Sosyoloji

Kürşat Demirci – Hinduizmin Kutsal Metinleri Vedalar

Kürşat Demirci – Hinduizmin Kutsal Metinleri Vedalar

Vedaların sanskrit dilindeki yazılı metinleri MS. 14. Yüzyılda ortaya çıkar. Sadece birkaç fragmanın tarihi MS. 2. Yüzyıla kadar çıkmaktadır. Bu tarih, Vedaların meydana getirildiği tarih olan MÖ. 1200 civarı gözönüne alındığında oldukça geç bir tarihtir.

Vedalar başlangıçta şifai olarak söylenmş ve çok sonraları yazıya geçirilmiştir.

Özellikle sır cemaatlerinde görülen bu kaygı şifai geleneği kutsal bir yapıya büründürmüştür.

Vedalarla ilgili ana kaynak mahiyetindeki eserlerin başında şüphesiz Vedalardan sonraki kutsal metinler olan Brahmanlar, Upanişadlar, Puranalar ve Mahabharatha gelir. Vedantik literatür adı altında incelenen bu kitaplar, Hindu geleneğine göre Vedaların tefsiri mahiyetindedir.

Özellikle Upanişadların ortaya çıkışından (MÖ. 800) sonra Hinduizm zengin bir felsefi boyut kazanmıştır.

Hinduizm ve Hindu sözcükleri Sanskrit dilinde nehir anlamına gelen Sindhu kelimesinden türerilmiştir.

Veda (=Vid) kelimesi -> bilgi, yani kutsal bilgi anlamına gelir. Grekçe’deki Poida, Got’çadaki Wait, Almanca’daki Weiss, Eski İngilizce’deki Wit ve Latince’deki Video, bilmek mânâsına geliyor olup bu Sanskrit kelimeden türmişlerdir.

Bu bilgi, yani Veda, Hindu inancına göre ruh dünyasından, Tanrı Krişna’dan gelir.

Veda kavramına eş olarak benzer şekilde kullanılan bir terim de Sriti’dir. Literatürde kimi zaman bu iki terimin birbiri yerine kullanıldığı görülür. Sriti, işitmek/duymak, yani şifai olarak gelen kutsal bilgiyi işitmek anlamına gelir.

Bilgi’de (Veda kitabında) ilk öğretilen, Brahmandır (Tanrı). Hindu geleneğine göre Brahman bilgiyi almış, aziz Naranda’ya ve diğer şakirtlere dağıtmıştır.

Bhagavat Gita adlı eserde Veda bu şekilde açıklanır.

Bhagavat Gita’ya göre bilginin amacı Krişna’yı yani Brahman’ı bulmaktır.

5000 yıl önce Vyasedeva, Veda’yı kendi çağındaki halkın okuması için yazılı hale getirdi. Veda’yı dörde böldü (Rig, Sama, Yacurve Atharva), sonra bu Vedaların sorumluluğunu şakirtlere verdi. Yüksek bir aileden doğmuş olmakla birlikte bilgi niteliği bakımından yeterli olmayan kişilere (dvija ve bandhu’lara) Mahabharatha’yı verdi. Sonra Vyasedeva Vedaları alimler ve filozoflar için Vedanta Sutra denilen bir külliyatta topladı.

Vedaların ortaya çıkışı ile Hindistan’ı işgal eden Aryanların ya da Hind-Avrupalıların çok yakın ilişkisi vardır (sadece tez).

Yaklaşık MÖ. 1500-1200 civarında dalgalar halinde ve uzun süreli savaşçı akınlarla Hindistan içlerine giren Hind-Avrupalılara ait oldukça kısıtlı bilginin büyük bir kısmı dört Veda’dan ve özellikle Rig Veda’dan gelir.

Vedaların dilinden de anlaşılacağı üzere bu ilk akıncı Aryanlar bugünkü Sanskrit dilini de içine alan Hind dillerinin arkaik bir formunu konuşuyorlardı. Bu dil, Hititçe, Toharca, Slavca ve Farsça ile yakoından akrabaydı.

Bugün hâlâ kullanılan İran kelimesi de Ari kelimesinin genetif plural hali olup ürün yetiştirmek fiiliyle ilişkilidir.

Bu konuyla ilişkili önemli problemlerden biri de Aryanların ana vatanları ve buradaki kültürleridir.

…ana Arya ırk gurubu MÖ. 2000’den daha önce Ren ve Don veya Ren ve Batı Türkmenistan arasındaki geniş otlak arazilerde göçebe olarak yaşayan münferid kabileler halinde bulunuyorlardı. Dinyeper ve Danube arasındaki ovalarda yoğunlaşan batı kabile birliklerinde nilk olarak Grekler, İtalikler, Keltler ve Germenler meydana geldi. Muhtemelen Aral civarında gerçekleşen doğu bölünmesinden çeşitli Balto-Slavik kabileler ve ilk İranlılar ile Hindistan ve Pakistan’ı işgal edecek olan ilk Ari kabileleri ortaya çıkmıştır.

MÖ. 1200 civarına doğru bu ana guruptan kopan Ariler, Afganistan’ı geçerek önce Pakistan’a sonra da Hindistan içlerine sızmışlardır. Bu ana guruptan kopup batıya gelen guruplar da Hititleri ve Mitannileri meydana getirmişlerdir.

Rig Veda

Vedaların içerisinde en erken döneme tarihlenen Rig Veda gerek bu nedenle, gerekse asli Vedik düşünceyi yansıtması açısından diğer üç Vedadan daha büyük bir öneme sahiptir.

Rig Veda 1017 ilahiyi kapsar. Her bir ilahi 10 kadar verse (ayet) den müteşekkildir.

Bu 1017 ilahi, kainatın ve hayatın esrarengiz yapısı ile şaşkına dönen şiirsel düşüncenin tezahürü olarak, rahiplerin ağzı ile söylenen, yoğun emirlerden ziyade şükür ve istek türünde duaları içine alan ve din duygusunun ulaştığı en yüksek bir düşünce sistemini kapsayan ayetler halinde 10 ayrı kitap içine bölünmüştür.

Sama Veda

(Samani = Melodi) Önemli yanı Rig Veda’daki ilahilerin söylenişine eşlik edecek melodilere yaptığı referanslardan gelir.

Sema Veda’daki ilahilerin ithaf edildiği Tanrı genellikle İndra’dır.

Yacur Veda

Kurbanın veya takdimenin sunuluşu ile ilgili merasimleri içine alan Yacur Veda iki temel kısma ayrılır. Krişna (veya Kara) Yacur Veda ve Sukla (veya Beyaz) Yacur Veda. Kara Yacur Veda tarih olarak daha eskidir.

İçindeki talim bütünüyle rahiplere yöneliktir. Dili ağdalıdır. Ayetlerin bir kısmı olduğu gibi Rig Veda’dan alınmadır.

Athara Veda / Atharva Veda

Atharva Veda bugünkü şekliyle en son Veda’dır.

Hindu geleneği Atharva Veda’nın kronikliği konusunda iki ayrı görüşe sahiptir. Atharva Veda’yı Veda külliyatına dahil etmezler.

Bunun nedeni Atharva Veda’daki muhtevanın avami büyü formülleriyle dolu olmasıdır.

Atharva Veda’nın iki adı daha vardır; Bhhrgvanirasah (Bhrigu ve Angiura), diğeri Brahma Veda.

AtharvaVeda 730 ilahilik bir koleksiyondur.

Hindu geleneğine göre Vedalar ve Brahmanalar sriti yani vahy (vahiy) ürünüdür. Bunun dışında kalan literatür smrıti veya gelenektir.

Upanişadlar’ı birinci guruba sokmak daha uygundur.

Vedalarda çok tanrılığın yanında göze batan olaylardan biri de ayetlerin sembolik anlatımıdır. Aşırı sembolik anlatım Vedik teolojinin içine tam olarak girmemizi engellemektedir.

Vedalarda ilk bakışta neredeyse her gücün ilahlaştırıldığı görülmektedir. Tanrıların sayısını hesaplamak imkansızdır.

Önemli tanrılar otuz üç tanedir.

Bununla birlikte cinler, diğer küçük tanrılar ve kahramanlarla birlikte bu sayı binlere ulaşır.

Görünüşte Vedalar’daki bütün ilahlar antromorfik karakter taşırlar. Vedalar’daki tanrıların en göze çarpan özelliği kuşkusuz onların kurbana ve takdimeye olan tutkularıdır.

Agni

Agni, ateşle ilgili bir tanrıdır.

O hem korkulması gereken bir Tanrı (ugra) hem de müşfik ve insanlara yardım eden bir Tanrıdır.

Agni gök tanrısı Dyaus’un (Greklerde Zeus) oğludur. O gökte doğmuştur fakat aynı zamanda herşeyin içinde bulunur. Bazen güneşle aynileştirilir.

İndra

İndra sık sık deva türünde bir Tanrı olarak zikrediliyorsa da o gerçekte asuralar sınıfına girer. O hem iyi(midhvas) hem de kötü(ugra-ghora) bir Tanrıdır.

İndra’nın en büyük fonksiyonu cin Vrita ile yaptığı savaş ve böylece insanlığın kurtuluşudur.

İndra, suların akmasını önleyen Vrita ile bir mücadeleye girer. Vrita’yı yener. Bu sayede insanlar suya kavuşur. Bu mitolojik anlatımın gerisinde Kaos’tan yaratılışa geçiş olayı vardır.

Mısır’da Re (Ra) ve Apophis; Sümer’de Ninutra ve Asag; Babil’de Marduk ve Tiamat; Hititler’de Fırtına Tanrısı ve yılan İlliyanka; Grekler’de Zeus ve Typhon; İran’da Thraetaona ve üç başlı canavar Azhi Dahaka, bu mitosa klasik örneklerdir.

Mitra

Hind-Avrupalılar’ın en eski tanrılarındandır. Daha sonraları Hindistan’da, İran’da önem kazanacak ve hatta bir tanrı olarak Roma’ya kadar gidecek olan bu ilah, Vedalar’da tali bir öneme sahip görünür. Sadece bir ilahi ona adanmıştır.

Tanrılarla insanların arasını bulur. Güneş onun gözüdür (Horus’un gözü) hiçbir şey onun gözünden kaçmaz.

Vişnu Hinduizm’de Brahma ve Şiva ila birlikte ana üçlü tanrılar gurubunu meydana getirecektir.

Bu kontekste Vişnu, avatar yani hulûl eden tanrı olacaktır. Bu üç tanrı ilginç bir şekilde Hıristiyanlığın teslis akidesini andırmaktadır.

Brahma -> Baba

Vişnu -> Oğul

Şiva -> Kutsal Ruh

Avatar olan Vişnu, Brahma’nın tarihileşmiş ya da kişileşmiş halidir.

Vedalar’da tanrı kelimesinin monoteist dinlerdeki anlamından uzak olarak ilk prensip şeklinde düşünülmesi gerekmektedir.

Yaratılış olayının nasıl, ne zaman ve kim tarafından başlatıldığı konusunda bir açıklık yoktur.

(Eskatoloji)

Asu’nun (ruh) ölümden sonra yaşadığına inanılırdı. Hinduizm’de daha sonra ortaya çıkacak olan tenasüh inancına Vedalar’da rastlanmaz.

Bu inanç ilk kez Brahmanlar’da ortaya çıkar.

Vedalar’da ölülerin ruhlarının, daha önce ölen atalarının ruhlarının yanına gittiğine inanılırdı. Burası Yama’nın mekânıydı. Burası bir nevi cennettir. Hastalık ve dert yoktur.

Atharva Veda’da cehenneme dair bir referans vardır. Cehennem karanlık ve çukur bir yerdi (naraka loka).

Upanişadlar’ı izleyecek olursak Vedalar bir vahy ürünüdür. Vedalar’da görülen çok tanrıcı karakter Upanişadlar’daki tek tanrı inancı ile telafi edilmiştir.

Bu durum/bu tutarsızlık, iki farklı dönemde ortaya çıkan metinler üzerinde tereddüte neden olmaktadır (Tanrı yanılmaz öyle değil mi?).

Vedalar’daki tanrıların durumuyla ilgili olarak söylenebilecek kesin şey, onların gerçekte tabiat güçlerinin sembolizasyonu olduğudur.

Vedalar’daki sembollerin tümelleri temsil ettiğini söyleyebiliriz.

Vedalar’daki teoloji bütün boyutlarıyla panteizme çok elverişli bir yapı sergiler.

Brahmanlar’daki temel konu kurbandır. Kurban bir canın karşılığında bir can kazanmadır.

Bu inancın adı, Hindu literatüründe Karma adını alır.

Karma, insanın yaptığı herşeyin karşılığını bu dünyada mutlaka almasını sağlayan bir yasadır ki, bu yasadan samsara yani ruh göçü kavramı neşet etmiştir.

Eliade’ya bakılırsa Hinduizm’in karması, Yahudiliğin Adem ve Havva’nın bilgi ağacına yaklaşarak yeryüzüne düşmesi inancına tekabül eder. Bu sebepten dolayı Yahudilik’teki cennet kavramının bu dünyada olmuş olmasına şaşmamak gerekiyor.

Rig Veda

Agni, tanrıların rabbi. Herşeyin maliki büyük bilge. Adakların taşıyıcısı.

Athara Veda

Yeryüzü bizim için geniş bir faydalanma alanı. O bizi bereketlendirecek, bize kendisini uygun kılacak. O ki, Agni Vaisnavara’yı (ateş) yaratır ve boğayı İndra ile çiftleştirir, bizi servet ile donatacaktır.

Brahmin’den önce Brahmaçarin doğdu; sıcaklık içinde kendinin yükselttiği ateş ile. Ondan Brahmanam (Brahmani hayat) ve en yüksek Brahmin ve ölümsüzlükleri ile bütün tanrılar neşet etti.

İsimler ve şekiller Ukkhista’da (kurban artıkları) depo edilmiştir.

Dünyanın yaratıkları Ukkhista’da inşa edilmiştir.

Zaman bir küheylan, yedi ışını ile hızla koşar; zaman bin başlı, çağların üstünde, tohumu bereketli. Kutsalca düşünceleri ile düşünen kahinler onu incelerler, bütün varlıklar onun tekerleğidir.

Yedi tekerleği ile zaman (atını) koşar, onun yedi dingili vardır, ölümsüzlük onun baltasıdır, bütün varlıkları taşır. ;lk tanrı olan zaman, şimdi ileri doğru hızlanıyor.

Büyük bir fanus zamanın üzerine yerleştirilmiştir; onu biz gerçekte çeşitli şekiller halinde görürüz.

Gerçekte ondan (zaman) daha yüksek bir güç yoktur.

Bütün varlıklar zamandadır, zamanda bütün gözler görür.

Zaman düşünceyi sınırlar, zaman soluğu sınırlar, zaman adı sınırlar…

Zaman yaratıcı ateşi sınırlare, zaman en yüksek ateşi sınırlar, zaman Brahma’yı sınırlar; zaman herşeyin Rabb’ıdır. O Pracapati’nin babasıydı.

Gerçekte Brahma’ya sahip olan zaman Parameshthin’i (en yüce tanrı) de destekler.

Yaratıkları (pragah) zaman yarattı ve zaman başlangıçta yaratıkların rabbını yarattı; kendi kendine var olan Kasyapa ve Tapas Zaman’dan doğdu.

İşaret Yayınları

Ağustos 1991

İlgili Makaleler