluyor ki kültür, belirli bir topluluğa ait sosyal ve teknik kuruluş ile davranışlardan meydana geliyor. Medeniyet (la civilisation) ise milletlerarası ortak değerler seviyesine yükselen anlayış, davranış ve yaşama vasıtalarının bütünüdür.

Gerçekten farklı örf, âdet, dil, din, ırk ve yaşayış şekillerine sahip medîne (şehir) haikına karşılık, aynı değer, gelenek ve yaşama tarzını paylaşan bâdiye (bedevi) halkının durumu, medeniyet ve kültür arasındaki farkları gösteren tabiî bir tarif gibi görünmektedir.

Tarihte meşhur olmuş her medeniyetin kendine has bazı özellikleri vardır. Bu sayede onu diğer medeniyetlerden ayırmak mümkün olur. Nitekim, Eski Mısır Medeniyeti, Yunan Medeniyeti, İslâm Medeniyeti vs. gibi isimler, bu özellikleri ortaya koymaktadırlar. Toynbe, yeryüzündeki medeniyetlerden 16 tanesinin öldüğünü, 5 tanesinin de günümüz Batı medeniyeti tarafından ortadan kaldırmak üzere olduğunu söyler.

Yukarıda her medeniyetin bazı özellikler taşıdığı belirtilmişti. Bu ezelliklerin bütününü olmasa bile medeniyetlerin teşekkülünde âmil olan bazı unsurları vermek gerekir. Medenîyetlerin, daha doğrusu onları meydana getiren kültürlerin doğmasına sebep olan başlıca üç faktör bulunmaktadır. Bunlar:

 

a. Coğrafî çevre,
b. İnsan unsuru,
c. Cemiyet.

Medeniyetler, bünyelerinde meydana gelen değişikliklere göre bazı devrelere ayrılırlar. Nitekim, Ziya Gökalp, Türk medeniyetini üç devreye ayırır. Ona göre bu devreler:

1. Eski Devir: Türk kavminin zuhurundan itibaren Türklerin İslâm dinine girmesi zamanına kadar olan devre.
2. Orta Devir: Türklerin İslâm dinine girmesinden, Garp medeniyetini kabulü zamanına kadar.
3. Yeni Devir: Garp medeniyetini kabulden bugüne kadar geçen devre.

İlgili Makaleler