Tarihi Eserler

Kervansaray Nedir, Mimarisi, Kervansarayların Özellikleri, Neden Yapılmıştır, Hakkında Bilgi

Kervansaray. Kervanların güvenliği ve konaklaması için anayol kenarında tesis edilen vakıf yapı.

Kervansaraylar kitabelerinde ve kay­naklarda han, ribât olarak da anılmakta­dır. Günümüzde han, şehir içinde konak­lama ve ticaret amacıyla inşa edilen ya­pılar için kullanılan bir kelime olmuştur. Hanlar mal yapımı ve ticaret işlerinin bir­likte görüldüğü yerlerdi ve isimlerini de burada üretilen mallardan alıyorlardı. Şe­hirler arasındaki yollar üzerinde yaptırılan ve kuruluşları bakımından çeşitli ihtiyaç­ları karşılayacak şekilde olanlara ise ker­vansaray denilmektedir. Kervanlar bura­da geçici olarak konaklar, beraberlerinde getirdikleri malları pazarlar ve para iş­lemlerini yaparlardı. Ribât olarak da anıl­maları kervansarayların kaynağını işaret etmektedir.

Ribâtlar, sınır boylarında ve stratejik yerlerde ordu birlikleriyle binek hayvanla­rının konakladığı, ileri harekâtlar için as­kerî amaçlı yapılardır. Kuzey Afrika’dan Türkistan’a kadar her yerde savunma du­varıyla çevrili, içeriye tek kapıdan girişin sağlandığı, ahır, ambar, askerlerin barın­dığı bölümler ve gözcü kuleleri bulunan ribâtlar inşa edilmiştir. Arap akınları ön­cesinde Mâverâünnehİr’de ticaret yolları üzerinde kurulan menzil yapılarıyla Tür­kistan’da çevresi koruma duvarıyla çev­rili büyük çiftlik yapılarından oluşan yer­leşmeler aynı işleve uygun olduğundan ribât olarak kullanılmıştır. Askerî amaçlı ribâtların kervansaraya dönüşmesinde bu geleneklerin payı vardır. Semerkant ve Merv çevresinde, Mâverâünnehir”in çe­şitli yerlerinde VIII-IX. yüzyıllarda askerî amaçlı ribâtların yapımı sürmüş, fakat IX. yüzyılın sonlarına doğru Müslümanlığın yayılmasıyla sınır boyunca yapılan ribâtla­rın işlevi değişerek hankaha ve Özellikle ticaret yolu üzerinde olanlar kervansara­ya dönüşmüştür. Ribâtların nitelik değiştirmesiyle Mısır, Suriye ve Filistin’de ribât kelimesi “dervişlere mahsus zaviye-han-kah, yolcuları, kimsesizleri, hacıları barın­dıran misafirhane” anlamında kullanılmış, Mâverâünnehir ve iran’da ise XI. yüzyıldan itibaren kervansarayla aynı mâ­nayı ifade etmeye başlamıştır. Bugünkü bilgilerle sürekliliği ve gelişimi izlenebilen ve ana hatları değişmeyen plan şeması­nın da XI. yüzyıldan itibaren uygulandığı görülmektedir. Selçuklu döneminden Ku­ruçeşme Hanı, Dokuzun derbent Hanı, He­kim Hanı, Çardak Hanı ve Kırkgöz Hanı, Osmanlı döneminde Taşhan adıyla da anılan Erzurum Rüstem Paşa Kervansa­rayı ve Bitlis-Tatvan yolundaki Hazu Hanı’nın kitabelerinde ribât adının geçmesi bu eski geleneğin Anadolu’da da yaşatıldığını göstermektedir. Gazneli Mahmud’un emriyle Firdevsî’nin anısına Meşhed ya­kınında Serahs yolu üzerinde yaptırılan Ribât-ı Mâhî/ Ribât-ı Çâh (410/1019-20) en erken Türk kervansarayı olup dörtgen planı, revaklı avluya açılan dört eyvanı, masif kulelerle desteklenen kalın duvar­ları ve dışa taşkın taçkapısıyla kervansa­ray mimarisinin bütün özelliklerini bünye­sinde toplamıştır. Karahanlı Hükümdarı Şemsülmülûk Nasr b. İbrahim tarafından Buhara-Semerkant yolu üzerinde yaptı­rılan Ribât-ı Melik’in (471/1078-79) yalnız­ca taçkapısı günümüze ulaşabilmiştir. Son araştırmalara bağlı olarak çizilen restitüsyonunda, cephenin arkasında üzerleri açık üçlü bir avlu ve ikinci bir taçkapıdan geçilen merkezî kubbeli bölümle iki ya­nında yarı açık avlular görülmektedir. Ka­palı bölümü geç dönem İran kervansaray­larının düzenini andırmakla birlikte iki bö­lümlü tasarımıyla Türk kervansaray mi­marisinin ileriki gelişimine öncülük et­mektedir. XI. yüzyılın ikinci yarısına ta-rihlenen Dihistan Kervansarayı’nda tek eyvanlı ve revaklı avlunun önünde basit bir açık avlunun bulunduğu tesbit edil­miş. Akçakale Kervansarayı”nda iki avlu­lu düzenleme daha da geliştirilmiştir. Birinci avluda eyvanların arkasında boydan boya uzun mekânlar bulunmaktadır. İkin­ci avlu ise daha küçük ve kendi araların­da düzenlenmiş mekân gruplarıyla çevril­miştir. XI. yüzyıl sonlarına tarihlenen Dâye Hatun Kervansarayında dört eyvanlı ve revaklı avlulu şema tekrarlanırken Ba-şane(Kuıtluşehir-Kutlutepe) Kervansarayı’nda çevresinde kapalı mekânların yer al­dığı avluya bir hol bölümü açılmaktadır. Hol bölümünün avludan daha dar olması sebebiyle bu farklı şema Anadolu Selçukluları’nın sultan hanlarının öncüsü olarak kabul edilmektedir. Karahanlı ve Gazneli devri örneklerinin bir devamı olan Büyük Selçuklu kervansaraylarından Ribât-ı Enûşirvân’ın dört eyvanlı revaklı avlusunun üç köşesinde beyitler yer almakta, Ribât-ı Za’ferânî’de beyit düzeni olmadan aynı plan görülmektedir. Ribât-ı Şerif ise (508/ 1114-15) Akçakale Kervansarayı gibi iki avlulu şemada yapılmıştır. Dörtgen plan­lı, dört eyvanlı ve üç yönden revaklı avlu­nun önünde yine eyvanlı ve revaklı ikinci bir avlu yer almaktadır.

İlgili Makaleler