WordPress veri tabanı sorunu: [Disk full (/var/tmp/#sql_4a81b_0.MAI); waiting for someone to free some space... (errno: 28 "No space left on device")]
SHOW FULL COLUMNS FROM `unaqb_options`

DİN SOSYOLOJİSİ – Sosyolojisi.com
33Sosyoloji Sözlüğü

DİN SOSYOLOJİSİ

 

DİN SOSYOLOJİSİ

 

Genel anlamıyla
sosyolojik teori ve fikirlerin din alanına uygulanması diye tanımlanan Din
Sosyolojisi terimi dinlerin İnanç sistemlerini, ibadet şekillerini, çeşitli
dini kurumları ve di­ğer sosyal faaliyetleriyle bunların toplum haya­tıyla,
toplum hayatının genel olarak dinle kar­şılıklı etkileşimlerini inceleyen bir
sosyoloji da­lıdır. Batı dillerinde, özellikle Fransızcada, Türkçeye “dini
sosyoloji” diye terceme edilebi­len sıfat tamlaması şeklinde bir kullanımı
da vardır.

Sosyolojinin diğer
kollan gibi din sosyolojisi de yüzyılımızın başında kurutmuştur. Başka bir
deyimle çok gençtir. Ancak bu, din hakkın­da, dinî inançlar, ibadet şekilleri,
dinî kurum­lar ve bunların sosyal fonksiyonları, toplum hayatına etkileri
konusunda daha önceleri hiç­bir şey söylenmemiş olduğu anlamına gelme­melidir.
Mevcut bilgilerimiz, ilk insanlardan itibaren dinî olaylar ve konular üzerinde
düşü­nüldüğünü bize gösteriyor. Kutsal kitapların peygamberler tarihi ile
ilgili açıklamaları bu konunun ilk belgeleri sayılır. İlkçağ Yunan dü­şünce
tarihinde de konumuzla ilgili önemli bil­gilere rastlanır. Bununla beraber din
sosyoloj i-sİ açısından ilk ilginç ve orjinal fikirleri Platon (Eflatun)’da
buluruz. O, din-toplum, top-lum-din meselelerini değişik açılardan ele al­mış
ve karşılıklı İlişkileri üzerinde durmuştur. “Devlet” ve
“Kanunlar” adlı eserleri, deyim ye­rindeyse din sosyolojisinin ilk
klasîklerinden-dir. Aristo da, hocası gibi, bu alanda çalışmış­tır. Ancak onun
çalışmalarında din hakkında­ki görüşler daha çok metafizik ve psikolojik te­mellere
dayanır.

İslâm dünyasında
önemli dinî-sosyal ve siya­si hadiseler meydana gelmiş ve hepsi zamanın­da
çözümlenmişti. Fakat, bu olaylar sistema­tik olarak belirli bir disiplin içinde
incelenme­miş, değişik bilim dallarına dağılmıştı. Bu İti­barla tefsir, hadis,
fıkıh, İslâm tarihi ve mede­niyeti gibi disiplinlerde sosyolojinin, özellikle
din sosyolojisinin, bugün bile yararlanacağı fi-kirlervardır. İslâm dünyasında
meseleye selef­lerinden farklı şekilde sosyolojik bir açıdan yaklaşan kişinin
sadece İbn Haldun (1332-1406) olduğunu söylemek mümkündür. O, sosyoloji yerine
“İlm-İ Umrân ” (Ümran bİIİ-mi) tabirini kullanmıştır. Din sosyolojisinin
konularını kısmen işlediği “Mukaddime” adlı eseri bu alan için
vazgeçilmez bir kaynaktır.

Avrupalı düşünürler
İbn Haldun’u tanımış ve bilimsel kudretini farketmiş olmalarına rağ­men
sosyolojinin kurucusu olarak Auguste Comte (1798-1847)’u zikretmeyi bir gelenek
haline getirmişlerdir. Onun için, din sosyoloji­sinin genci sosyoloji bilimi
içinde İlk ele alınışı da Comte’un “PozitifPolitika Sistemi” adlı ese­rinde
olmuştur. “Din Hayatının İlkel Şekilleri” adlı     eseriyle     onu    
Emile     Durkheim

(1858-1917)
izlemiştir. Durkheİm’in bu eseri klâsik din sosyolojisi kaynaklarındandtr. Ora­da,
Avusturya yerlileri ve Uzak Doğu dinleriy­le İlgili etnolojik araştırmalara
dayanarak in­sanlığın İlk dinin Totemizm” olduğunu kendi­ne göre İspata
çalışır. Aynı eserinde ve Batı Avrupa toplumlarındaki resmi istatistiklere is­tinaden
hazırladığı “İntihar” adlı eserinde di­nin sosyal fonksiyonları
üzerinde açıklamalar­da bulunur. Bu yönüyle din sosyoloj İsindeki
“fonksiyonalist” akımın öncüsü sayılır.

Din sosyolojisinde
kendinden en çok söz edi­len batılı sosyologlarından biri de Max Weber
(1864-1920)’dİr. Durkheim’le aynı dönemde yaşamış olmasına rağmen onun gibi
dinin kay­nağı, doğruluğu, yanlışlığı üzerinde durmamış ve sosyal fonksiyonları
hakkında genel bir te­ori geliştirmeye girişmemiştir. NVeber’in ama­cı,
birbirinden farklı tarihî şartlar İçinde dinin günlük hayat, yani siyasî,
idarî, ekonomik ve ahlakî davranışlar üzerindeki etkilerini incele­mektir.
“Protestan Ahlâkı ve Kapitalİzm’in Ru-hu”n&d bunu ekonomik hayat
ve din açısın­dan denemeye çalışan Weber, her dinin inanç ve esaslarıyle
“bir sosyal ve İktisadi ahlak” mey­dana getirdiğinden hareketle
dinleri ikiye ayır­mıştır: 1- İnsanı dünyevi hazları terke ve uhre-vi (öte
dünyaya ait) hazlar peşinde koşmaya sevkeden, günlük hayattaki düzensizlikleri
te­vekküle karşılayan dinler; 2- Hayatın düzensiz­liklerini bir takım
düzenlemelerle tahammül edilir hale getirip insanın dünyaya uyumunu sağlayan
(dünyevi) dinler. İkinci gruba giren dinler, gelişme ve İlerlemeyi hazırlayan
iktisa­di bir ahlak oluşturduğundan, bu gruptaki top­lumlar İlerlemiş
toplumlardır. Protestanlık Weber’e göre ilerlemeyi hazırlayan bir dindir.
Nitekim Protestan toplumlarveya Protestanlı­ğın yaygın olduğu bölgeler
kalkınmış ve geliş­mişlerdir. Almanya, İngiltere ve Amerika bu­nun bariz
örnekleridir.

Durkheim’le ilkel
dinlere yönelmiş olan din sosyolojisi çalışmalarının Weber, talebeleri Ernst
Troeltsch, Joachaim Wach ve Güstav Mensching vasıtasıyla günümüz dinlerine, bu
arada Hıristiyanlığa, son zamanlarda da Kato­liklik, Protestanlık gibi
mezheplere yöneldiğini görürüz. Teorik nitelikte olan bu araştırma­lar, zamanla
Durkheim’in “İntihar” adlı eserin­de kullandığı istatistikler örnek
alınarak dinî uygulamaların anketler yoluyla tesbİt ve de­ğerlendirilmesine
dönüşmüştür. Gabricl Le Bras’nın Fransa’da yaptığı iki ciltlik çalışması,
konunun temel kaynaklarından sayılır. “Din Sosyolojisi Etüdleti”
adıyla bilinen bu eser Fransa’da Katolik mezhebinin fiilen ne dere­cede
yaşandığını gösterir. Ardından bu ve ben­zeri araştırmalara dayanılarak
Fr^.,isa’nın “Ka­tolik Atlası” çıkarılmıştır.

Batıda bugün,
mezhepleri konu alan bağım­sız araştırmalar bir hayli gelişmiştir. O kadar ki,
Katolikler ve Protestanlar 6., 7. Katolik— Protestan Din Sosyoljisi kongreleri
tertipleye-bilmektedirler. Son 20-25 yıl içinde İslâm Sos­yolojisi başlığı
altında bağımsız çalışmaların meydana geldiği de görülmektedir. İlk ürünle­ri
ortaya çıkmış bulunan sözkonusu eserlerde genel yaklaşım, İslâm toplumlarının
kendileri­ne özgü bir toplum olup “çok farklı bir sos-yo-kültürel
yapı”ya sahip oldukları şeklinde­dir. Bu itibarla din sosyolojisi
açısından incele­nirken, batı toplum ve kültürü içinde oluşturu­lan genel din
sosyolojisinin metod ve teknikle­rinden istifadeyle yeni araşnrma teknik ve
me-todlarınm geliştirilmesi gerekir.

Özetle, klasik
sosyoloji dönemi dediğimiz XIX. yüzyılda din sosyolojisi dinin sosyal düze­nin
sürdürülmesine ve korunmasına ne gibi katkıları olduğu ve din ile modern toplum
(ka­pitalist toplum) arasındaki ilişkilerve dinin se-külerleşmiş bir dünyada
alacağı yerle ilgilenir­ken, XX. yüzyılda araştırmalar dîni kurumla­rın
(kilise, mezhep, tabu vb.) incelenmesine yönelmiştir.

İzzet ER

Bk.Ayin; Din; Din
Felsefesi; Kutsal; Sekü/ari-zasyon; Tabu; Totemizm.