Türk Edebiyatı

Lemezat-ı Hulviyye Kitabı, Yazarı, Konusu, Hakkında Bilgi

Lemezât-ı Hulviyye. Cemâleddin Hulvî’nin (ö. 1064/1654) Halveti şeyhlerinin biyografisine dair eseri.

Tam adı Lemezât-ı Hulviyye ez Lemeât-ı Ulviyye’dir. Müellif eserin mu­kaddimesinde sâlih kimselerin anıldığı yere rahmet ineceğini, şeyhlerin hayat hikâyesini kaleme almakla hem kendisi­nin hem okuyucuların bu rahmetten ya­rarlanacağını umarak kitabı 1018 (1609) yılında I. Ahmed zamanında yazmaya başladığını, ancak bu zatları hakkıyla an­latamayacağı endişesiyle bundan vazgeç­mek üzereyken gördüğü bir rüya ile teli­fe devam ettiğini ve 1030 Zilhiccesinde (Ekim-Kasim 1621) II. Osman devrinde tamamladığını ifade eder. Buna göre kitabın I. Ahmed’e takdim edildiğine dair bil­ginin doğru olmadığı an­laşılmaktadır.

Eser mukaddimeden sonra otuz iki bö­lüme (lemza), her bölüm ayrıca üç alt bölü­me (zâika) ayrılmakta ve hatime kısmıyla sona ermektedir. Mukaddimede sırasıyla ilk dört halife, dört büyük mezhep ima­mı, Hz. Ali’nin manevî halifeleri olduğu belirtilen Selmân-ı Fârisî, Kümeyi b. Ziyâd, Câbir Ensârî’nin (Câbir b. Abdullah) ve on iki imamın menkıbelerine yer veril­miştir. İlk dört halife anlatılırken Resûl-i Ekrem’in her birine telkin ettiği zikir tür­lerine de işaret edilmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber’den sonra Hz. Ebû Bekir’e geçen hilâfetin sûrî olduğu, esas manevî hilâfe­tin ilk olarak Hz. Ali’ye verildiği belirtil­miştir. Bu çerçevede bütün tarikat sil­silelerinin Hz. Ali vasıtasıyla Resûlullah’a ulaştığı, dolayısıyla kendisine gizli zikir telkin edilen ve Nakşibendiyye silsilesin­de yer alan Selmân-ı Fârisî’nin de Hz. Ali’­nin halifesi olduğu ileri sürülmüştür. Bu­nunla birlikte onun Hz. Ebû Bekir’e varan silsilesi de kaydedilmiştir.

Her şeyhin ileri gelen dört halifesinden üçü “zâika” başlıkları altında anlatıldık­tan sonra şeyhin yerine geçen, silsilenin kendisiyle devam ettiği dördüncüsü “lem­za” başlığı ile ele alınmıştır. Hasan-ı Basrî ile başlayan ilk lemzadan itibaren silsile Habîb el-Acemî, Dâvûd et-Tâî, Ma’rûf-i Kerhî, Serî es-Sakatî, Cüneyd-i Bağdadî, Mimşâd ed-Dîneverî, Muhammed ed-Dî-neverî, Vecîhüddin Ömer, Ebü’n-Necîb es-Sühreverdî, Kutbüddîn-i Ebheri, Rükned-dîn-i Sincâsî (Sücâsî), Şehâbeddin Mah­mûd et-Tebrîzî, Cemâleddin el-Ezherî (Tebrîzî), İbrahim Zâhid-i Geylânî, Ahî Mu­hammed Hârizmî, Pîr Ömer el-Halvetî, Ahî Mîrem el-Halvetî, İzzeddin Türkmanî, Pîr Sadreddîn-i Hiyâvî vasıtasıyla Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî’ye ulaşmakta, Yahyâ-yı Şirvânî’den sonra iki kola ayrılmaktadır. Pîr Muhammed Erzincânî, Çelebi Halife (Cemâl-i Halveti), Sünbül Sinan, Merkez Efendi, Yâkub Efendi ve Necmeddin Ha-san’la devam ederek Hasan Adlî’de son bulan birincisi Sünbülî; Dede Ömer Rûşe-nî, İbrahim Gülşenî, Ahmed Hayalî, Ali Safvetî ve Şeyh Hasanla (Hasen-i Ahsen) devam ederek Şeyh İbrahim’de son bu­lan ikincisi de Gülşenî silsilesi olarak kay­dedilmiştir. Yahyâ-yı Şirvânf den itibaren Halvetiyye’de daha başka silsileler de meydana geldiği halde yalnızca ikisinin kaydedilmiş olması müellifin bu iki silsi­leden icazetli olması dolayısıyladır.

İlgili Makaleler