KARAKTER YAPISI
KARAKTER YAPISI
Kişileri karakterleri
açısından birbirlerinden ayıran, belirleyen tutum ve davranışlar anlamına
gelen bir kavram. Karakter kavramı halk arasında daha çok bir kişinin toplum
değerleri açısından gösterdiği olumlu Özellikler anlamında kullanılmaktadır.
Psikolojide ise Avrupa psikoloji okullarında olduğu gibi, kişilik
(perso-nality) ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte kimi
psikolog ve psi-kiyatristler kişilik terimini bir bireyin dışa, yani dünyaya
dönük yanım İfade etmek için, karakteri ise, iç alemi, intrapsi-şik yapıyı
nitelemek için kullanırlar. Amerikan psikoloji okullarında ise kişiliğin ahlâki
(moral) yanını belirtmek için kullanılır. Tezcanlılık ve içedönüklük kişilik
özellikleri arasında sayılırken, karakter özellikleri olarak daha çok namus,
sorumluluk, alçak gönüllülük gibi psikomoral özellikler ifade edilir.
Bir davranışın
karakter haline gelebilmesi için her ne kadar biyolojik özellikler gibi
değişmez olmasa da, belli ölçülerde yerleşiklik ve sabitlik gösterme gereği
var-. dır. Karakterin bir doğumla getirilen kalıtsal (irsî), bir de sonradan
edinilmiş, öğrenilen yanı olduğu düşünülmektedir. Kalıtsal olduğu düşünülen
davranış özellikleri genellikle huy (temperament) adıyla anılmaktadır.
İnsanlar yaşadıkları
her dönemde karakter yapılarını sınıflandırma eğiliminde olmuşlardır. Yakın
zamanlara kadar karakter yapılan daha çok beden yapılan ve özelliklerine göre
açıklanmaya çalışılmıştır. Tıp tarihinde bunun ilk örneği Eski Yunan ve
Roma’da görülür. Hipokrat ve Galen, insanları tabiattaki dört unsur (su, hava,
ateş, toprak) esasına dayalı ve dört temel vücut salgısına göre dört temel karakter
yapışma ayırmıştır. Vücutta “kan”m etkin olduğu insanlar, canlı, neşeli
ve hoş sohbettirler ve kanlı karakter ya: pısındadırlar. Vücutlarında
“lenfin etkin olduğu insanlar, ağır kanlı, yavaş, uykucu olurlar ve
flegmatik karaktere girerler. Vücutlarında “kara safra”nın etkin olduğu
insanlar, düşünceli, duygusal ve romantik tiplerdir ve melankolik karakterdedirler.
Vücutlarında “san safra”nın etkin olduğu insanlar ise çabuk
parlayan, öfkeli kişilerdir ve kolerik karakter yapısı gösterirler.
18.yüzyılda ise Franz
Joseph Gali (1758-1828) sonradan nöroanatomik çalışmalara temel teşkil edecek
olan frenoloji bilimini kurmuştur. Frenolojik perspektiften kafa tası
kemiklerinin görünümüne göre karakter yapısını belirlemek, yüzden karakteri
okumak mümkündür. Frenelojik yaklaşım, Gall’den çok kısa bir süre Önce yaşamış
müslüman düşünür Erzurumlu İbrahim Hakkı’da da görülmektedir. Ünlü İtalyan
kriminologu Lombrosso da suçlu karakteri incelemesinde frenelojik yaklaşımı
esas almıştır. Öyle ki, ona göre insan anasından suçlu doğar ve suçluluğu,
yüzünden belli olur.
2O.yüzyılda biyolojik
tipolojiye göre karakter yapılarını sınıflamak bilim adamları arasında yaygın
bir uğraş olmuştur. Bu konuda bir çok yayın yapılmıştır. Bunların en ünlüleri
E.Kretschmer’in “Beden Yapısı ve Karakter” adlı eseridir.
Kretsch-mer’in karakter ve beden yapısı sınıflama-smâsipiknik tipler, orta
boylu, tıknaz, baş, göğüs ve karın gibi vücut boşlukları geniş beden yapısına
sahip olan insanlardır. Bu tipler, neşe ile ruhsal çöküntü arasında değişik
duygusal durumlara girip çıkan sİkfo-id karakter yapısı gösterirler. Atletik
tipler ise, sağlıklı veya nevrotik olma eğilimindedirler. Astenik tipler, ince
ve zayıf görünümlü insanlardır. İçlerine kapanık, sosyal ilişkileri kısıtlı
şizoid karakter yapısın-dadırlar. Displastik beden yapısına sahip olanların ise
bedenleri bir rahatsızlığa bağlı olarak anormaldir. Çok şişmanlar, cüceler,
köseler bu kategoriye girerler. Bunların karakter yapıları da oynaktır.
1940’h yıllarda
Amerikalı W.H.Shetdon bu konuyu ele aldı. Bedenin geliştiği üç embriyolojik
katmandan oluşan doku ve organların bir kişide taşıdığı ağırlığa göre karakter
yapılarını sınıfladı. Endoderm katından gelişen iç organların üstün olduğu
viserotonikler, konfor ve rahatlarına düşkündürler, arkadaş canhsıdırlar, hoş
görülüdürler. Kendilerinden hoşlanırlar, uykuya düşkün olup yavaş hareket ederler.
Mezoderm katından gelişen ve bedensel yapmm üstün olduğu somatotonikler, canlı
ve girişkendirler, ama kapalı yerlerden korkarlar, içlerinden geldikleri gjbâ
davranırlar. Ektoderm katından gelişen ve beyin yapısının üstün olduğu
serebroto-nikler ise ürkek ve çekingendirler, duygularını gizlerler, meydan
korkulan ye her-şeyi teorikleştirme eğilimleri vardır, dikkatleri keskindir.
Daha sonra yapılan
bilimsel çalışmalar sonucunda bugün biyolojik tipoloji ve karakter yapısı
arasında anlamlı bir Uişki.ol-duğunaİnamlmamaktadır. Tipolojiler, karakterden
ziyade kişilik alanında yapılmaktadır. Bu tipolojiler arasında Alman psikolog
Spranger’in sınıflaması doğrudan karakterolojik bîr tipolojiye dayalıdır.
Spranger, sosyal ve moral değerlere dayalı olarak altı ayrı karakter yapısından
söz eder; teorik, estetik, ekonomik, sosyal, siyasî ve dindar karakter
yapılan. Bu ayrım bir kişide yalnız bir karaker özelliği bulunur anlamına
gelmez. Tam tersine bir kişide bu tipolojinin bazı bölümleri har kim, bazı
bölümleri zayıf halde bulunabilir. Meselâ, dindar bir sanatçı, pekâlâ maddî
yararları Ön plana alan bir politikacı olabilir.
(SBA)
Bkz. Kişilik;
Nevrozlar; Psikoz; Tipler Teorisi.