Tarihi Şahsiyetler

Köprülüzade Numan Paşa Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Köprülüzade Numan Paşa (ö. 1131/1719) Osmanlı sadrazamı.

1086 {1675) yılı civarında İstanbul’da doğdu. Fâzıl Mustafa Paşa’nın oğludur. İyi bir medrese eğitimi gördü; Demirkapılı Fâzıl Süleyman ve Kayserili Hafız Seyyid Ahmed efendilerden ders aldı. 169l’de babasının ölümünden sonra Köprülü ev­kafının mütevellisi oldu. 1107’de (1696) II. Mustafa’nın ikinci Avusturya seferine masraflarını kendi karşıladığı 150 piyade ile katıldı. Akrabası Amcazade Hüseyin Paşa’nın sadrazamlığı sırasında 1112’de (1700) kubbe vezirlerinin altıncısı olarak Dîvân-ı Hümâyun üyesi oldu. Ertesi yıl Er­zurum valiliğine tayin edildi. İki yıl sonra Anadolu [Kütahya valiliğine getirildi ve 1115’te 1703] İstanbul’da çıkan isyanı bastırmak üzere merkeze çağırıldı. Aynı yıl Eğriboz’a, ertesi yıl Girit’in tahririni yap­mak üzere Kandiye muhafızlığına gönde­rildi. Bir ara Boğazhisar muhafızlığı yap­tıysa da bu uzun sürmedi, tekrar eski görevine döndü. 1708’de İstanbul’da II. Mustafa’nın kızı Ayşe Sultan’la düğün tö­reni yapılan Nûman Paşa. ertesi yılın ağustosunda tekrar Eğriboz, aynı yıl içinde de Bosna valiliğine, 17 Rebîülevvel 1122’de (16 Mayıs 1710) Belgrad muha­fızlığına getirildiyse de buralara gönderilmedi. Dönemin sadrazamı Çorlulu Ali Paşa tarafından en tehlikeli rakip görül­düğünden bir an evvel başşehirden uzak­laştırılmak istenirken 18 Rebîülâhir 1122 (16 Haziran 1710) tarihinde onun yerine sadrazamlığa tayin edildi.

Ülkenin ıslahı yolunda bazı projeleri olan Nûman Paşa, önce devlet kadrolarını yenilemeye ve asker alacaklarını ödeme­ye özen gösterdi. En büyük amacının ken­disini dört gözle bekleyen halkı memnun etmek olduğu rivayet edilir. Çözüm bekleyen dış meselelerin en önemlisini, Rusya ile yaptığı Poltava sa­vaşını kaybedip Osmanlı Devleti’ne sığı­nan ve Osmanlı kaynaklarında Demirbaş Şarl lakabıyla anılan İsveç Kralı XII. Karl’ın ülkesine gönderilmesi oluşturuyordu. İN. Ahmed de onun bu meseleyi halledeceği ümidindeydi. Bu konuyla ilgili olarak 1710 yılı İstanbul’unda zorlu bir diplomatik mü­cadele yaşandı. Fransa ve Rusya’nın İs­tanbul’daki elçileriyle Demirbaş Şarl’ın temsilcisi yoğun faaliyet içine girdiler. Fransız sefiri De Ferriol’ün Rusya aleyhindeki girişimlerine rağmen Rusya elçisi Tolstoy’un planlı çalışmalarıyla XII. Karl’ın, Rusya ile yapılan anlaşmaya uygun olarak Lehistan üzerinden ilkbaharda ülkesine dönmesi kararlaştırıldı. Sadrazam Nûman Paşa, mülteci İsveç kralı meselesi için Rus elçisi Tolstoy ve İstanbul’daki kralın tem­silcisi Leh Generali Stanislas Poniatovvski ile ayrı ayrı görüştü. Bu görüşmede me­selelere vukufunu gösteren veziriazama Poniatowski, Rus büyümesinin Osmanlı Devleti için getireceği tehdit ve tehlikeye dikkat çekti ve Osmanlı-İsveç ittifakının bu devleti durdurabileceğini, bunu da ve­ziriazamın yapabileceğini söyledi. Nûman Paşa’nın da bazı istisnalar dışında Ponia­tovvski ile aynı fikirde olduğu anlaşılmak­tadır. Ancak veziriazam bu meseleyle ilgili son sözü Kırım haniyla görüştükten son­ra söyleyecekti. Aslında onun sadrazam olmasıyla Rusya’ya karşı savaş isteyenler umutlanmışlardı. Gerçekten Nûman Paşa İsveç kralının menfaatlerini korumaya kararlıydı. Huzuruna çağırdığı Rus elçisi Tolstoy’a Rus çarının komşularının top­raklarında gözü olduğunu, Türk sınırında­ki kuvvetlerini geri çekmezse barışın sür-dürülemeyeceğini açıkça söylemiş, ayrıca İsveç kralı ülkesine dönerken muhtemel Rus saldırısına karşı güçlü bir rehin ge­rektiğini, aksi takdirde iki devletin arası­nın açılacağını ilâve etmiş, Kamaniçe Ka-lesi’nin de yıkılmasını sözlerine eklemişti. Bu onun Rusya’ya karşı savaşa kadar gi­debilecek kararlılığının bir göstergesidir. Bununla beraber Nûman Paşa İsveç kralı meselesinden ziyade iç meselelere yönel­mek istiyordu. Fakat yakın çevresinin suistimalleri de iyice yayılmıştı. Sadrazamın rakipleri bu suistimalleri abartılı bir şe­kilde saraya yetiştiriyorlardı. III. Ahmed ise bundan ziyade Nûman Paşa’nın ata­ları gibi idarede istiklâl sahibi olmak is­temesinden tedirginlik duyuyordu. Sadâ­rete gelişi münasebetiyle halkın gösterdiği aşırı teveccüh de padişahı kuşkulan­dırmıştı. Devrin kaynaklarına göre ada­letli idaresi sebebiyle Anadolu ve Rume­li’den birçok dava sahibi, “İlmiyle âmil, kâmil, adaletli, reâyâperver Köprülü ev­lâdından Nûman Paşa veziriazam olmuş, hakkı icra edermiş” diyerek İstanbul’a akın etmiş, İstanbul adalet isteyenlerle dolmuş, Dîvân-ı Hümâyun’a girilmez ol­muştu. Şehirde bir fitne çıkmasından endişelenen III. Ahmed çevresindekilerin fitne tehdidi üzerine sadrazamın aleyhi­ne döndü. Sadrazamın asker maaşı için iç hazineden para talebi de padişahı iyice tedirgin etti. Onun XII. Şarl’ın ülkesine gönderilmesiyle ilgili düşüncesi ve Rus­ya’ya karşı savaşın göze alınması gerek­tiği yolundaki fikirleri böyle bir sefere ta­raftar olmayan III. Ahmed’e önemli bir fır­sat verdi. Bir rivayete göre, Rusya seferi için yeniçerilerin başına daha dirayetli birini getirmek istemesi üzerine Yeniçeri Ağası Gürcü Yûsuf Ağa saraydaki bazı ağalan elde ederek veziriazamın padişa­ha karşı fitne hazırlığı içinde olduğunu yaymış. III. Ahmed de bu şayia üzerine kendisinin de rızasıyla 20 Cemâziyelâhir 1122’de (16Ağustos 1710) Nûman Paşa’yi görevden almıştır. Azlinde Dârüssaâde ağasının ve özellikle Silâhdar Damad Ali Paşa’nın rolünün büyük olduğu belirtilir.