Mahmut Paşa Camii, Türbesi, Külliyesi, Hakkında Bilgi
Mahmûd Paşa Külliyesi. İstanbul’da XV. yüzyılın ikinci yansında inşa edilen külliye.
Eminönü’nde kendi adını taşıyan semtte bulunan külliye Fâtih Sultan Mehmed’in sadrazamlarından Mahmûd Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1460’li yılların başında inşasına başlanan ve 878’de (1473-74) tamamlanan külliye cami, türbe, çifte hamam, han, medrese, İmaret, sıbyan mektebi ve niteliği tam bilinmeyen bir mahkemeden oluşmaktaydı. Külliyeye daha sonra çeşme ve sebil ilâve edilmiştir. Bu yapılardan cami, türbe, hanla hamamın erkekler kısmı ve medresenin dershane bölümü günümüze ulaşmıştır.
İstanbul’un en eski camilerinden biri olan Mahmûd Paşa Camii cümle kapısının üzerindeki, spiral kıvrık dallı rûmîlerle süslü Arapça kitabesine göre 867’de (1463) tamamlanmıştır. Hadîkatü’l-cevâmi’de yapının, adı kesin olarak bilinmeyen bir kilisenin yerine yapıldığı kaydedilse de bu konuda herhangi bir bilgi mevcut değildir. Kesme taştan inşa edilen yapı plan olarak zâviyeli / tabhâneli camilerdendir ve daha önce yapılan bu tür camilerden planındaki bazı özellikler dolayısıyla ayrılmaktadır. Mukarnaslı yaşmakla âbidevî ve gösterişli olan mermer taçkapıda inşa kitâbesiyle birlikte iki yanda 1169 (1755-56) tarihini veren sekizer satırlık Türkçe tamir kitabesi yer almaktadır. Sivri kemerli açıklıklara sahip beş kubbeli son cemaat yeri. vaktiyle altı sütunlu iken XVIII. yüzyılın ikinci yarısında yapılan tamirde sütunları taşla kaplanarak paye görünümü almıştır. Caminin harimi mihrap ekseninde yer alan iki büyük kubbeyle örtülmüş, bu mekân üç yönde “U” şeklinde on bir kubbe ile çevrelenmiştir. Kuzeyde son cemaat yeriyle büyük kubbeli mekân arasında yan yana beş kubbe ile örtülmüş olan bir mekân vardır. Burada mukarnaslı kubbeli orta birim kemerli bir açıklıkla ana mekâna bağlanmaktadır. İki yanda yer alan dilimli ve sade kubbeli birimler İse orta mekânla doğrudan ilişkili değildir. Harimde mihraba dik yerleşen iki büyük kubbeli mekân yanlarda bulunan ikişer açıklıkla önce bir koridora, daha sonra üçer kubbe ile örtülü olan yan mekânlara bağlanmaktadır. Bu yan mekânlar aynı şekilde birer koridorla kuzeydeki beş kubbeli mekândan ayrılmıştır. Giriş bölümü ve yan bölümlerde görülen, zeminlerdeki kot farklılıkları ve kademeli kubbelerle yapının oldukça karmaşık bir tasarımı vardır. Mermerden mihrabı sütunlu ve sarkıtlı olan caminin mermer minberinin külahı ahşaptır. Ha-rimin sol tarafında altı sütun üzerine kafesli hünkâr mahfili yer almaktadır. Kesme taştan yapılmış kare kaideli, köşeli pabuçlu, çokgen gövdeli, tek şerefeli ve kurşun külâhlı minare kuzeybatı köşesinde yer almakta olup kapısı içeridendir. Yapı XVII ve XVIII. yüzyılda çıkan şehir yangınlarında büyük zarar görmüştür. 1169 (1755-56) yılında III. Osman tarafından esaslı bir şekilde tamir edilen camide mihrap ve minber yenilenmiştir. Cami 1766 depremi dolayısıyla 1785 te, 1827 yangını dolayısıyla 1828-1829’da tekrar onarım görmüştür. Hünkâr mahfili de bu dönemde II. Mahmud tarafından ilâve ettirilmiştir. 1936-1940 yıllarında Vakıflar İdaresi’nin gerçekleştirdiği geniş kapsamlı bir tamirden sonra yapının minaresi de bugünkü halini almıştır. Yine bu çalışmalar sırasında mahfiii teşkil eden ahşap kısımlarla daha önceden kesme ve yontma taş bloklarının üzerine konulan sıvalar kaldırılmış, kalem işleri ve alçı pencereler yenilenmiştir. Hadîkatü’l-cevâmi’de caminin avlusundaki çeşme ve sebilin Dârüssaâde Ağası Mustafa Ağa tarafından yaptırıldığı kaydedilmektedir.