Kafkasya Mimari, Önemli, Eserleri, Hakkında Bilgi
Kafkasya’da çağlar boyunca sık sık görülen çatışma ve istilâlar, bölgede yaşayan insanların varlıklarını koruyabilmeleri için savunma tipli mimari yapıları geliştirmelerini zorunlu kılmıştır. Bu amaçla tesis edilen yapılar birbirine birleşik komplekslerden oluşuyor, genellikle yüksek tepelere ve sarp vadilere inşa ediliyordu. Ayrıca Gürcistan’da Gognari, Av-ranlo, Santa ve Lodovani’de olduğu gibi labirent şeklinde yapılmış örneklere de rastlanmaktadır. Korunaklı bir şekilde tahkim edilen bu yapılar dörtgen şeklinde planlanıyor ve içlerinde gözetleme kuleleri de bulunuyordu. Bu tür gözetleme kuleleri, daha sonraki çağlarda da bölgenin birçok yerinde yaygın şekilde yapılarak günümüze kadar ulaşmıştır. En sağlam biçimde zamanımıza ulaşan kuleler Orta ve Doğu Kafkaslar’da görülmektedir. Farklı biçimlerde inşa edilen bu kulelerin belirgin özelliği olan çatı biçimleri dikkate alınarak sivri-basamak çatılı, beşik çatılı, kırma-düz çatılı ve çatısız-hisar tipli olarak dört grupta toplanmaktadır. Sivri basamak çatılı kuleler. Kafkasya’da en çok örneği bulunan mimari yapılar olarak Çeçenya topraklarında yüksek dağ vadileri ve sarp yamaçlarda inşa edilmiştir. Daryai Geçidi bölgesinden başlayarak doğuya doğru İnguş ve Çeçen topraklarından uzanan bir hat üzerinde yoğunlaşan bu tür kulelerin Erzi, Leilakh. Eğikal, Malkhisthİ gibi yerlerdeki örnekleri dikkat çekicidir. Bilim dünyasında “Vaynah kuleleri” olarak tanınan bu yapılar, iyi korunan ve az bilinen mimari eserler olarak günümüze kadar gelmiştir. Bazı araştırmacılar, kulelerin Kafkasya’da Bronz çağından beri yapıldığını iddia ederken 1925-1932 yıllan arasında Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyeti’nde arkeolojik kazılar yapan Semenov ve Krupnov gibi bilim adamları Eğikal, Hamhi ve Doşhakle yakınlarında milâttan önce 700-500 yıllarına tekabül eden İskit uygarlığı döneminden kalma kule kalıntılarına dayanarak bu tür yapıların en azından İskitler’irı Kafkasya’da bulundukları devirlerden itibaren inşa edilmeye başlandığını ileri sürmüşlerdir. Kuzey Kafkasya’da 1220’li yıllardan sonra Moğol istilâsı ve saldırıları sırasında dağlık bölgelere çekilen Çeçenlerin bu yıllarda kule yapımını yaygınlaştırarak geliştirdikleri ve bugünkü klasik görünümüne kavuşturdukları ortak bir kanaat olarak ileri sürülmektedir. Kule mimarisinin uzun gelişim yılları boyunca askerî, sivil ve dinî işlevlerle yapıldığı anlaşılmaktadır. Yükseklikleri ve birbirlerinin görüş menzilleri içerisindeki stratejik yerleri sebebiyle savunmaya, gözetlemeye ve haberleşmeye imkân veren bu kuleler Rus-Kafkas savaşlarında büyük hizmetler görmüş, “misket topu”nun Ruslar tarafından kullanılmaya başlandığı 1800’lü yıllardan sonra ise önemini kaybetmiştir. Kafkasya’nın hemen her bölgesinde kuie mimarisi aynı zamanda yerleşim amaçlı olarak da inşa edilmiştir. Çeçenya’da Yetkali’de olduğu gibi dinî amaçlarla yapılan kuleler de mevcuttur. Ortalama 20 ile 30 m. yükseklikte hafif piramidal gövdeli, beş veya altı katlı olarak inşa edilen Vaynah kulelerinden bölgede 3000’e yakın kalıntı bulunmaktadır. Günümüzde bu kalıntılardan 300’e yakını sağlam veya yarı yıkık olarak ayakta kalabilmiştir. Vaynah kulelerinin oldukça dar bir alanda çok sayıda olması sebebiyle Çeçen-İnguş dağları dünya kule mimarisinin merkezi sayılmıştır. Beşik çatılı kulelere daha çok Gürcistan’da Svanetya ve Güney Osetya’da rastlanmaktadır. Ayrıca Kabarday-Balkarya ve diğer bölgelerde de bu tür kule örnekleri mevcuttur. Özellikle Svanlar’ın yaşadığı Uşguli yöresindeki kuleler bu grubun karakteristik örnekleri arasındadır. Bu türe giren kule örneklerinin ilginç bir özelliği de çatı katında bulunan pencere sayılarındaki çeşitliliktir. Kırma-düz çatılı kule örnekleri ve çatısız- hisar tipli kuleler, genellikle Kuzey Kafkasya’da Balkarya’dan başlayarak Osetya. Çeçenya ve Dağıstan’dan geçerek Azerbaycan’a kadar ulaşan bir hat üzerinde yaygın olarak bulunmaktadır.
Kafkasya’da, bilhassa dağlık bölgelerle kuzey bölgelerinde henüz tam anlamıyla özellikleri tesbitedilmemiş çok sayıda mezar anıtı yer almaktadır. Kafkasyalı halkların putperest oldukları dönemlere ait olduğu sanılan bu mezar anıtları, bölge halklarının semavî dinleri kabul etmesinden itibaren artık yapılmamıştır. Kafkasyalılar, mezar biçimlerini ve ölü gömme âdetlerini değiştirmelerine rağmen bu tür yapılara dokunmamışlardır. Ka-barday-Balkarya’dan başlayan bir hat üzerinde Osetya ve Çeçenya topraklarında görülen bu tür mezar anıtlarına kısaca “güneş mezarları”, anıtların bulunduğu nekropollere ise “Ölüler şehri” veya “sükûnet diyarı” denilmektedir. Kafkasya’-daki kulelerle yapı ve biçim benzerlikleri olan bu anıtların plan ve çatı şekilleri açısından başlıca alt! çeşidi vardır. Yapıldıkları bölgedeki malzemenin türü bu çeşitlenmede başlıca etken olmuştur. Meselâ mezarlar. Kabarday bölgesinde taş örme tekniğiyle beşik çatılı olarak inşa edilirken Çeçen-inguş bölgesinde o yörede bol miktarda bulunan plaka arduvaz taşlarla basamak çatılı olarak yapılmıştır. Kabarday-Balkarya’da Çeğem ve Muhol: Osetya’da Saniba, Dargavs ve Koban; Çeçen -İnguş bölgesinde Vovnişki, Targim, Malk-histhi. Hamhi, Tzidsi, Eğikal ve Falhan bu tür anıtların bulunduğu önemli nekropol erdir.