Karizmatik Bir Grup Olarak İlk Dinî Cemâat
Kuşkusuz, ilk dinî cemâat mensuplarının yeni dinî gruba girmelerinde çeşitli yan faktörlerin etkisinden söz edilebilir. Ancak, onları din kurucusunun etrafında toplanmaya sevk eden esas amilin yeni dinin orijinal akîdesinin mukaddes muhtevasında yattığını gözden uzak tutmamak gerekir. Öte yandan, bu yeni ve orijinal dinî tecrübe ilk planda İlâhî âlemle din kurucusu arasında olup, bu sonuncusu vasıtasıyla taraftarlara tebliğ olunduğundan, yeni dinî cemâat mensuplarının yeni ve orijinal tecrübe etrafında toplanarak bir cemâat oluşturmalarında bizzat din kurucusunun şahsiyetinin önemini de hesaba katmak icap edecektir.
İşte, dinî liderin taraftarları üzerinde kendi şahsiyeti vasıtasıyla icra ettiği tesiri ifade etmek üzere, büyük din sosyoloğu Max Weber “Karizma” tabirini kullanmaktadır. Aslında, Yunanca bir kelime olan karizma tabiri, bir kimsenin müstesna bir derûnî ve manevî cezbe gücüyle mücehhez olması anlamına gelmektedir. Esasen Weber, karizma terimini genel bir anlamda kullanmakta ve bir kimsenin başkalarına tesir edebilme hususundaki her çeşit fevkalâde kabiliyetini bu tabirle ifade etmektedir. Bu manâda, yerine göre bir devlet başkamnm, bir siyasî önderin ve bir askerî kumandanın karizmatik gücünden söz edilmektedir. Sosyal grupları geleneksel, kanunî ve karizmatik gruplar olmak üzere üçe ayıran Weber, üçüncü grupla, yukarıda sözü edilen karizmatik bir cazibeye sahip bulunan bir liderin etrafından toplanmış bulunan grupları kast etmektedir. Bununla birlikte, karizma tabiri menşeinde dinîdir ve din sosyolojisinde karizmatik gruplar terimi, bir dinî liderin veya kurucusunun etrafında bütünleşen dinî cemâatlere yani sırf dinî gruplara delâlet etmektedir. Bu yolla, bu tür grupların teşekkülünün, sırf dinî âmillere, dinî önderin şahsiyetinden ve orijinal ve mukaddes dinî tecrübesinden intişar eden derunî güce dayandığı anlatılmak istenmektedir. Böylesine bir karizmatik bağ, tasavvur olunabilecek en güçlü ve en sıkı bağlardan biridir.