Kimdir

Jean Baptiste Bordas-Demoulin kimdir?

Jean Baptiste Bordas-Demoulin kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1798-1859) Fransız düşünür. Us ilkelerine da­yanarak idea kavramına yeni bir yo­rum getirdi. Hıristiyanlık’a bir ussal öğreti niteliği kazandırmaya çalıştı. Bertine köyünde doğdu, Paris’te öldü. Küçük yaşta annesini yitiren Bordas’yı halası çok sıkı bir din eğitimiyle yetiştirdi. 15 yaşında Bergerac Koleji’ne gitti. Burada en çok matematik dalında başarılı oldu. Yükseköğrenim için Paris’e gönderildi (1819). Paris’te bir yandan felsefe okurken, bir yandan da bir kitapçı yanında, sonra da taşıtlarda denetleyici olarak çalıştı. Bir süre işsiz kaldı. Çok büyük güçlükler ve geçim sıkıntısı çekti. Siyasal Bilimler Akademisi’nden “Des- cartesçı Felsefe” konusunda ödül aldı (1840).

Bordas’nın felsefeye yaklaşımı De Bonald’ın ve Lemannais’nin irrasyonalizmi ile gelenekselciliğinden Hıristiyan düşüncesini arındırma çabasıyla oldu.

Devrimle açılan siyasal özgürlükler çağının, Hı­ristiyanlık tarihinin bir dönemi olduğuna inandı. Bu nedenle Katolikliği ona bir tepki olarak ortaya çıkan kuruluşların etkisinden uzak tutmaya çalıştı.

Öğretisi Descartes’tan ve özellikle Platon’un “Idealar” kuramından etkilenmiştir. Ona göre idea, değişmezliği ve gerekliliği nedeniyle görüntüden ke­sin olarak ayrıdır. Düşünce, ıdca gibi kutsal ve değişmez varlığın görüntüsüdür. Idealar düşüncenin düzenleyici ilkeleridir. Bütün algılardan önce varolan düşünceler algıdan sonra da varlıklarını sürdürürler, bunlar ne yitirilir ne de kazanılır, insan kendi özünde gerçekleşen bir düşünce yansıması ile kutsal idea’ya katılır.

Platon, Plotinos ve Augustinus gibi bilgelerin geliştirdikleri “idea” kuramı ile bağdaşan, onlardan beslenen bu görüş Bordas’yı yeni yorumlar bulmaya yöneltti. Ona göre “idea” konusunda Epikuros’un görüşü, “idea”yı duyu verileriyle özdeşleştirir. Aris­toteles’te “idea” beyinle ilgili çalışmaların doğal bir ürünüdür, dolayısıyla fizyolojik bir kavramdır. Stoacı Zenon ise “idea” kavramından Tanrı ile insanı özdeş­leştirmeyi anlamış gibidir.

Bordas, bu yorumu ile “idea” kavramını her türlü kuşkudan uzak, sağlam bir düşünce tabanına

oturtmak istemiştir.

Ruh, birbiriyle karışıp kaynaşan ideaların oluş­turduğu bir bütündür, bir “idcalar toplamı”dır. Ruhu kuran, onun özünü oluşturan varlık öğeleri idealardır.

Ruh kendi özünden başka olanı, kendi varlığının dışında kalanı kavrayamaz, ancak kendi kendini kavrayabilir. Ruh kendi özüne döndüğünde, kendi varlık alanının sınırları içine çekildiğinde, kendini kavrar. Bu nedenle ruhun kavradığı gene kendi varlığıdır. Ruhun taşıdığı bu özellik dolayısıyla insan için gerçek olan Tanrı için de gerçektir. Bu durum ruhun tanrısal niteliğinden kaynaklanır. Ruhun özünü kuran ideaların biri nicelik, öteki yetkinlik olmak üzere iki temel özelliği vardır. Nicelik sayıları, çokluğu belirleyen yaşamdır. Yetkinlik ise güç ve birliktir.

Bütün tikeller tümellerde gelişmeye elverişli bir öz, bir tohum olarak vardır. Tümel, bireysel özellikle­ri birbirinden ayırmaksızm, tikeli kendinde taşır.

Bireyin evrensel bir varlık diye düşünülmesi söz ko­nusu değildir. Bu nedenle tikel bir varlık olan birey tanrısal yüklemleri taşımaktan, Tanrı’yı bir bütün olarak yansıtmaktan uzaktır. Birey yaratılmıştır, yara­tılan bir varlığın yaratanla eş durumda bulunması olanaksızdır.

Sonsuzluk yalnızTanrı için söz konusudur. Birey­ler yaratıldıkları için sonsuz olamazlar. Ancak, yaratılmış varlık, kendisinde bulunan ve tanrısal bir özellik taşıyan us aracılığıyla sonsuzu kavrayabilir.

Birey toplumun kurucu öğesidir, bütün gelişme­lerin, ilerlemelerin temelidir. Bu nedenle bireyi ya da bireyselliği ortadan kaldırmak, onu değersiz saymak Hıristiyanlık’tan önceki ilkel topluluklara dönmektir. Hıristiyanlık’ın dayandığı birey ile bireyselliği içeren toplumun tarih süreci içindeki gelişmesi, kendi varlı­ğının özünü kavramasının doğal bir sonucudur. Bu nedenle, toplumda birey ya da bireysel olan yadsı­namaz.

Bordas’ya göre Papa ve kilise kendilerini yenile­mek, çağdaş uygarlık anlayışına göre düzenlemek zorundadır. Hıristiyanlık bir boş inanlar yığını ol­maktan kurtarılmalı, us ilkelerine dayalı bir biçime sokulmalıdır. Hırıstiyanlık’ın içine sonradan giren, usla* çelişkili, boş inançlardan arınma kaçınılmazdır.

Bordas’ın düşünceleri kilise çevresinde olduğu gibi, ortaçağ anlayışına bağlı dinci filozoflar arasında da tepkiyle karşılanmış, kendisi Hıristiyanlık’ın özünü bozmakla suçlanmıştır. Buna karşın etkisi büyük olmuştur.

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, 18. cilt, Anadolu yayıncılık, 1984

İlgili Makaleler