Türk Edebiyatı

Lale Devri Edebiyatı Özellikleri, Edebi Eserleri, Dönemi, Edebiyatçıları,

Gündelik hayatta, gü­zel sanatlarda, ilim ve teknik alanlarında yenileşmenin kısa fakat yoğun bir döne­mi olan Lâle Devri edebiyatta da etkilerini göstermiştir. Dönemi yaşamış olan şair­lerin eserlerinin çoğunda toplum yaşayışıyla divan şiiri arasındaki ilişkinin geçmiş yüzyıllara kıyasla en üst seviyede olduğu dikkati çeker. Bu ilişki bir taraftan örf ve âdetlerin, eğlence hayatının, çeşitli me­kân tasvirlerinin, mahallî özelliklerin kar­maşık mazmun ve belagat oyunlarına sapmadan oldukça yalın ifadelerle şiire yansıması, diğer taraftan şiirin her dö­nemden daha fazla çeşitli halk tabakaları arasında ve gündelik hayat içinde okun­ması ve besteleriyle terennüm edilmesi suretiyle olmuştur. Bu karşılıklı etkileşim­de, halkın itibar ettiği devletlerinin güzel sanatlara ve edebiyata gösterdikleri teş­vik edici ilginin de rolü önemlidir. Başta devrin hükümdarı III. Ahmed ve sadra­zamı Nevşehirli Damad İbrahim Paşa ol­mak üzere devlet ricalinin şiir. mûsiki, mimari, nakış gibi sanat eserlerine yakından ilgi duyması saray çevresinde sanat­çıların yer almasına, böylece giderek es­tetik duyarlığa sahip şahsiyetlerin yetiş­mesine zemin hazırlıyordu. Başka bir açı­dan saray mensuplarının ve İstanbul hal­kının eğlence hayatına aşırı düşkünlüğü şiiri de kaynağını sathî bir dünya lezzetin­de ve zevkperestlikte bulan bir hayat fel­sefesine (hedonisme) sevketmekteydi. Ne-dîm’in, “Gülelim eğlenelim kâm alalım dünyâdan / Gidelim serv-i revanim yürü Sâdâbâd’a” mısraları bu felsefeyi özetle­yen bir formül olmuştur.

Şehrin yeniden imarı, başta Kâğıthane olmak üzere İstanbul’un bazı mekânların­da eğlence âlemlerinin tertibi, giderek yaygınlaşan bir moda halinde saray, kasır, köşk yahut çeşme, sebil, havuz ve bahçe­lerin inşası gibi faaliyetler dönemin şair­lerini de kasideler ve tarih manzumeleri yazmaya yönlendiriyordu. Sanatın devlet adamlarınca özendirilmesi ve sanatkâr­ların himaye edilmesi şairlerin de hemen her fırsatı değerlendirip ramazâniyye, İydiyye, şitâiyye, bahâriyye, kasriyye gibi türlerde şiir yazmalarına vesile oluyordu. Bu döneme ait divanların kaside bölüm­leri sosyal olayların, tarih manzumeleri mimari tarihinin, şarkılar ve gazeller eğ­lence hayatıyla sanat ve estetik anlayışı­nın bir bakıma belgeleri durumundadır. Bu arada dünyevî zevkleri terennüm eden gazel ve şarkı gibi nazım şekilleri de halk arasında rağbet görüyordu. Yazın açık mekânlara has eğlence ve şenliklerde kı­şın da helva sohbetleri ve saz fasıllarında mûsiki ve şiir birbirine bağlı iki sanat ola­rak itibardaydı.