Mardin Mimarisi, Tarihi Eserleri -Kale, Kapılar, Savunma Amaçlı Yapılar-
Mardin adından ilk defa IV. yüzyılda Ammianus Marcellinus bahsetmekle birlikte şehrin kurulduğu tepenin güney kesiminde prehistorik izlere rastlanır. Bugün şehirde Artuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı dönemlerinden önemli yapılar bulunmaktadır.
Mardin’in etrafını çeviren ve XIX. yüzyılın sonlarına kadar var olduğu bilinen surlarının ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak belli değildir. Kaynaklarda 281 ‘de (894) Halife Mu’tazid-Billâh’ın Mardin’e yürüdüğü. Hamdan b. Hamdûn kaçarken oğlunun kaleyi teslim ettiği ve tahkimatın da yıktırdiğı belirtilir. X. yüzyılda Hamdânîler tarafından inşa edildiği ileri sürülen surların XIII. yüzyılda bir hendekle çevrili olduğu ve Bâbü’s-sûr. Bâb-ı Kıssîs, Bâbü’z-zeyt, Bâb-ı Savat. Bâb-ı Cedîd ve Bâbü’l-hammâre adlı altı kapısının bulunduğu bilinir. Bugün şehrin ana caddesinin iki ucundaki yerlerden biri Diyarbakır Kapısı, diğeri Savur Kapısı adını taşır. Mardin Kalesi kuzeyde denizden yüksekliği 1200 m. olan kayalık tepeye kurulmuş olup bütün Mezopotamya ovasına hâkimdir. Tepe üzerinde falez şeklindeki kayalıklar tabii bir kale oluşturur, yapı güneyinde tek bir girişe sahiptir. Günümüzde tek burcu kalan kalenin duvar tahkimatı da azdır. Dapnâ kalenin daha eski olduğunu ve Bizans döneminde onarım gördüğünü belirtir. Ancak mevcut kısımlar ve burç, üzerindeki markalar ve giriş kapısı üstündeyakın zamana kadar duran yazıt ve kabartmalara bakılarak Akkoyunlu devrine mal edilirse de giriş koridorunun tonoz örgüsü Artuklu mimari tekniğine kuvvetle bağlıdır. İlk devirlerden itibaren içinde yerleşimler bulunan kalede, Artuklu devri işaretlerini taşıyan küçük ölçüde bir külliye ile Akkoyunlular’a nisbet edilen caminin (Hızır Camii, Kale Camii) kalıntıları dışında Akkoyunlu sarayı olduğu belirlenen iki katlı konak-saray ve hamam kalıntıları mevcuttu.