Julien Gracq – Sirte Kıyısı
Normal
0
21
false
false
false
TR
X-NONE
X-NONE
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:”Normal Tablo”;
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:””;
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:”Calibri”,”sans-serif”;
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:”Times New Roman”;
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:”Times New Roman”;
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
Kıyısı
benzer. (s. 7)
görev almak için senyörlüğe başvurdum. (s. 8)
kuvvetlerinde görevlendirildiğim tarafıma bildirildi. (s. 10)
olmadığınız bir yere doğru hareket etmenin büyülü bir yanı vardır.
12)
yalnızlık. (s. 35)
(s. 43)
verici yanı, dengeye getirilmiş olan şeylerin hiç kıpırdamamasıdır. (s. 44/45)
içinde, ikinci kez gösterge olarak; ilk kez nelere hizmet ediyorsa onların
içinde, ikinci kez, bizden istemeyi sürdürdüğü şeylerin içinde. (s. 45)
derinliğini belirgin kılan o küçük çatlak olmuştu… (s. 51)
bir eldi… (s. 78)
bir şey değildir. (…) …burada insanın başkalarına kendini anlatabilmesi zor.
(…) …sizinle konuşmak, içinde yatan bir hasta odanın kapısını açmakla eşdeğer.
(s. 87)
anlatısında olduğu gibi, tükettiği kendi gerçeğiydi. (s. 95)
gölgesinin indiğini apaçık fark edersin… (s. 96)
hakkı vardır; bilmek ise bazı kişilere tanınmış bir haktır. (s. 129)
dönüşmüştü. (s. 132)
içgüdüsel olarak yaklaşmak istiyordu. (s. 143)
havada çırpınıyordu. (s. 150)
aşındırmış, ışıkları süzmüş, her şeyi kemikleşmiş bir toz tabakasıyla örtüp
dinginliğin ve uykunun başyapıtına dönüştürmüştü… (s. 151)
durmaya zorluyordu; eşyalarla aramda algılayamadığım fazladan bir mesafe
oluşmuş, (s. 153)
(…) …görmek için bakmak. (s. 157)
karanlığın içinde ve kurtuluşumuzun çiçeğinin açtığı yer olan çölde verilmiştir
bize. (s. 165)
güvencesiz teslim edene ve ne mutlu bilinmezlik içindeki teslimiyetin
çağırısını yüreğinin ve bağrının en derin yerinde duyumsayana, çünkü dünya onun
bakışlarıyla kuruyacak, sonra yeniden doğacaktır. (s. 167)
artık bunu kaldıramam. (s. 177)
(s. 196)
201)
önce yaşamak için her şeyi başlatan ilk hareketten söz etmeyi daha başlangıçta
bir kenara bırakmıştık. (s. 204)
hafif sesiyle ağır akan saatleri, art arda yırtıp attığım kâğıtların eşliğinde
ilmek ilmek dokuyordu. (s. 208)
bana yönlendirmiş gibiydi; bana yine o anlamı belirsiz, eğlenen gözlerle baktı.
210)
aşırılık sayılamayacağı ileri sürülebilir. (s. 214)
söylemeye hazır durumda, kaygan bir yokuşun başında duraksıyormuş gibiydi. (s.
217)
arasında ve doğruyu yanlıştan ayıramaz bir hal almıştı ki ondan insanın adını
en çok lekeleyen kuşkudan kendini arındırmasını isteyeceğim andaki
duraksamamdan duyduğum sıkıntı, belki de onca şüpheli ve paylaşılmış gize biraz
daha ekleyince onun için daha da önemli olacağını hissetmekten duyduğum
sevincin verdiği sıkıntı kadar büyük değildi. (s. 221)
olabilirdi. (s. 232)
olarak gelen bir şey gibi değildir artık; birden, görmek için kendisininkinden
başka göz yokmuş gibi gelir insana ve öyle olmaması da söz konusu değildir
artık: Her şey iyidir. (s. 235)
ciddi bir itirazdır. Burada, şu anda var olmak. (s. 247)
ya da koşullar zorlandığında soyun kurban edilmesi gerekiyor. (s. 251)
verilerde bilinmeyenin ağır bastığı bir sorun karşısında, aşırı çökmüşlüğün
verdiği inatçı bir dar görüşlülükle davranıyordu. (s. 268)
çağrısına? İnsanların acil bir gereklilik olmadan kendilerini tehlikeye
atmaları söz konusu olmadan vatan asla yüksek sesle konuşmaz.
uygun olarak konuşturmaktır. (s. 291)
kendi görüntüsünü aradığı ve artık bulamadığı bir ayna. (s. 293)
ne zaman geleceği belli olmaz.
Sirte Kıyısı tek kelimeyle özetlenebilir mi… “Sanki” bu soruya karşılık olarak söylenebilir. Roman boyunca tedirgin bekleyiş hep canlı kalır (Romanın çok katmanlı dokusu kimi yerde Dino Buzatti’nin Tatar Çölü’nü anımsatıyor, özellikle bekleyiş teması bu benzerlikte öne çıkan başlık olarak takip edilebilir). Neden dolayı endişelidir romanın içeriği, sanki bir düşmandan korkuyor Sirte limanındakiler, ama bu düşman somutlaşamıyor. Romandaki hemen her şey belirsizliğin içerisinde bırakılıyor. Romanın karakterleri de somutlaşmıyor, yazarın benzersiz tasvirleri anlatılan sahneyi çok defa sınırlarının dışına taşırıyor, kişiler ve nesneler belli bir nitelikte sabitlenemiyor, sanki her şey sayısız hayaletiyle birlikte anlatılıyor. Anlatımın bu özel durumu romanı tarifi zor derinliklere ulaştırıyor. Romandaki düşsel dünya ve süre içerisinde kaybolan zaman (olay örgüsünün geri planda kaldığı eserde bu yolla ardışık zaman dizin oluşturulamıyor, böylece zaman değil, Sirte Limanı ülkenin diğer şehirlerinde hissedilen kaygıların varlığı, henüz olmamış olan, buna rağmen sanki kadermişçesine beklenilen endişeyi zaman kavramının yerini tutan izlek haline getiriyor, bu nedenle zaman değil süre daha baskın hale getirilmiş oluyor) Sirte Kıyısı’nın özel nitelikleri olarak sıralanabilir. Zaman ve mekânın sanki gölgeler içerisinde bulanıklaştığı romanda karakterlerde adeta düşten çıkmış gibidirler.
Sirte Kıyısı’nın kendi iç gerçekliğinden söz edilebilir ancak bu durum, gerçeklik sorusu, romanın belli yerlerinde edebi dilin imkânlarını düşsel bir atmosferde sanki iç içe geçmiş düş kırıntılarını yoğuran ve bunlarla görkemli bir eser ortaya koyan yazarın eserindeki ihtişam karşısında eriyip kayboluyor.