Felsefe Yazıları

Kölelik Nedir? Türleri, Tarihte Kölelik

Kölelik

Bir kurum olarak kölelik, genel anlamda, bir kişiye bir diğerinin üzerinde sahiplik hakkının verildiği mülkiyet türüdür. Çeşitli nedenlerle temel hak ve hürriyetleri ellerinden alınan insanların belirli yer meta gibi alınıp sarılmasına ise köle ticareti denir,

Köle ticareti ilk çağda başlayıp 19. yüzyıl sonuna kadar devam etmiştir, Kölelik ve köle ticareti çok eslâ devirlerden beri mevcuttur. Köleliğin genellikle  zengin toplumlarda, artan iş gücü ihtiyacını karşılamak ve ağır işleri gördürmek amacıyla başka ülkelerden köle satın ahnması tarzında ortaya çıktığına dair telakkinin bütün toplumlar için geçerlilik yönü yoktur. Aynı şey, bir kısım insanların kendilerini üstün görüp ağır ve zor işleri yapmaya yabancı ve kendilerinden olmayan kimseleri layık görme düşüncesinin köleliğe ve köle ticaretine imkân hazırladığı iddiası için de söz konusudur. Tarihî eserler, köleliği başlıca şu nedenlere bağlamişlardır:

1- Savaşlar:
Yakın zamanlara kadar, tarihte, genellikle mağlup milletler galip milletler tarafından köleleştirilmis erkekler köle, kadınlar cariye kabul edilmiştir,

2- Büyük suç işlemek:
Bazı toplumlarda hırsızlık, zina ve katil (adam öldüume) gibi büyük suçlan işleyenler ceza alarak köleleştirilmişlerdir.

3- Borçlu olmak:
Borcunu ödenekten aciz olanlar alacaklının kölesi olur, onun hizmetinde bulunur veya ona menfaat sağlayan bir işte çalışmak mecburiyetinde kalırdı.

4- Fakirlik: Fakir olanlar bazı zorunlu ihtîyaçlarım karşılamak için -muhtemelen belirli bir süre- kendilerini köle olarak satarlardı. Aynı nedenle koyu pederşahî (ataerkil) aileler yoksulluktan kurtulmak veya ailenin malî yükünü hafifletmek için de erkek çocuklarını köle olarak satarlardı,

5- Köle asıllı olmak: Bir zamanlar, köle kadının (cariyenin) çocuğu, babası hür bile olsa, köle kabul edilirdi, ve pazarlarda her hangi bir mal

6- Hakim devlete Ödenecek vergiyi ödeyememek: Özellikle İslâm ülkelerinde yaşayan gayr-i müslİm unsurlar vermekle mükellef oldukları “Cizye”yi ödemekten aciz olduklarında çocuklarını cizye mukabili esir-köle olarak hükümete takdim ederlerdi.

7- Modern teknik ve keşiflerle artan işgücü ihtiyacını karşılamak:
Daha ziyade coğrafi keşiflerden ve buharlı makinaların icadından sonra ortaya çıkan iş gücü ihtiyacını karşılamak buharlı makinaların ağır iş kollarına eleman bulmak maksadıyle yabancı ülkelerden köleler satın alınmıştır.

Tarihî bilgilerimize göre, kölelik Yunanlılar, Yahudiler, Romalılar ve Araplar nezdinde oldukça yaygındı. M.Ö. IV. ve V. asırlarda Atina diğer şehirlere oranla bîr medeniyet merkezi halini alınca, ağır ve yorucu işlerde çalıştırılmak üzere Trakya, Suriye, Mısır ve diğer bazı Asya ülkelerinden köleler satın almışlardır. Yunanlılar, fazla olmamak kaydıyle, aynı ihtiyaçlar nedeniyle kendi vatandaşlarını da köle olarak istihdam etmişlerdi.

Bir mîllet olarak ortaya çıktıktan sonra Yahudiler arasında iki çeşit kölelik söz konusu idi. Biri, büyük suç işleyen veya borcunu ödeyemeyen İsrailoğulları, diğeri yabancılardan alınanlardı. Birincilerin sosyal mevki ve itibarı diğerlerinden yüksekti. Yabancı köleler, ister savaş yoluyla İsrailoğullarının hakimiyeti altına giren mil­letlere mensup olsunlar, isterse para ile satın alınmış olsunlar, her türlü temel hak ve menfaatlerden mahrumdular.

Romalılarda kölelik çok eski tarihlerden beri yaygındı. Kölelik fetihler nedeniyle devamlı gelişme göstermiştir. Sayıları yüzbinleri bulmuştu. İmparatorluk zirvedeyken büyük devlet adamlarından her birinin binlerce kölesi olduğu gibi, her Romalıya da üç köle düşüyordu. Bunlann çoğu az evvel söylendiği üzere fetihlerden elde edilen harp esirleri veya çocuklardı. Esir pazarı denilen özel yerlerde satılırlardı. Satılmayanlardan azami istifadeyi sağ-lamakiçin köleler efendilerinin gösterece­ği her işte çalıştırılır, en ufak bir hataları yüzünden şiddetli işkencelere maruz kalır, kırbaç altında İnim inim inlerlerdi. Ya­hudiler arasında olduğu gibi Romalılarda köleler iki gruba ayrılmış değildi. Hepsi aynı muameleye tabi idiler. Zaman zaman kanunlarla kölelere uygulanacak muameleler konusunda bazı düzeltmeler yapılmışsa da, efendilerine bağlılıklarında herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.

Diğer ülkelerde de kölelik vardı. Kaynaklar, İranlıların harp yoluyla sahip oldukları Türk esirleri hediye olarak Bizans hükümdarlarına gönderdiklerinden bahseder. Araplarda da kölelik yaygındı. Savaş ve baskın yoluyla elde edilen esirleri veya Habeş ve civarı vahşi kabilelerden satın aldıktan kimseleri köle olarak kullanırlardı. Hükümdarlar nezdinde binlerce köle bulunurdu. Asiller arasında köle satın alarak hediyeleşmek âdetti. Gelinlere me-hir olarak da köle verilmekteydi. Arabis­tan´da esir tüccarlarının gelip köle ticareti yaptıkları pazar ve panayırlar vardı. Kureyş´in başlıca ticaret yollarından birisi de köle ticareti idi. Araplar arasında meşhur bir diğer köle cinsi de “Kan”lardı. Romalılardaki serfler gibi ziraatle meşgul olurlar, arazilerle birlikte satılırlardı. Araplar, cariyelerin (köle kadınların) çocuklarını da köle kabul ederlerdi.

O dönemlerde ilahi dinler kölelik hususunda fazla bîr değişiklik yapmamıştır. Kilisenin yer yer köle istihdam ettiği görülmüştür. Kilisenin etkisiyle Avrupa´da bütün devlet adamları köleliği himaye etmiş, hırsızlığa ve dilenciliğe mani oluyor diye faydalı olduğunu bile ileri sürmüşlerdir.

Kölelik ve köle ticareti İle ilgili esaslı dü­zenlemeler İslâmiyet´le olmuştur. İslâm, savaşlarla gelen köleleşmeyi tabiî karşılamış, onun dışındakileri bertaraf etmeye çalışmıştır. Fetihlerle müslümanların eline pek çok esir geçmiş, bunlar savaşçılar arasında bölüşülmüştür. Bazan bir müslüman süvarinin hissesine çeşitli savaşlarda yüzlerce esir düşerdi. Dört Halife döneminden sonra sayıları oldukça çoğalan esirler, genellikle bölüşülmeden toptan satılırdı. Satış bazan üç ay, hatta Endülüs´deki bir savaştan sonra olduğu gibi altı ay sürmüştür. Hatta bazan savaşçılara düşen esir sayısı oldukça fazla olduğundan, onlara bakmaktan aciz kaldıklarında sa­tarlardı.

Bazı valiler, özellikle Afrika, Türkistan ve Mısır valileri, yönettikleri vilayetlerin haracından belirli bir bölümünü esir île öderlerdi. İslâm´a göre de, kölenin sahibi onu kendi hizmetinde tutmak, satmak yahut azâd etmek haklarına sahipti. Ancak, daha ziyade azâd etme yolunun tercih edildiği görülür. Nitekim köle azâd etmek bazı günahlardan kurtulmaya da vesileydi. Peygamberimiz “köleleri güçlerini aşacak şeylerle mükellef tutmayınız, siz ne yerseniz, kölelerinize de o yemekten veriniz” buyurarak kölelere şefkat ve merhametle muamele etmeyi tavsiye etmiştir. Hatta kölelerin serbest bırakılması için hazineden onlara borç para verilerek yardım edilmesini emreden de O´dur.

Osmanlılar döneminde savaşlarla elde edilen esirler genellikle satılmışlardır. Ardından Sudan ve diğer Afrika ve Asya ülkelerinden esirler alınıp satılmıştır. Ancak, Osmanlılar İslâm kültürünün etkisiyle kölelerine Avrupa ve Romalılar gibi davranmamışlar, köleleri eğitip devlet hizmetinde çalıştırmışlardır. Osmanlı Bilim-2/klelik” 142″ 195″ devlet adamları arasında sadrazamlığa kadar yükselen köle torunları vardı.

Köle ticareti, yeni dünyanın, yani Amerika´nın keşfiyle Avrupalılar arasında daha da hızlandı. Lakin bu siyah köle ticaretiydi. Yeni dünyanın geniş topraklarını işlemek, madenlerinden yararlanmak için bü­yük miktarlarda işgücüne ihtiyaç hissedilmiş, bu maksatla köle tüccarlarının dikka­ti, yeni yeni keşfedilmeye başlanan Afrika´ya yönelmiştir. XV. asırdan itibaren milyonlarca Afrikalı köle, başta Amerika olmak üzere pek çok ülkeye götürülüp satılmıştır.

Köle ticareti ilk önce 1792´de Danimarka tarafından yasaklanmıştır. 1807´de İngiltere onu izlemiştir. Türkiye´de ise, ancak Tanzimat´tan sonra yasaklanmıştır. Amerika 1808´de köle ithalini yasaklamış sa da, iç savaşa kadar köleliğe engel olamamış, Kuzey-Güney savaşlarından son­ra ancak kaldırılmıştır (1865). Ama yer yer köle ticareti devam etmekteydi. Köle ticaretinin bütün ülkelerde yasaklanması ancak Birleşmiş Milletlerin “Köleliğin, köle ticaretinin ve köleliğe benzer kurum ve uygulamanın kaldırılması sözleşmesi´ni kabul etmesiyle mümkün olabilmiştir (7 Eylül 1956).

İzzet ER – SBA

Bilim-2/yemende kle pazar” 227″ 275″ Kölelik

Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevla denir. Bazı durumlarda uşak ve hizmetçi de köle anlamına gelir. Kadın kölelere cariye denir.

Köle olma şartları
Çok eski tarihlerden beri savaşta esir düşenler, ağır suç işleyenler, borcunu ödeyemeyenler, korsanlar tarafından kaçırılanlar köle kabul edilir, köle pazarlarında satılırdı.

Erkek kölelerin çocukları da köle olur. Cariyelerin efendilerinden oğulları Yahudi ve Arap toplumları gibi bazı toplumlarda köle kabul edilmemişlerdir. Ziraat ve ticaretle uğraşan bütün toplumlarda köleliğin çeşitli şekillerine rastlanmaktadır. Mezopotamya’da, eski Mısır’da Yunan’da, Roma’da, İslam öncesi İran, Orta Asya ve Anadolu’da yaşayan kavimlerde kölelik son derece doğal sosyal bir olgu olarak kabul edilirdi.

Köleliğin yasaklanması

Köleliğin insani ve ahlaki olmadığı ilk olarak Aydınlanma Çağında anlaşılmaya başlanmıştır. İlk kanunlar İngiltere’de ve ABD’de 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, 1807 yılında çıkarılmış, daha sonra diğer Avrupa devletleri onları izlemişti. Avrupa’da İngiltere’den sonra köleliği ilk kaldıran Osmanlı İmparatorluğu’dur. Osmanlı’da kölelik, Sultan Abdülmecid döneminde 1847’de bir fermanla yasaklanmıştır.

İstanbul’daki Fransız büyükelçisi “Vergennes”in damadı olan Baron de Tott şöyle demiştir: “İtiraf etmeliyiz ki, kölelerine ve cariyelerine kötü davranan Avrupalılardır. Bunun sebebi de : doğuluların köle satın almak için para biriktirmeleri, Avrupalıların ise para biriktirmek için köle satın almalarıdır.”

1926’da Milletler Cemiyeti bütün dünyada köleliği yasaklamış, daha sonra Birleşmiş Milletler de bu hükmü teyid etmiştir.

Batı Toplumlarında Kölelik
Kölelik, Orta Çağ’ın bitimine değin, Batı toplumunun iktisadî ve sosyal açıdan ayrılmaz bir parçası olmuştur.

Batı dünyasında; feodalizmin tarih sahnesinden çekilerek yerini burjuva ekonomik sistemine bırakmaya başladığı ana kadar kölelik kurumu, emek veriminin düşük ve teknik imkânların son derece kısıtlı olması sebebiyle en önemli üretim aracı olagelmiştir. Son derece ağır şartları haiz olan köle hayatında ancak 19. yüzyıl sonlarından itibaren bir miktar düzelme meydana gelmiştir.

İslam’da kölelik
İslamiyet’ten önce de Arap Yarımadası’nda yüzyıllardır mevcut olan kölelik sisteminin şekli İslamiyet’in varolması ile daha çok askeri ve dini bir boyut kazanmıştır. Kur’an kölelerin hak ve hukuku ile ilgili birçok hususu açıklığa kavuşturup kesin hükümlere bağlamıştır.

İslamiyet köleliği yasaklamamıştır. Bununla beraber köle edinmeyi zorlaştırmış ve kölelerin azad edilmesini teşvik etmiştir. Örneğin kazara bir müslümanı öldüren kimsenin müslüman bir köle azad etmesi emredilmiştir . Yalan yere yemin edenlere on yoksulu yedirip giydirmek veya bir köle azad etmek emredilmiştir. Buna gücü yetmeyenin ise 3 gün oruç tutması gereklidir . Ayrıca Hz. Muhammed bir hadisinde şöyle demiştir: “Kim kölesini döverse, onun cezası kölesini âzad etmekle yerine getirilir” . Ayrıca Sahibinden çocuğu olan bir köle, sahibinin ölümü ile özgür duruma gelir.

İslam’la birlikte borç veya zaruret nedeniyle birini köleleştirmek ortadan kalkmış, kölelik edinme yöntemleri sadece savaşa indirgenmiştir.

Osmanlı’da kölelik

Osmanlı’da köleliğe kurucusu Osman Bey zamanında da rastlanmakla beraber, kölelik kurumu Orhan Bey zamanında yerleşmiştir. Osmanlı devletinde köle kaynakları genel olarak iki ana başlık altında toplanmaktaydı.Bunlardan birisi savaşlar diğeri de ticaret yoluyla ortaya çıkan kölelikti. Haremin ortaya çıkması ise Fatih Sultan Mehmet döneminde gerçekleşmiştir. Bunda artan fetihler ve genişleyen topraklar önemli bir rol oynamaktaydı. Bu tarihlerden sonra kölelik ve bununla birlikte köle ticareti Osmanlı devletinde yerini alıyor ve köle ticareti devletin de dolaylı olarak destek verdiği bir uygulama oluyordu.Ancak ilerleyen yıllarda kölelerin belirli bir çalışma süresi sonunda azat edilmesi, kölelerin evlenme haklarının sahiplerince karşılanması gibi düzenlemelerle, köle ticaretini kısıtlamaya ve kölelere yapılan kötü muameleleri önlemeye çalıştı. bu amaçlarla birçok ferman yayınladı. Osmanlı’da kölelik, Sultan Abdülmecid döneminde 1847’de yayınlanan ferman bunların en önemlisidir ve bu fermanla köle ticareti resmi olarak kaldırılmıştır. Ancak uygulamanın önüne ancak imparatorluğun son yılarında geçilebilmiştir. Osmanlıdan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti de köleliğe ilişkin bütün uluslararası antlaşmaların altına imza atmış ve Türkiye’de bugün kölelik ortadan kaldırılmıştır.

Vikipedi

İlgili Makaleler