Kağıt Nedir, Kağıdın İcadı, Tarihçesi, Kim Buldu, Osmanlıda Kağıt, Hakkında Bilgi
Kağıt. Üzerine yazı yazmak üzere kullanılan malzeme.
İnsanların kullandığı ilkyazı malzemesinin kilden tabletler olduğu kabul edilmektedir. İbnü’n-Nedîm’in Hz. Âdem’e kadar götürdüğü tabletlerin yanında geçmişte tesviye edilmiş taş, tahta, kurşun, kalay, tunç, pirinç, fildişi ve kemik levhaların yazı için kullanıldığı bilinmektedir. Ancak gerek yazmanın gerekse bunları taşımanın zorluğu insanları yeni arayışlara sevketmiştir. Bunun sonucunda Mısırlılar, milâttan önce 4000’de Nil kenarında yetişen papirüs bitkisinden (cyperus papyrus) kâğıt benzeri bir yazı malzemesi elde etmeyi başardılar. Nitekim Batı dillerinde kâğıt karşılığında kullanılan paper, papier. papel kelimeleri Grekçe ve Latince’deki papyrus, papyros-tan gelmektedir. Bu kâğıtlar, kabuğu soyulmuş papirüsten kesilen ince şeritlerin su ile ıslatılarak düz bir tahtada yan yana dizilmesi ve üstüne buna çapraz ikinci bir dizi konup nişasta içeren özünün yapışkanlığı sayesinde, yassı geniş bir taşla dövülerek yapıştırılıp güneşte kurutulmasından elde edilmiştir. Bunlar, deniz hayvanları kabuğu veya fildişinden yapılmış mühre ile perdahlanır, mürekkebin dağılmaması için birkaç defa zamk mahlûlüne batınlıp kurutularak terbiye edilirdi. Milâttan önce V. yüzyılda yaşamış olan Herodotos birçok milletin yazı için deri kullandığını kaydeder. Batlamyuslar’dan Epiphanes’in Bergama’ya koyduğu papirüs ambargosunun ardından burada yazı için özel bir şekilde terbiye edilen deri kullanılmış, daha sonra bu malzemeye “Bergama işi” anlamına pergamen denilmiş, kelime zamanla parşömen şeklini almıştır. Bu malzeme daha çok. keçi ve koyun derisinin üzerindeki yün veya kılın kazınıp birkaç gün kireçli suda bekletilmesinin ardından sünger taşı ile perdahlanarak elde edilirdi. Pavlus’un Timoteos’a İkinci Mektubu’ndan da (4/13) anlaşıldığı gibi değerli kitaplar dayanıklılığı sebebiyle bu tür deriye yazılırdı. Araplar, üzerine yazı yazılan beyaz ince deriye rak diyorlardı. Nitekim Kur’an’da rak kelimesi zikredildiği gibi [Tûr 52/2-3] “tomar denilen büyük kâğıt” anlamında sicil de geçmektedir.[Enbiyâ 21/104] Araplar kâğıda esas olarak kırtâs (kurtâs. kartâs), beyaz sayfa veya parşömene mührâk ve varak derler. Kelime Kur’an’da “kitap yazılan kâğıt” anlamında geçer.[En’âm 6/7, 91] İki yüzyıl geriye götürenler olsa bile genellikle kâğıdı milâttan sonra 105’te Çin’de Ts’ai Lun’un icat ettiği kabul edilmektedir. Çince kâğıt mânasına gelen kuchih kelimesi bazılarına göre Çince’den Farsça’ya, oradan da Arapça’ya geçmiştir. Berthold Laufer kelimenin Uygurca kağat veya kağastan geldiğini söyler. Ona göre bazı Türk lehçelerinde kâğıt karşılığı yer alan kağat, kağaz gibi kelimeler Türkçe’dir. Bazı Türk boylanndakağasın “ağaç kabuğu” anlamına gelmesi, Kâşgarlı’nın bu mânada kadız (kazız) kelimesini vermesi bu ihtimali güçlendirmektedir.
Milâttan sonra V. yüzyıldan itibaren Çin’de yaygın olarak kullanılan kâğıdın tarihi Orta Asya ve Çin’de yapılan arkeolojik kazılarda Sir Marc Aurel Stein, P. Pelliot, Sven Hedin ve Folke Bergman’ın bulduk-larıyla daha iyi aydınlanmıştır. Stein, Doğu Türkistan’da Niya’da milâttan sonra M ve III. yüzyıllara, Hedin tarım havzası Lou Lan’da milâttan sonra 200 civarına, Pelliot, Kansu’daki (Gansu) Bin Buda mağaraları ve Tun-Huang’ta lil-IV. yüzyıllara, Bergman da 1931’de Karahoto civarında milâttan sonra II. yüzyıl başlarına tarihlenen belgeler buldular. Mikroskobik analizler, bunların yazıldığı kâğıtların imalinde dut ağacı kabukları, kendir, kenevir ve paçavra kullanıldığını göstermiştir. Mısır’da Feyyûm’da bulunan, VViesner ve Josef Ritter von Karabacek tarafından milâttan sonra 800-1300 arasına tarihlenen kâğıt belgelerde de paçavra kullanılmıştı. Halbuki uzun yıllar kâğıdın Doğu’da pamuktan yapıldığı, paçavradan kâğıt imalini XV. yüzyılda ilk olarak İtal-yanlar’ın veya Almanlar’ın denediği sanılıyordu. Bu tarz kâğıt imalâtında, uzun süre kireçli suda bekletilen paçavra ve halat parçaları önceleri taş havanlarda tahta tokmaklarla dövülerek yumuşatılıyordu. Bu iş için sonradan un değirmeni gibi su gücüyle dönen ağır taşlar kullanılmıştır. Batı’da ileriki asırlarda geçen “kâğıt değirmeni” tabiri bundan doğmuştur.