Kimdir

Leonard Bloomfield kimdir? Hayatı

Leonard Bloomfield kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1887-1949) ABD’li dilbilimci. Amerikan Dilbilim Okulu ya da Amerikan Yapısalcılığı diye adlandırılan yaklaşımın öncüle-indendir. 1 Nisan 1887’de Chicago’da doğdu. Dokuz yaşına geldiğinde, ailesi Wisconsin Eyaleti’nin bir köyüne yerleşti. Avrupa’da geçirdiği iki kış dışında lise çağına gelinceye değin bu köyde yaşadı. Köy okulundaki eğitim yönteminden hiç hoşlanmadı ve bu yüzden bir yıl yitirdi. İlerde geleneksel okul dilbilgi­sine yönelteceği acımasız eleştirilerin kaynağı, gele­neksel eğitimdeki kendi olumsuz deneyimleridir. Lise öğrenimini Chicago’da yaptıktan sonra 1903’te Harvard Üniversitesi’ne girdi, 1906’da mezun oldu. Lisansüstü öğrenimi için, kendisine Alman dilinde asistanlık öneren Madison’daki Wisconsin Üniversitesi’ne gitti. Burada iki yıl kaldıktan sonra, doktora yapmak için Chicago Üniversitesi’ne geçti. 1909’da Alman dilindeki ses değişmelerini konu alan teziyle doktor oldu. Lisansüstü çalışmaları sırasında Yeni dil bilgiciler (unggrammatiker) geleneğinde yetişmiş Al­man filolojisi ve karşılaştırmalı filoloji uzmanları olan Edward Prokosch ve Francis A. Wood’dan etkilendi. Bu da onun bazılarını Almanca olarak yazdığı ilk dönem makalelerinin konularını neden Almanca’nın ya da Hint-Avrupa dil ailesinin dil sorunlarından aldığını açıklar.

Bloomfield doktorasını tamamladıktan sonra bir yıl Cincinatti Üniversitesinde, 1910-1913 arasında Illinois Üniversitesi’nde çalıştı. 1913-1914’te Leipzig ve Göttingen üniversitelerinde bir yıl geçirdi. A. Leskien (1840-1916), K. Brugmann ve H. Oldenberg gibi dilbilimcilerle çalışarak uzmanlığını ilerletti.

Almanya’dan döndükten sonra 1921 ’e değin yeniden Illinois Üniversitesi’nde görev aldı. 1921- 1927 arasında Columbus’taki Ohio Eyalet Üniversitesi’nde ve 1927-1940 arasında da Chicago Üniversitesi’nde çalıştı. 1940’ta, iki yıl önce ölmüş olan Sapir ile Prokosch’tan boşalan yeri doldurmak üzere Yale Üniversitesi Dilbilim Bölümü’nde Sterling Kürsüsü’nde görev aldı. Bu son görevi dışında, çalıştığı bütün üniversitelerde Alman Filolojisi Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmıştı. 1946’da geçirdiği bir inme sonucu yaşamsal etkinliklerini yavaş yavaş yitirerek ürün veremez oldu, 18 Nisan 1949’da öldü.

Bloomfield ABD’de yapısal dilbilimin önce te­mellerini atmış, sonra da bilimsel çalışmalarıyla geliş­mesine önderlik etmiştir. Aynı zamanda American Linguistic Society’nin (Amerikan Dilbilim Kurumu) kurulması için G. M. Bolling ve E.H. Sturtevant ile birlikte çalışmıştır.

Bloomfield’ın ilk bilimsel yazıları Hint-Avrupa İlk çalışmaları dil ailesinin, özellikle Almanca’nın, sesbilim (phonology) ve biçimbilim (morphology) gibi uzmanlık gerektiren özel konulan üzerindedir. Alman dili uzmanlığının dışında Hint-Avrupa dil ailesinden Yunanca ile Slav ve Hint dil grupları üzerine de çalışmalar yapmıştır. Hintli Panini’nin (İÖ 5.-6.yy) yazmış olduğu Sanskritçe dilbilgisi kitabı Astadhyayl’ı ayrıntılı olarak incelemiş ve onu “insan zekâsının en büyük anıtlarından biri” olarak nitelemiştir. Dilbi­limin başka alanlarına da duyduğu derin ilgi, onu Hint-Avrupa dil ailesi yörüngesinden çıkarmış ve başka konularda yazılar yazmaya yöneltmiştir.

Bloomfield’in 1914’te yayımlanan ilk kitabı dil­bilimi tanıtmak ve dil incelemelerine bir bakış açısı getirmek amacını güden An Intzoduction to the Study of Language’ dır (“Dil incelemesine Giriş”). Bu kita­bında ruhbilimci Wilhelm Wundt’un ruhbilim kura­mından (Völkerlpsychologie) etkilendiği açıktır. An­cak daha sonraları Wundt’un etkisinden sıyrılacak ve dil olgusunu da insanın herhangi bir davranışı olarak kabul edip davranışçı (bebaviorist) yaklaşımı benim­seyecektir.

Çalışmalarında Hint-Avrupa dil ailesi dışına çıktığında, ilk ele aldığı dil Malezya-Polenezya dil ailesinden olan Tagalog dili olmuştur. 1917’de Tagalog dili incelemesini ve metin örneklerini yayımlamış­tır. Daha sonraları Amerika yerli dillerinin Orta Algonkın grubundan olan Cree, Menomini, Fox ve Ojıbwa dillerim banda alarak incelemeler yapmış, yazılar yazmıştır. Menomini dilinde yaptığı çözümle­me bugün de geçerliliğini ve bilimsel değerini koru­maktadır.

Bloomfield’in başyapıtı, uzun süre “Amerikan Dilbiliminin İncili” niteliğim taşıyan ve 1933’te ya­yımlanan Language(“Dil”) adlı kitabıdır. Bloomfield her dilin kendi yapısı ve kendi özellikleri içinde ele alınması gerektiğine inanır. Ona göre dilbilimciler dile önyargısız yaklaşmalı, yani geleneksel dilbilimci­lerin yaptığı gibi, bir dili Latince’nin dilbilgisi modeli­ne uydurarak betimlemeye çalışmamalıdır. Örneğin İngilizce dilbilgisi kitapları uzun yıllar, Latince’deki ulamlara (category), çekimlere, kısaca Latince’nin yapısına göre yazılmıştı. Bloomfield Language’de Latince dilbilgisi modeline dayalı geleneksel okul dilbilgisine karşı çıkmış, dil incelemeleri ve betimle­melerine getirdiği yeniliklerle gelenekçileri bir hayli şaşırtıp sarsmıştır. Ama o zamana değin yazılmış dilbilim kitaplarından çok üstün ve farklı sayılan Language’deki yeni görüşler de zamanla eskimiş ve kitap kaçınılmaz olarak klasik ders kitabı niteliğine bürünmüştür.

Bloomfield özellikle okuma öğrenimi ve yabancı dil öğrenimi gibi uygulamaya yönelik konularda da çalışmıştır. İlk baskısı 1923’te yapılan ve yeni 1 başla­yanlar için bir Almanca öğrenme kitabı olan First German Book (“Temel Almanca Kitabı”) bu tür bir çalışmanın sonucudur.

Bloomfield’in yabancı dil öğrenimi konusundaki çalışmaları II. Dünya Savaşı sonrasında da sürmüştür. ABD’de stratejik önemi olan dilleri, ordu mensupları­na en kısa sürede öğretmek için yöntem ve malzeme geliştirmek amacıyla hazırlanan “Yoğun Dil Progra­mına yardımları dokunmuştur. Bu program kapsa­mındaki öğretimde kullanılacak yöntemi tanıtan iki kitapçıktan biri onun 1942’de hazırladığı Outline Guide for the Practical Study of Foreign Languages’ dir (“Pratik Yabancı Dil Öğrenimi İçin Kılavuz”). Daha sonraları, 1944-1945’te Bloomfield bu progra­mın gereksinimini karşılamak üzere konuşulan Hollandaca ve Rusça’yı öğretmeyi amaçlayan üç kitap daha hazırlamıştır.

Bloomfield, okullarda kullanılan eğitim ve öğre­tim yöntemlerini yeterince bilimsel bulmadığı için, kendi oğulları henüz okula başlamadan onlara okuma-vazma öğretmek amacıyla bir yöntem geliştirmiş ve ilkokul çocukları için bir okuma kitabı hazırlamış­tır. Bu kitaptaki yöntem 1940’larm başında Chicago’ daki bazı kilise okullarında deneme amacıyla kulla­nılmış, ancak Bloomfield’in yaşamı boyunca yayım­lanmamıştır. 19&l’de, C.L. Barnhart onun geliştir­diği bu okuma yöntemini ve okuma parçalarını Let’s Read: A Linguistic Approach (“Haydi Okuyalım: Dilbilimsel Bir Yaklaşım”) adlı kitapta toplamıştır.

Amerikan Dilbilim Okulu’nun oluşması ve benimsenmesinde Bloomfield’in, bu okulun öbür iki kurucusu Sapir ve Boas’tan farkı bilimsellik tutkusu­dur. Dilbilimi kendi başına bir bilim haline getirmek isteyen Bloomfield’in bilimsellik anlayışı, o zamanın bilimsellik anlayışının gereği olan tümevarım (inductivism) ilkesine dayanır. Ona göre bilim adamının işi, hiçbir ön yargı olmaksızın gerekli verileri toplamak­tır. Ancak toplanan veriler iyice elenip, değerlendiril­dikten sonra bir sonuca gitmek olasıdır. Çıkarılacak sonuçların geçerliliği büyük ölçüde eldeki verilere bağlı olduğu için, veri toplama işi bilimselliğin çok önemli bir parçasıdır. Bu bilimsellik anlayışının gereği olarak da Bloomfield, dil incelemelerinin yalnız gözlemlenebilir ve işitilebilir somut verilere dayan­mak zorunda olduğunu savunmuş ve kendi yazıların­da bunu büyük bir tutarlılıkla uygulamıştır. Onun bilimsellik anlayışına en ters düşen görüş, dilsel sorunları us (reason) ve istenç ile açıklamaya çalışan ansallıkçı (mentalist) yaklaşımdır. Ruhbilimde John Broadus Watson’un (1878-1958) kurucusu oldu­ğu davranışçı görüşü biyolog Paul A. Weıss’in (1898) A Theoretical Basis of Humarı Behavior (“insan Davranışının Kuramsal Temeli”) adlı kitabından öğ­renip benimsemiş ve Language adlı yapıtında da dile uygulamıştır. Buna göre dil kendi içinde düşünce, istenç ve us gibi somut olmayan etkenlerden bağımsız olarak, insanın herhangi başka bir davranışı gibi mekanik bir biçimde ele alınır. Davranışçı yaklaşıma göre, ister amip, ister insan olsun, herhangi bir organizmanın davranışı, ruhsal ya da zihinsel etkin­liklerle değil, yalnızca çevreden kaynaklanan bir uyarıcıyla (stimulus) ve buna gösterilen tepkilerle (response) açıklanabilir. Dil ve konuşma da insanlara özgü gözlemlenebilir bir davranış biçimi olduğuna göre, dilin kullanımı da aynı biçimde bir dürtü-tepki olayı olarak ele alınmalıdır. Bloomfield Language kitabında şu örneği verir: Ağaçta bir elma gören ve karnı aç olan Jill, kendi ağaca çıkamadığı için, Jack’ten elmayı almasını ister. Burada “gerçek dürtü” Jill’in karnının acıkmış olması ve elmayı yeme isteğidir. Jill’in ses çıkararak konuşması ise gerçek dürtünün yerine geçen dilsel dünüdür. Daha sonraları Chomsky-Amerikan Yapısalcı Okulu’nun bu davranışçı anlayışım şiddetle eleştirecek, insan davranış biçimi­nin bir özelliği olan ve dil kullanımında özellikle çocuklar tarafından kanıtlanan yaratıcılığın, dürtü- tepki, koşullanma, alışkanlık edinme gibi mekanik açıklamaları çürüttüğü savım öne sürecektir.

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansklopedisi, 17. cilt, Anadolu yayıncılık, 1983

İlgili Makaleler