Kaside Nedir -Türk Edebiyatında- Özellikleri, Nelerdir, Hakkında Bilgi
Anadolu’da XIV. yüzyılda oluşmaya başlayan divan edebiyatı Arap ve İran edebiyatlarının nazım şekillerini kabul ederken konu yönünden eski koşuklara benzeyen kasideyi de kolaylıkla benimsemişti. Türkler’in müslüman olmadan önceki ozanlarının, hakanları yahut beyleri övmek için kopuz eşliğinde söyledikleri koşuklarla kaside arasında muhteva yönünden fazla fark görülmüyordu. Türk edebiyatında ilk örnekleri XIV. yüzyılda yazılmaya başlanan kasidelerin Türk beyliklerinin ileri gelenleri hakkında düzenlenmiş olmasıyla ilk mükemmel Örneklerin ortaya çıktığı XV. yüzyılda sultanlar ve devlet büyüklerine itha-fen yazılmaya başlanması koşuk geleneğinin bir devamı gibi kabul edilebilir. Türk edebiyatının klasik özelliklerinin bütünüyle teşekkül ettiği XVI. yüzyılda ise kasidenin bu edebiyata has kuralları iyice belirlenip şekil ve bölümleri oluşmuştur. Konusu diğer İslâmî edebiyatlarda görülmediği kadar genişleyen kaside buna bağlı olarak değişik isimlerle anılmaya başlar. Hicviyye, mersiye, hasbıhal, arzıhal gibi konulan da ihtiva edecek çeşitlilikte yazılan kaside Hz. Peygamber’i ve diğer din büyüklerini, şairin çağında yaşamakta olan bir kişiyi öven örnekler yanında Allah’a yakarış, Resûl-i Ekrem’den şefaat dileme, bir devlet büyüğünden mansıp ve memuriyet talebi, himaye görme arzusuna yönelik istekte bulunma, bir cezadan kurtulmak için af dileme, hamasî duyguları açıklama, vatan sevgisini dile getirme gibi sebeplerle de düzenlenmiştir.
Osmanlı arşiv belgelen arasında padişahlara sunulan kasidelere ilişkin tezkire ve hatt-ı hümâyunlardan anlaşıldığına göre bir kasidenin sunuluşu ya huzurda okunması ya da bir vasıta ile gönderilmesi şeklinde olurdu. Padişah adına değer belirleme işinin genellikle sultânü’ş-şuarâ tayin edilen üstatlarca, diğer sanat hâmisi insanlar için de ya kendileri yahut itibar ettikleri bir şair tarafından yapıldığı dönemler olmuştur. Bu incelemeler sırasında kasideler üslûp, ifade biçimi, sanat, hâle uygunluk, önceki örnekleriyle mukayese vb. yönlerden eleştirilerek bir değer yargısına varılırdı.
Türk edebiyatında kasideler otuz üç ile doksan dokuz beyit arasında değişen uzunlukta düzenlenmiştir. Nadiren bu sınırların dışına çıkıldığı olmuşsa da şairlerin genelde kırk elli beyit uzunluğundaki kasideleri tercih ettikleri görülür. Kasidede ilk beyte matla’, son beyte makta denir. Kasidenin içinde her iki mısraı kafiyeli başka beyit veya beyitler varsa tecdîd-i matla’, birkaç matla’ beyti taşıyan kaside de zü’l-metâli’ (zâtü’l-metâli’) adını alır. Şairin mahlasını söylediği beyit taç beyit, kasidenin en güzel beyti bey-tü’1-kasîd olarak isimlendirilir.