KONVERTİBİLÎTE
Günümüzde
konverbilite, en basit anlatımı ile, bir ülke parasının diğer ülkeler paralan
ile cari döviz fiyatları (kurları) üzerinden serbestçe değiştirilebilmesi anlamını
taşır. Konvertibİlite çeşitli derecelerde olabilir: İki aşırı uçtan biri olan
tam konvertibilite, bir ülke parasının kısıtlan-maksızın diğer ülke paralarına,
her dış muamele için sınırsız olarak değiştirilmesini ifade eder. Tam
konvertibilitede, ulusal parayı elinde bulunduran kişi, serbestçe dilediği
ülke parasını talep edebilme hakkına sahiptir. Ulusal para, yabancı ülkelerden
mal ve hizmet satın almada kullanılabileceği gibi, yatırım yapmada ve borç
ödemede de, diğer bir deyişle sermaye hareketleri için de kullanılabilir. Ulusal
parayı elinde bulunduran kişinin, ulusal parayı diğer ülkeler parasına çevirirken,
dış ülkelerden yapılan mal veya hizmet alımlarında veya sermaye hareketlerinde
kullanırken hiçbir makamdan izin almasına gerek yoktur. Bu işlemleri serbestçe
yapabilir. İşlemler geçerli döviz fiyatları (kurları) üzerinden gerçekleştirilir.
Tam konvertibilitede doğal olarak ulusal paranın, ülkeye gır iş-çıkışı da
sınırsız bîr şekilde serbesttir.
Buna karşılık
konvertibilitenin olmaması durumu, yasal olarak bir ülke parasının, diğer bir
ülke parasına kesinlikle çevrilememesi veya onu bir dış muamele için
kullanamaması durumunu ifade eder. Genellikle, paranın konvertibilitesinin tamamen
kaldırıldığı durumlarda, kurumsal kambiyo kontrolü ve kısıtlamaları ve/veya
dış işlemlerde miktar kısıtlamaları me-vuttur.
Bu iki aşırı uç
arasında bir paranın kon-vertibilite derecesi kambiyo kontrolünün ve dış
işlemlerde miktar kısıtlamalarının veya finansal engellerin etkinliği ile belirlenir.
Ayrıca bir para, çevrİlebilme kolaylığına ve dış işlemler için kullanabilme durumuna
göre diğer ülke paralarına karşı değişik derecelerde konvertibilitcye sahip
olabilir. Uygulamada paraların değiştirilebilme ve kullanılabilme derecelerindeki
farklılıklar bir paranın konvertibilite derecesini belirler.
Bölgelerle sınırlı
konvertibilite ise, bir bölge içinde paraların sınırsız değişimi ve kullanımını
ifade eder. Buna, bölgedeki tüm kambiyo kontrolü ve kısıtlamaların kaldırılması
durumunda ulaşılır.
Konvertibilite
sistemine geçişin ise bir takım ön koşulları vardır; Uzun dönemde en genel ön
koşul sektördeki dengesizliğin giderilmesidir. Döviz arz ve talebini
dengeleyen kur olarak tanımlanan “Denge Döviz Kuru”na ulaşıldığında,
artık ülkenin cari işlemler hesabında dengeye ulaşılmış demektir. Ancak bu
kurun, kambiyo ve miktar-kota kısıtlamalarının uygulamadan kaldırıldığı,
gümrük tarifelerinin en aza indirgendiği bir dış ticaret politikası sayesinde
oluştuğu gözlenmektedir. Denge döviz kuru, dış dengeyi temsil ettiğine göre,
ancak istikrarının, iç dengenin sürekliliği sayesinde mümkün olacağı gözden
uzak tutulmamalıdır.
Kısa dönemde ve
uygulamada tam bir denge kuruna ulaşma ‘ön koşulu elbette gerçekçi değildir.
Daha kısa bir dönemde de konvertibilitenin en genel ön koşulu
dış ticaretteki
dengesizliğin giderilmesidir.
Konvertibilİteye
geçişte, yukarıda da değinildiği gibi, denge döviz kuru, tamamen serbest bir
dış ticaret sistemine gerek duymaktadır. Bu sistemde ithalat ve ihracat
li-bere edilmiş, her türlü kısıtlamadan arındırılmıştır. Ancak başarısız
liberal bir dış ticaret politikası ile gerçek denge döviz kuruna yönelik bir
kur politikasının birlikte uygulanmalarına bağlı olduğu kadar, ül-kede
korumacılık düzeyinin (ister ihraç-is-ter ithal mallar için) en aza
indirgenmesine de büyük çapta bağlı bulunmaktadır. Yine özellikle başlangıçta
ithalatın liberasyonunun iç fiyat istikrarını, iç ekonomik dengeyi bozucu
etkiler yapabilmesi, ithalat kompozisyonu yatırım malları aleyhine
değiştirilebilmesi de mümkündür. Ancak denge döviz kuruna yaklaşıldığı ölçüde
bu olumsuz etkilerden uzaklaşılabi-leceği ileri sürülmektedir.
İÇ Ekonomik Denge-Fiyat
İstikran:
Bir ülkede güçlü bir ekonominin varlığı, enflasyonun
kontrol edilebilmesi, kaynakların rasyonel kullanımı ve yeterli
mobilİzas-yonun bulunması, üretimi arttıracak güçte yeterli tasarruf
eğiliminin bulunması ve dünya piyasalarında rekabetçi bir güce sahip bulunması
konvertibilitenin iç ekonomik denge açısından başta gelen ön koşullardır. Dış
ekonomik denge açısından ise, ülkede denge döviz kuruna yaklaşılması, ticaret
ve kambiyo kontrollarının kaldırılması, yeterli bir döviz rezervine ulaşılması
ve dış açıkların kapatılmasıdır.
Para-Maliye-Denge
Döviz Kuru Politikaları Arası Ahengin Kurulması: Burada amaç konvertibiliteye
geçecek ülkenin iç ve dış fiyatlar (maliyetler) arası farkı hızla gidermek
zorunda olduğudur. Ancak bu şekilde ülke diğer ülkeler ile arasındaki enflasyon
oranı farkını büyük ölçüde gidermiş olabilecek ve parasını ne aşırı bir
değerlendirmeye, nede eksik değerlendirmeye tabi tutacak veya ne de zaman zaman
büyük oranlı devalüasyonlarla döviz kuru ayarlamalarına gidecektir. Hiç kuşkusuz
böyle bir istikrar ise, fiyat istikrarını sağlayıcı tutarlı bir para
politikası, bütçe konusunda çok hassas bir maliye politikası ile denge kuruna
yönelik kur politikaları arası ahengin büyük ölçüde kurulmasına bağlıdır.
Yeterli Döviz Rezerv
Düzeyinin Korunması: Yeterli döviz rezervi düzeyi, ülkenin içinde bulunduğu iç
ve dış ekonomik konjonktüre bağlı olarak ülkeden ülkeye değişmektedir. IMF
gözlemlerine göre savaş sonrası yıllarda konvertibiliteye geçiş aşamasında
bulunan ülkelerin çoğunun, ithalatlarının % 40’ı kadar rezerv bulundurmaya
Önem verdikleri anlaşılmaktadır. O halde yeterli döviz rezervi düzeyi, bir
bakıma ithalatın % 40 – % 50’sini karşılayacak bir düzey olarak
belirlenebil-mektedir. Ancak bu sayısal yaklaşımın yanında, bu kavrama
ekonomik nitelikleri yönünden de ticaret kısıtlamalarına başvurmaksızın,
ithalatı finanse eden, dış borç ödemelerinde fınans sorunu yaratmayan, ne
büyük devalüasyonlar, ne de aşırı dalgalanmalar, hatta revalüasyona dahi yol
açmayan bir rezerv düzeyidir.
Ayrıca konvertibilite
tek yanlı bir karar ile geçilebilecek bir sistem olmayıp, diğer ülkelerin de
bir paranın konvertibilitesini benimsemiş olmaları gerekir. Daha açık bir
deyişle sözkonusu para birimine uluslararası piyasalarda talep olması, gerekli
diğer bir koşuldur.
Buhran sonrası hemen
yaşanan II.Dün-ya Savaşı nedeniyle daha da karmaşık bir hale gelen reel ve
parasal ilişkileri düzenlemek ve dünya ticaret hacmini maksimize etmek
amacıyla; uluslararası para sistemini kurmak kaçınılmaz bir girişim olmuştur.
Bretton Woods’da, bu amaca ulaşmak için, şu araçların kullanılması kararlaştırılmıştır:
a) Çok taraflı ticareti teşvik için tüm paraları
serbest konvertibİÜ-teye kavuşturmak;
b) Dar marjlar içinde dalgalanmasına izin verilerek
döviz kurlarım sabit tutmak. •
Bu araçların kabul
edilmesinin nedeni, parasal entegrasyon için gerekli Ön koşulun, yani tüm
paralann dengeli bîr kur üzerinden serbestçe birbirlerine
dönüştü-rülebilmesinin sağlanmasıdır. Böylece, Bretton Woods’ta yaratılmak
istenen kon-r vertibilitenin uygulandığı çok taraflı bîr ticaret sistemiyle,
serbest ticaret koşulları altında hem reel yönden sağlanacak opti-mal kaynak
dağılımı, hem parasal yönden bir entegrasyon sağlamak ve bu suretle, dünya
ticaret hacmini maksimum düzeye ulaştırmak amaçlanmıştır.
Günümüzde,
uluslararası para sisteminde bir bunalım yaşanmaktaysa da, IMF-nin paralarım
konvertibl olarak kabul ettiği Batı’nın sanayileşmiş ülkelerinin çoğunluğunun
oluşturduğu kırk ülke için piyasa konvertibilite rejiminin büyük ölçüde işlediği
görülmektedir. Dünyanın daha çok yüksek gelirli ülkelerinin paralarım konvertibl
yapmaları dışında, orta ve düşük gelir gruplarına giren ülkelerin paralarının
konvertibl olabilmesi, bu ülkelerin reel ve parasal açıdan oldukça büyük problemlerini
çözmelerine bağlıdır.
NurZ.KESKÎN