Katipzade Mehmet Refi Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi
Katipzade Mehmed Refi (ö. 1183/1769) Osmanlı hekimbaşısı, hattat ve şair.
İstanbul Çarşamba’da Kovacı Dede mahallesinde doğdu. III. Ahmed zamanında Dîvân-ı Hümâyun çavuşları kâtipliği görevinde bulunmuş olan Mustafa Efendi’nin oğlu olduğundan Kâtibzâde lakabıyla tanındı. İIK öğrenimiyle beraber sülüs ve nesih yazılarını Kevkeb Hafız Mehmed Efendi’den öğrendi. Nesta’lik yazıyı Kazasker Abdülbâki Arif Efendi’den meşkederek icazet aldı. Nesta’lik ve celîsinin inceliklerine vâkıf olmak için Durmuşzâde Ahmed Efendi’nin derslerine devam ederek bu sanatın sayılı üstatları arasına girdi. Risale ü evcâi’l-mefâsil adlı eserinden öğrenildiğine göre medresede şer’î ilimlerle beraber tıp eğitimi de gördü. Tıpla ilgili çalışmalarında kullandığı kaynaklardan Arapça ve Farsça’yı iyi seviyede bildiği belli olan Kâtibzâde şiirle de uğraştı. Onun bir mısraında, “Karâr etme Refîâ Gülşenî bülbüllerindensin” demesinden Gülşenî olduğu anlaşılmaktadır. Kâtibzâde, Edirneli Şeyh La’lî Efendi’-nin terbiyesinde tasavvuf? eğitimini tamamladı. Etrafında geniş bir aydınlar kitlesinin toplandığı Şeyh Mehmed Emin Tokadî’nin sohbetlerine devam etti. Medresede gösterdiği başarı devrin ilim adamları arasında dikkati çektiğinden Kâtibzâde. 1117de (1705) Rumeli Kazaskeri Ebezâde Abdullah Efendi’ye mülâzım oldu. 1126’da (1714) Mimar Mustafa Mehmed Paşa, Şehid Ali Paşa ve Siileymaniye medreselerinde müderrislik yaptı; Galata ve Bursa mevleviyetiyle görevlendirildi, Mekke-i Mükerreme pâyesiyle ödüllendirildi. Tıp sahasında bilgi ve tercübesini kendi gayretiyle arttıran Kâtibzâde 1126’da (1714) saray hekimleri arasında yer aldı. Zilkade 1171’de (Temmuz 1758) Mehmed Arif Efendi’nin azli üzerine hekimbaşı oldu ve ölümüne kadar bu görevi sürdürdü. III. Mustafa’nın sevgi ve takdirini kazanarak pek çok ihsanına nail oldu. 1172’de (1759) Anadolu pâyesiyle İstanbul kadılığına, 1174’te (1760) Anadolu, iki yıl sonra da Rumeli kazaskerliğine tayin edildi. Kâtibzâde, 7 Cemâziyelevvel 1183te (8 Eylül 1769) doksan yaşına yaklaştığı sırada vefat etti ve Çarşamba’da Kovacı Dede Türbesi hazînesinde Şeyhülislâm Ankaravî Mehmed Emin Efendi’nin yanına gömüldü. Mezar taşına Çeşmîzâde Mustafa Reşid Efendi’nin söylediği, “Gitti ol ferd-i zamane dedi tâ-rîhi Reşîd Kıla adn içre mekân rûh-ı reîsü’l-hükemâ” tarih beyti yazılmıştır. XX. yüzyılda yapılan yol genişletilmesi sırasında kabri ve mezar taşı ortadan kalkmıştır. Kâtibzâde’nin Bahir mahlasıyla şiir yazan Abdülkerim (ö. 1152/1739) ile Mehmed Said (ö. 1228/1813) adlarında müderris iki oğlu ve İsmet adında şair bir kızı olduğu kaydedilmektedir.
Şark tıp geleneğine bağlı kalmakla beraber Kâtibzâde Batı dünyasındaki yenilikleri de takip etmiş, İstanbul’a gelen Avrupalı doktorlarla talebesi hekim Abbas Vesim Efendi aracılığı ile görüşerek onlardan faydalanmış, Osmanlı tıbbının gelişmesinde rol oynamıştır. Onun zamanında padişahın 1182 (1768) tarihli hükmü üzerine İstanbul’da bulunan hekimler imtihan edilmiş, başarısız olanlar meslekten uzaklaştırılarak sağlık işleri disiplin altına alınmıştır. Arkadaşı Tokatlı hekim Mustafa Efendi’ye İbn Sina’nın el-Kânûn ii’tiıb adlı eserini Tebhîrü’l-mathûn adıyla Türkçe’ye tercüme ettiren Kâtibzâde’nin zengin bir kütüphanesinin bulunduğu, bugün İstanbul’un çeşitli kütüphanelerine dağılmış olan kitaplarının kendi hattıyla yazılmış temellük kayıtlarından anlaşılmaktadır.