Koca Mimar Kasım Ağa Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi
Kasım Ağa (ö. 1070/1660) Osmanlı iç siyasetine de karışmış olan Hassa başmimarı.
Hayatı ve yaptığı binalar hakkında fazla bilgi yoktur. XVI. yüzyılın sonlarına doğru Mimar Sinan’ın yanında yetişen ustalardan biri olmalıdır. Sinan’ın ardından klasik Osmanlı mimari geleneğini sürdüren Dâvud Ağa, Dalgıç Ahmed Ağa, Sedefkâr Mehmed Ağa silsilesinin XVII. yüzyılın ilk yarısındaki halkasını Mimar Kasım Ağa teşkil etmiştir. Bazı hayratı ile vakıflarının Arnavutluk’ta oluşu yanında Köprülüler ailesiyle yakın dostluğu onun Arnavutluk’tan geldiğini belli eder. Devşirme olduğu söylenmekteyse de 1050 (1640) yılına ait Defter-i Evkâf-ı Mimarbaşı Ağa’daki kayıtlardan öğrenildiğine göre babasının adının Ali oluşu en azından birinci kuşaktan devşirme olmadığını gösterir. Aynı kaynakta Sinan isminde bir kardeşiyle evkafına mütevelli yaptığı Hasan Çelebi adında bir yeğeni bulunduğu da kayıtlıdır.
Kasım Ağa’nın hayatı, Sultan İbrahim ve IV. Mehmed döneminin karışıklıkları içinde iniş ve çıkışlar göstermektedir. Sultan İbrahim’in sadrazamı ve kendisi gibi Arnavut asıllı olan Kemankeş Mustafa Paşa’nın yakını olan Kasım Ağa, bu vezirin 1O54’te(1644) idam edilmesi sırasında onun diğer yakın dostlarıyla birlikte hapsedildi, mimarbaşılıktan uzaklaştırıldığı gibi mallarına da el konuldu, yerine Meremmetçi Mustafa Ağa getirildi. Hatta Kemankeş Mustafa Paşa’nın yakın dostu olması sebebiyle idamı düşünülmüşken yakınlarından olup Cinci Hoca diye tanınan padişah hocası Hüseyin Efendi’nin ricasıyla İdamdan kurtuldu ve 1054 Cemâziyelâhirinde (Ağustos 1644) Gelibolu’ya sürgün edildi. Kısa bir müddet sonra yine Cinci Hoca’nın aracılığı ile affa uğrayıp İstanbul’a döndü, evinde herkesten uzak yaşamaya başladı. Bu sırada Sultan İbrahim, Hassa mimarı Mustafa Ağa’dan evvelce Üsküdar Sarayı’nda Mimar Kasım’ın yaptığı ahırın bir benzerini yapmasını istemiş, 1054 Ramazanında (Kasım 1644) tamamlanan binaya 10.500 kuruş sarfe-dildiği öğrenilince Kasım Ağa’nın daha önce inşa ettiği büyük ahırların 3050 kuruşa mal olduğu anlaşılmış, bunun üzerine Kasım Ağa tekrar mimarlığa getirilmiştir (1055/1645).
Mimar Kasım Ağa, Valide Kösem Sul-tan’ın kethüdası Arslan Ağa öldüğünde ondan kethüdâlığını istemiş, ancak bu talebi kabul edilmemişti. Kösem Sultan’ın ölümünden iki ay kadar sonra 1061 Zilkadesi (Ekim 1651) başlarında Turhan Sultan’ın kethüdası azledildiğinde Dârüssaâde ağasının iradesiyle valide kethüdâlığına getirildi. Fakat Turhan Sultan’a sadrazamlık için Köprülü Mehmed Paşa’yı tavsiye etmesi Gürcü Mehmed Paşa tarafından öğrenilince Köprülü Köstendil’e sürüldü, Kasım Ağa da kethüdâlıktan uzaklaştırılarak mallan müsadere edildi ve Yedikulehisan’ndaki Kanlıkuyu Zindanı’na atıldı. Bir müddet sonra ailesinin barınması için evi geri verildiyse de kendisi Kıbrıs’a sürgün edildi. Çağdaşı Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre bir vesileyle affa uğrayarak İstanbul’a döndü, Üsküdar’da Sadrazam Süleyman Paşa’nm konağında kaldı. Bu arada yine siyasetle uğraşmaya başladı ve sonunda hemşehrisi Köprülü’nün sadrazamlığa getirilmesi gerektiğini Turhan Sultan’a kabul ettirdi.