Kimdir

John Quincy Adams kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi

John Quincy Adams kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1767-1848) ABD’nin altıncı devlet başkanı. Mon­roe Doktrini’nin geliştirilmesinde katkısı olmuş ve köleliğin kaldırılması için mücadele etmiştir. 11 Temmuz 1767’de Massachusetts’de doğdu, 23 Şubat 1848’de Washington’da öldü. ABD’nin ikinci Cumhurbaşkanı John Adams’ın oğludur. Küçük yaş­ta, Avrupa’ya yaptığı diplomatik gezilerde babasının yanında bulundu. 14 yaşında ABD’nin Rusya elçisi Francis Dane’in özel sekreteri ve Fransızca çevirmeni oldu. Paris’teki ABD-İngiltere barış görüşmeleri sıra­sında da babasının özel sekreterliğini yaptı. 1785’te Amerika’ya dönerek hukuk eğitimi gördü. Avukatlık stajı yaparken gazetelere yazılar yazdı. Washington’ un izlediği siyaseti öven yazıları başkanın dikkatini çekti. 1794’te Hollanda elçiliğine atandı. Buradan hükümetine Fransız devrimi sonrası Âvrupa’daki siyasal gelişmeler üstüne sürekli raporlar gönderdi. Babasının başkanlığı döneminde (1796-1800) Prusya elçisi oldu.

Thomas Jefferson’ın başkan seçilmesinden son­ra, 1800’de Boston’a döndü. 1801’de Massachusetts Eyalet Senatosu’na seçildi. 1803’te ABD Senatosu’na Massachusetts temsilcisi olarak girdi. Federalist Parti üyesi olmakla birlikte bağımsız bir siyaset izledi. Louisiana Eyaleti’nin Fransa’dan satın alınması ant­laşmasını onaylama ve Jefferson’ın İngiltere’ye karşı uyguladığı ticari savaş siyasetini destekleme konularında Cumhuriyetçiler’le birlikte hareket etti. Bunun üzerine yoğunlaşan Federalistler’in baskısı karşısında senato üyeliğinden istifa etti.

1809’da başkan seçilen Cumhuriyetçiler’in adayı Madison, Adams’ı Rusya’ya elçi olarak atadı. 1812’de ABD ve İngiltere arasında savaş başlayınca Rus çarı, iki ülke arasında arabuluculuk yapmayı önerdi. 1814’te Adams’ın da katıldığı barış görüşme­leri sonucunda Ghent Antlaşması imzalandı. Antlaşma kesin hükümler taşımıyor ve birçok konunun çözü­münü komisyonlara bırakıyordu. Buna karşın ABD, antlaşmayla önemli ekonomik yararlar elde etti. Adams Rusya’daki görevinden sonra kısa bir süre İngiltere elçiliğinde bulundu. 1817’de James Monroe’nun başkan seçilmesinden sonra Amerika’ya döndü ve dışişleri bakam oldu. Monroe vc Adams dış siyaset konusunda ortak görüşlere sahip olduklarından uyum içinde çalıştılar. ABD’nin sınırlarının genişletilmesi, ABD diplomasisine Avrupa ülkelerinden bağımsız bir yön verilmesi ve ABD’nin Avrupa ülkeleriyle eş düzeyde bir ülke olarak tanınması bu görüşlerin temelini oluşturuyordu.

Adams, bu amaçlar doğrultusunda Florida’nın İspanya’dan alınmasında önemli rol oynadı. Uzun görüşmeler sonunda imzalanan antlaşmaya göre İspanya Missisippi’nin doğusundaki, ABD’de daha sonra Texas olarak adlandırılan bölge üzerindeki hakların­dan vazgeçiyor ve ABD’nin Atlas Okyanusu’ndan Büyük Okyanus’a dek uzanan güney sınırı belirleni­yordu. 1818’de İngiltere ile imzalanan ve ABD’nin kuzey sınırını çizen antlaşmada da Adams’ın önemli katkısı oldu. Daha sonra Batı Hint Adaları ticaretini Amerikan gemilerine açmak için İngiltere ile yaptığı görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandı.

1823’te Monroe Doktrini denilen bildirgenin * hazırlanmasında, Başkan Monroe ile birlikte çalıştı. Bu bildirgede Avrupa devletlerinin ABD’nin içişleri­ne karışmamaları, Amerika kıtasında yeni sömürgeler elde etme çabalarına son vermeleri isteniyordu. Mon­roe Doktrini’yle ABD, dış siyasetini kendisinin saptayacağını bütün dünyaya ilan ediyordu.

1824 seçimlerinde başkanlığa adaylığını koyan Adams katılan dört adayın da yeterli çoğunluğu sağlayamaması üzerine, adaylardan Clay’ın desteğini sağlayarak başkan seçildi. Clay’i de dışişleri bakanı yaptı. Programı, güçlü bir hükümet eliyle toplumsal refahın artırılmasını, tarım, sanayi ve ticaretin gelişti­rilmesini, edebiyatın, güzel sanatların, bilimin ilerle­mesi için önlemler alınmasını öngörüyordu. Program ayrıca, ulusal üniversiteler kurulması, bilimsel araştır­ma giderlerinin devletçe karşılanması, ağırlık ve uzun­luk ölçülerinde ortak ve tek birim kullanılması, patent yasasının düzenlenmesi ve içişleri bakanlığı kurulma­sını da içeriyordu. Ama kongrede temsil edilen farklı görüşler ve güçlü muhalefet nedeniyle programını tam anlamıyla uygulayamadı.

1825’te Simon Bolivar’ın Latin Amerika Cumhu­riyetleri ile ABD’nin ortak sorunlarını görüşmek amacıyla düzenlediği Panama Konferansı’na ABD’nin de katılmasını istedi. Kongrenin çoğunluğu bu isteğe karşı çıktı. Uzun tartışmalar sonucu ABD iki delege göndermeye karar verdiğinde, konferans son bul­muştu.

Adams, 1828 başkanlık seçimlerinde Jackson karşısında yenilgiye uğradı. 1831’de seçildiği Temsil­ciler Meclisi’nde köleliğin kaldırılması için mücadele verdi. Güneyli temsilcilerin ağır basmasıyla kölelikle ilgili konuların mecliste görüşülmesini yasaklayan bir yasa kabul edildi. Adams, böyle bir yasanın anayasa­ya aykırı olduğunu savundu. Köleliğin kaldırılması için kongreye yağan dilekçelerin sözcülüğünü yaptı. Usanmadan sürdürdüğü mücadele karşısında, muha­lefet gittikçe geriledi. Sonunda, 1844’te köleliğe karşı maddelerin görüşülmesiyle ilgili yasak kalktı.

Kısa bir süre sonra, bir İspanyol gemisinden kaçan Afrikalı zenci kölelerin davalarını üstlendi. Başkan Martin Van Buren yönetiminin, kölelerin İspanyol sahiplerine teslim edilmelerinden yana olma­sın karşın, dava kölelerin özgürlüğe kavuşmalarıyla sonuçlandı.

Kongredeki görevi sırasında kölelik sorununun yanı sıra bilim ve sanatın geliştirilip yaygınlaştırılması için çalıştı. 1848’de Temsilciler Meclisi’nde bulundu­ğu bir sırada beyin kanaması geçirdi ve iki gün komada kaldıktan sonra öldü.

YAPITLAR:

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansklopedisi, 2. cilt, Anadolu yayıncılık, 1983

İlgili Makaleler