Kimdir

Leon Blum kimdir? Hayatı ve eserleri

Leon Blum kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1872-1950) Fransız yazar ve devlet adamı. 1936 Halk Cephesi Hükümeti’nin başba­kanıdır. 1872’de Paris’te doğdu, 30 Mart 1950’de Jouyen-Josas’da öldü. Alsace’lı bir sanayicinin oğludur. Fransa’da birçok değerli aydın yetiştirmiş olan Ecole Normale Superieure’e (yüksek öğretmen okuluna) gir­meyi başaran Blum, bu okulu yarıda bırakmış, felsefe ve hukuk lisansı yapmıştır. Daha sonra 1895’te Danıştay’a girmiştir. Geniş bir edebiyat ve hukuk kültürüne sahip olan Blum, 1893-1902 arasında çeşitli edebiyat dergilerinde yazılar yazmıştır.

Siyasal alanda önceleri Clemenceau’yu örnek almıştır. İki olay, onun sosyalist dünya görüşünü benimsemesinde rol oynamıştır. Birincisi, Jean Jaures’ i de etkilemiş olan Ecole Normale Superieure’ün kütüphanecisi Lucien Herr’le tanışması, İkincisiyse, Dreyfus olayıdır. Lucien Herr’le bu okulu bıraktık­tan sonra dost olmuştur. Öte yandan, 1894’ten beri kendi gibi Yahudi asıllı ve Alsace’lı olan yüzbaşı Pıerre Dreyfus casusluk suçundan çok güç koşullar altında Güney Amerika’daki Guvanc sömürgesinde cezasını çekerken, 1896’da suçsuz olduğu anlaşılmıştı. Hükümetin davaya yeniden bakılmasına karşı çıkması sonucunda Fransa, 1897-1898 arasında Dreyfuscular ve anti-Dreyfuscular olarak ikiye bölündü, Blum’un sosyalist oluşu bu döneme rastlar. Dreyfuscular, İnsan Haklan Derneği etrafında toplanan aydınlar, sosyalistler, radikaller, ılımlı cumhuriyetçiler ve anti- militaristlerden oluşuyordu. Anti-Dreyfuscular da Fransız Vatan Derneği etrafında birleşen sağcı milli­yetçilerden, Yahudi düşmanlarından, koyu Katolikler’ den meydana geliyordu.

Blum, 1905’e değin Jean Jaures’in yanında sosya­list birliğin kurulması için çalıştı. 1905-1914 arasında Danıştay’daki görevini sürdürdü. I. Dünya Savaşı sırasında “Kutsal Birlik” hükümetinde sosyalist ba­kan Marcel Sembat’nın özel danışmanlığını yaptı. O dönemde Sosyalist Parti’nin (S.F.I.O. İşçi Enternasyonali’nin “ikinci Enternasyonal” Fransa Şubesi) için­deki, onu sağda gören azınlık tarafından “sosyal şoven” olarak nitelendiriliyordu. Ancak 1920 Tours Kongresi sırasında bu azınlık çoğunluğa dönüş­müştür.

Etkin politikaya girişi 1919’da 47 yaşındayken milletvekili seçilmesiyle başlar. Kısa bir süre sonra parlamentodaki sosyalist grubun sekreterliğine se­çildi.

1920 Tours Kongresi’nde, Rusya’daki Ekim Devrimi’nin de etkisiyle büyük çoğunluk III. Enter- nasvonal’e katılma yönünde oy kullanarak komünist partisinin kurulmasına önayak oldu. Kongre sonunda S.F.I.O’nun 50.000 üyesine karşılık yeni kurulan Fransız Komünist Partisi’nin 110.000 üyesi vardı.

Leon Blum kişiliği ile partide saygı görmekle birlikte, parti örgütü, değişmez genel sekreter kabul edilen Paul Faure’un elindeydi. Paul Faure sertlik yanlısı bir Guesdist’ti. 1920-1930 arasında muhalefet­te kalan S.F.I.O’ nun içinde Blum, hükümet sorumlu­luğuna katılmak isteyen meclis grubuyla P. Faure’un görüşlerine ağırlık veren Genel Yönetim Kurulu arasında denge kurmaya çalıştı.

Blum Sovyetler Birliği’ndeki rejime karşıydı. Ona göre Sovyetler Birliği’nde gerçek sosyalizm yoktu. Bu görüşlerini, yayınladığı çeşitli broşürlerde ve le Populaıre (“Halkçı”) gazetesine yazdığı makale­lerde savunmuştur. Fransız Komünist Partisi’ne de karşı olmakla birlikte, sağcıların Şubat 1934’teki başkaldırı girişimlerinden sonra, faşizmin gelişmesini önlemek amacıyla, Komünist Partisi’yle işbirliğine yanaştı. 1936 seçimlerinde S.F.I.O. Radıkaller’den daha fazla oy toplayınca, hükümeti Radikaller’le birlikte Blum kurdu. Fransız Komünist Partisi hükü­mete katılmadı ama dışarıdan destekledi.

Jaures’ten beri parlamenter demokrasi içinde savaşım vermekten yana olan Sosyalist Parti, Leon Blum’un belirttiğine göre fırsat çıkınca iktidara katıl­mak ve onu kullanmak, koşullar elverince de demok­ratik yoldan iktidarı ele geçirmek amacını gütmeliydi. Blum’a göre iktidara katılmak, onu kullanmak başka, ele geçirmek başka idi. İktidarı ele geçirmek, kapita­list rejimi yıkmayı sağlayan ve sosyal değişimi amaç­layan tek ihtilalci eylemdi. Sosyalistler bundan vazgeç­miyorlar, toplumların evrim süreci sonucu bu kaçınılmaz yere geleceklerine inanıyorlardı, iktidara katılmak ya da onu paylaşmaksa özel durumlarda ve sınırlı amaçlarla (örneğin faşizme karşı cephe oluştur­mak), varolan anayasal çerçeve ve kapitalist düzen içinde kalarak, reformlar yoluyla sosyalizme yaklaş­maktı.

1936’da kurulan Leon Blum’un Halk Cephesi Hükümeti toplumsal alanda önemli kararlar aldı. Matignon anlaşmalarıyla işçi ücretleri artırıldı, toplu sözleşmeler kabul edildi, çalışma saatleri azaltıldı, yıllık ücretli tatil hakkı tanındı. Hükümet, Fransız Merkez Bankası’nı da yemden düzenledi ve denetim altınaaldı. Bir spor ve dinlenme sekreterliği kuruldu. Ancak, bu reform ve önlemler büyük sanayicilerin Blum’a tepki duymasına yol açtı.

Dış politikada ise o sırada İspanya’da sürmekte olan iç savaşa, İtalya ve Almanya her türlü yardımı yaparken, Blum “karışmama kararı” almıştır. Bu kararın alınmasında, İspanyol Cumhuriyetçileri’ne yardımda İngiltere’nin olumsuz tutumu da rol oyna­mış, Blum Fransa’nın yalnız kalmasından çekinmiştir. Bunun üzerine komünistler de Blum’u eleştirmeye başlamışlar, bu tutum, hükümeti destekleme konu­sundaki bağlaşmanın bozulmasına yol açmış ve Hazi­ran 1937’de hükümet düşürülmüştür.

Fransa’da ilk kez bu kadar geniş reformlar yapan Blum hükümetinin ekonomi politikası başarısızlığa uğramıştır. Bunun nedenini reformların enflasyon yoluyla finanse edilmesinde bulanlar vardı. Öte yandan sermayenin dışa kaçtığı Fransız ekonomisin­de, yapısal reformların yapılmamış olmasını, başarı­sızlığın nedeni olarak gösterenler de vardır. Blum’un 1938’de ikinci kez hükümet kurma denemesi, mali konularda istediği yetkilerin Senato’da reddedilmesi yüzünden gerçekleşmemiştir.

Fransa’nın 1940’ta Almanya tarafından yenilgiye uğratılmasından sonra, Mareşal Petain yenilgiden sorumlu olanları yargılamak üzere Şubat 1942’de Riom’da özel bir mahkeme kurdurdu. Sanıklar arasın­da bulunan Blum, parlak savunmasında asıl suçluların yargılayanlar olduğunu ileri sürdü. Almanlar onun savunmasıyla yön değiştiren yargılamanın durdurul­masına karar vererek Blum’u Almanya’da toplama kampına gönderdiler.

Blum savaştan sonra sosyalizmi kurmak için S.F.I.O.’nun yeni oluşan düşüncelere açık bir parti haline gelmesini önerdi. Fransız Sosyalist Partisi’nin 1946 kongresinde onun çizgisinde olan Daniel Mayer’ e karşı sekreterliğe daha solda olduğu iddiasındaki Guy Mollet seçildi. Bu arada Blum, 1946’daki geçici hükümette başkanlık yaptı. Yönetimi sırasında fiyat­ların düşürülmesine ve IV. Cumhuriyet’in kurumlarının yerleşmesine çalıştı. Blum savaştan sonra bir aydın ve düşünür olarak saygınlığını korumakla birlikte S.F.I.O.’yu istediği gibi yönlendirememiştir.

Blum düşünce alanında en çok Jean Jaures’ten etkilenmiştir. O da Jaures gibi sosyalizm ile demokra­si arasında, reformla devrim arasında, yurtseverlikle enternasyonalcilik arasında bir sentez oluşturmaya çalışmıştır.

Blum, Marksizm’den esinlenen Jules Guesde’in ihtilalci, kolektivist, enternasyonalci öğretisi “Guesdisme”e karşıydı. Marx’ı da çeşitli yönlerden eleştir­miştir. Ancak zamanla belli ölçüde, Marxizm’i kendi görüşleri içine sindirmiştir. Blum’un sosyalizm anla­yışı tarihsel materyalizmden çok idealizme ve hüma­nizme dayanan bir sosyalizmdir. Onun için sosya­lizm, adalet duygusunun yönettiği bir başkaldırıdır. Adaleti sağlamak için toplumu değiştirme iradesidir. Aklın, sağduyunun bir ürünüdür. Sosyalizm evrensel ahlakın dile getirilişi, dışavuruluşudur.

1919’da kaleme aldığı ve özellikle gençlere sesle­nen “sosyalist olmak için” adlı broşürde Blum açık, duru bir dille evrensel bir içgüdünün ürünü saydığı sosyalizmin hümanist yanına ağırlık vermek­tedir. Ona göre sosyalizm bir öğreti olduğu kadar bir ahlak, hemen hemen bir dindir. Sosyalist olmak bugün karşılaştığımız eşitsizliklere, haksızlıklara “böy­le gelmiş böyle gider” dememektir. Kapitalist düze­nin adaletle, eşitlikle, insanlararası dayanışma duygu­suyla ters düştüğünü ilan etmektir.

Insanlar arasında olduğu gibi uluslararasında da dayanışmanın gerekliliğine inanan Blum, Jaures gibi hem milliyetçi hem de enternasyonalcidir. Sınıf sava­şımı yerine sınıflararası eylemden söz eder. Kendisi­nin ihtilale karşı olduğu, reformculuğu benimsediği iddiasını kabul etmez. Çünkü Blum’a göre reformla ihtilal arasında bir karşıtlık yoktur. Başarılan her reform, devrim yolunda atılmış bir adımdır. Proletar­ya diktatoryasının içeriğini tartışma konusu yapar. Ona göre burjuva yasallığından sosyalist yasallığa geçiş sırasında aradaki boşluğa bu adı vermek müm­künse de, bu dönemin de demokratik kalması, yani diktatoryanın çoğunluk tarafından serbestçe benim­senmiş olması gerekir.

Sosyalizmin dinle uzlaşmazlığını kabul etmeyen Blum, vicdan özgürlüğünü savunur. Blum ekonomik gerekirciliğe (determinizm) karşıdır. Parlamenter reji­me bağlı olmasına karşılık yürütmenin güçlendirilme­sinden yanadır. S.F.I.O. içinde III. Enternasyonal’e katılma isteğinin çoğunlukta olduğu 1920 Tours Kongresi’nde Blum bu isteğe açıkça karşı çıkmıştır. Kongredeki konuşmasında komünizmin Fransız sosyalist geleneğine ters düştüğünü öne sürmüştür. Blum’a göre komünizm, gizli bir yönetim komitesi, körü körüne baş eğilmesi gereken bir disiplin, belli sürelerde yinelenen parti içi temizlikler, sendikaların partiye bağımlılığı, kitleleri sürükleyen öncü azınlık, uzun süreli bir proletarya diktatörlüğü, merkezi yabancı bir ülkede olan Enternasyonal’in emirlerine baş eğme demekti. Yine Blum’a göre komünizm, Fransız sosyalist eyleminin daima karşı çıktığı “Blanquicilik”ti.

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansklopedisi, 18. cilt, Anadolu yayıncılık, 1984

İlgili Makaleler