Edebi Şahsiyetler

Kaygusuz Abdal Kimdir, Hayatı, Edebi Kişiliği, Hakkında Bilgi

Kaygusuz Abdal (ö. 848/1444 ) Alevî-Bektaşî edebiyatının kurucusu olarak kabul edilen mutasavvıf şair.

XIV. yüzyılın ikinci yansında doğdu. Ha­yatına dair kaynaklarda bilgi yoktur. Hak­kında bilinenler, ölümünden muhteme­len bir buçuk asır sonra kaleme alınan anonim menâkıbnâmesiyle eserlerindeki bazı ip uçlarından hareket ederek yapılan yorumlara dayanmaktadır. Menâkibnâmeye göre Alâiye (Alanya) sancağı beyinin oğlu olup adı Gaybî’dir. İyi bir tahsil gören, döneminde geçerli bütün ilimleri öğre­nen Gaybî aynı zamanda pehlivandı; ata binmede, ok atmada, kılıç kullanmada eşi yoktu. Ava çıkar, av hayvanları elinden kurtulamazdı. Bir av sırasında vurduğu bir geyiğin peşine takılan Gaybî, geyiğin gidip Elmalı’da Abdal Musa’nın dergâhı­na girdiğini görür. Dervişlere geyiği sorar, onlar da görmediklerini söylerler. Konuş­maları duyan Abdal Mûsâ onu huzuruna çağırtır. Gaybî şeyhin huzuruna çıkınca bir geyik vurduğunu, geyiğin kaçıp buraya geldiğini belirtir. Abdal Mûsâ, “Attığın oku tanır mısın?” deyince “evet” cevabını verir, bunun üzerine şeyh kolunu yukarıya kaldırır. Gaybî, attığı okun Abdal Musa’­nın koltuğuna saplanmış olduğunu görür ve şeyhin müridi olmaya karar verir. Du­rumu öğrenen babası, Teke beyinin de yardımıyla Abdal Musa’nın üzerine yürür. Abdal Mûsâ müridleriyle ona karşı çıkar ve gösterdiği kerametler sayesinde Teke beyini öldürür. Bundan sonra babasının da rızasını alarak Abdal Musa’ya intisap eden Gaybîye şeyhi Kaygusuz mahlasını verir. Kırk yıl şeyhine hizmet eden Kaygu­suz ondan icazet alır ve ardından hacca gitmek için izin ister. Abdal Musa’nın ya­nına verdiği kırk abdalla birlikte önce Mı­sır’a gider. Mısır sultanının huzuruna çı­kan ve bazı kerametler gösteren Kaygu­suz için sultan Nil kenarında Kasrü’l-ayn adlı bir dergâh inşa ettirir. Kaygusuz bir süre sonra hacca gider; hac dönüşü Şam, Halep, Kilis, Antep, Bağdat. Hille, Küfe. Necef ve Kerbelâ’yı dolaşarak Hz. Ali ve Ehl-i beyt imamlarının kabirlerini ziyaret edip tekrar Bağdat’a gelir. Oradan Medâin, Sâmerrâ, Musul, Nusaybin yoluyla Abdal Mûsâ âsitânesine döner. Menâkıbnâme. Kaygusuz ve yanındaki kırk abda­lın Abdal Mûsâ tarafından karşılanması. Kaygusuz’un cûşa gelerek şeyhine kavuş­masının sevincini anlatan bir şiir söyle­mesiyle sona ermektedir. Eserde Kaygu­suz’un hayatının diğer dönemlerine dair bilgi bulunmamaktadır.

“Minbernâme”sindeki, “Âşık olsam adım tembel Alâyî Eğer sûfî ise derler mürâyî” beytindeki Alâyî kelimesinden hareketle Kaygusuz Abdal’ın asıl adının Alâeddin olduğu ileri sürülmüştür. Ancak Alâî şairin Alâiyeli olduğunu gösteren bir nisbeden ibarettir. Öte yandan babasının adının Hüseyin b. Mahmûd, dedesinin adının Alâ­eddin b. Yûsuf olduğu şeklindeki bilgi de bir tahminden öteye geçmemektedir. Menâkıbnâmesiyle Abdal Mûsâ Velâyetnâmesi’nden ve şiirlerinden, onun Bektaşî-liğin bir tarikat olarak örgütlenmesinden önce Anadolu’da Hacı Bektaş kültünün yerleşmesi ve yaygınlaşmasında birinci derecede etkili olan Abdal Musa’nın mü­ridi olduğu, kendisine Kaygusuz mahlası­nın mürşidi tarafından verildiği, XIV-XV. yüzyıllarda Anadolu’da yaygın bulunan Abdallar zümresine mensup olması dola­yısıyla şiirlerinde Kaygusuz Abdal mahla­sını kullandığı anlaşılmaktadır. Dilgüşâ adlı eserindeki. “Bu derviş dahi Muhammed Mustafâ’nın sekiz yüz yılında geldi” ifadesine dayanılarak Kaygusuz’un 1398 yılında doğduğu ileri sürülmüştür. Doğru kabul edildiği tak­dirde Abdal Musa’ya intisabı mümkün ol­madığından bu tarihi onun Mısır’a geliş tarihi olarak yorumlayan Rıza Nur, menâkıbnâmede yer alan, Abdal Musa’ya on sekiz yaşında intisap ederek kırk yıl hiz­metten sonra Mısır’a gittiği şeklindeki bilgiden hareketle Kaygusuz’un Mısır’a geldiğinde elli sekiz yaşında bulunduğu­nu ileri sürer ve kırk yıl şeyhe hizmetin geleneksel bir ifade olduğunu göz ardı ederek 742 (1341) yılını doğum tarihi ola­rak kabul eder. Ancak onun bu tarihten sonra doğduğunu söylemek mümkündür.

İlgili Makaleler