MARKSİST SOSYOLOJİ
MARKSİST SOSYOLOJİ
Marks’ın 1883’de
ölümünden bu yana, eserleri etrafında hayli kabarık bir literatür
geliştirilmiştir. Bunların çoğu eleştirel çalışmalar olup E. Durkheim, F.
Tönnies ve M. Weber gibi sosyologların çalışmaları Marks’ın bir kritiğinden ibarettir.
Çoğunlukla Mark’in yeni bir yorumunu içeren, büyük çapta Marksist olan bir
takım çalışmalar da mevcuttur. Bununla birlikte Marksist sosyoloji terimi
günümüzde o kadar geniş bir şekilde kullanılmaktadır ki, nerdeyse asıl anlamını
yitirmeye başlamıştır. En azından ilkelerinden bazısına sadık kalınarak
Marks’ın çalışmalarının gen işletildiği çeşitli sosyoloji alanları vardır.
Marksist sosyolojinin ana yaklaşımları şöyle sıralanabilin
1. Sınıf
yapısı çözümlemesinde ilk Marksistlerden birkaçı, kapitalizmin çökeceğini, ya
da sınıf mücadelesinin zafere ulaşacağı konusunda herhangi bîr işaret
olunmadığı için, Marks’ın şemasının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini
ileri sürmüştür. Çağdaş kapitalizmin gereği olarak
sermaye ile işçi
sınıfı arasındaki zorunlu bii çatışma fikrini yerleştirmek için, yoğun
gayretler sarfedilmektedir. Bu durum, mülkiyet konusundaki değişmeleri, orta
sınıfın gelişmesini ve iş ilişkilerindeki değişmeleri dikkate alarak sosyal
sınıflarla ilgili yeni teoriler oluşturmaya neden olmuştur. Ayrıca bazı
Marksistler, özellikle A. Gramsci, VX Lein ve G. Lukacs, sınıf mücadelesinin
bir ön şartı olarak sınıf bilinci fikrine dikkat çekmişlerdir.
2. Siyaset
çözümlemesinde devletin, yönetici sınıfın bir aracı olduğunu ifade eden görüşler,
parlamenter demokratik kurum vasıtasıyla işçi sınıfından gelen baskılara
duyarlı olarak, nisbeten yönetici sınıfın otonom! uğuna, fakat sonuçta
sermayenin çıkarını sağlayarak daha karmaşık bir devlet çözümlemesine yol
açmıştır.
3. Marks’ın
ekonomik görüşlerinin yeniden gözden geçirilmesi, farklı sermaye
fraksiyonlarını ayırd etmeya ve Marks döneminin ilk yıllarında hakim olan
rekabete dayalı aşamadan tamamen farklı atan, kapitalizmin tekelci aşamasını
gözönunde bulundurmaya neden olmuştur.
ii’İ <
4. XX,
yüzyıl kapitalizminin Lenin tarafından işaret edilen bir özelliği, azgelişmiş
ülkelerdeki pazarları araştırması ve bu ülkeleri sürekli olarak
sömürgeleştirmesi ve kontrol altında tutmasıydı. Lenin’in emperyalizm görüşünü
izleyen birçok araştırma, dünyadaki azgelişmişlik anlayışıyla kapitalizmin
yayılma arzusunu birleştirmeye çalışmıştır.
5. İdeoloji
tahlillerine duyulan ilgi, XX. yüzyıl Marksist sosyolojinin birçoğuna hakim
olmuştur. Özellikle kapitalizmin sür rekli yayılma isteğinin, hakim sınıfın
yaptı-ğı ideolojik kontrole neden olduğu ileri sürülmüştür. Bu çözümleme türü
Gramsci, yada Frankfurt Okulu, öbür adıyla Eleştirel Teori yazarları tarafından
ortaya konulduğu gibi, genellikle egemenlik fikrinden esinlenmiştir.
6. Felsefe ve Marksizm
metodu alanındaki incelemelere, özellikle Frankfurt Okuluna son zamanlarda J.
Habermas’ın eserlerine ve L. Althusser’in takipçilerine sürekli bir ilgi
görülmektedir. Metodoloji çalışmaları çoğu zaman, Marksizmi pozitivizmden
kurtarmak için verilen bilgilerle doludur.
7- Birçok sosyolog,
sınıf çatışması içindeki sosyal değişmenin çözümlenmesine ilgi duyan ve
özellikle son yıllarda tarihsel çözümlemeler yapmak için üretim biçimi
anlayışının yararına inanan Marksist tarihçilerin eserlerini kullanmışlardır.
(SBA)
Bk: Komünizm, Marksizt
îktisad, Marksizm.