Tarihi Şahsiyetler

İvaz Efendi -Kazasker- Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

İvaz Efendi (ö. 994/1586) Osmanlı kazaskeri.

904 (1498) yılı civarında Manavgat’ta doğdu. Buraya izafetle “Manav” nisbesiyle de anılır. Daha sonra İstanbul’a giderek tahsilini tamam­ladı ve Sahn-ı Semân medreselerinden mezun oldu (954/1547). Bir sure Rüstem Paşa’nin kapı halkından Şehsuvar Ağa’ya hocalık yaptı. Veziriazam Rüstem Paşa’-nin desteğiyle “Hâşiye-i Tecrid” müderris­liği yapmaksızın doğrudan 30 akçe yev­miye ile Edirne’de Beylerbeyi Medresesi müderrisliğine tayin edildi. Ardından sıra­sıyla Dâvud Paşa, Rüstem Paşa ve Sahn-ı Semân medreselerine getirildi. Daha son­ra Bursa Muradiye ve Edirne, II. Bayezid medreselerinde görevi endir i İdiyse de bu görevleri kabul etmediğinden iki defa da­ha Sahn-ı Semân müderrisliğinde bulun­du. Hatta zamanın şairlerinden biri bu üst üste tayinler münasebetiyle, “Sekiz Sahn’ı İvaz dokuz dolandı” diyerek nükte yapmıştır. 976’da (1568) Ayasofya, erte­si yıl Süleymaniye ve 981 (1573) yılında Edirne Selimiye Medresesi müderrisliği­ne yükselen İvaz Efendi iki yıl sonra Bur­sa kadılığına getirildi. Bu münasebetle, “Şehr-i Bursa’ya vâlî oldu Manav” mısraıyla tarih düşürülmüştür. 984’te (1576) Edirne, bir yıl sonra İstan­bul kadılığına tayin edilen İvaz Efendi, 987’de (1579) görevinden alındıysa da ertesi yıl tekrar İstanbul kadısı oldu. An­cak bu görevi sırasında bazı hataları yü­zünden ulemâ tarafından devrin padişa­hı III. Murad’a şikâyet edildi ve görevin­den azledildi. İstanbul’da ilk kahvehanelerin açılması İvaz Efendi’nin İstanbul ka­dılığı sırasında gerçekleşmiştir. İvaz Efen­di 989’da (1581) Anadolu, birkaç ay son­ra da Rumeli kazaskerliğine getirildi, 991 (1583) sonlarında görevinden alındı. İki yıl sonra ikinci defa Ru­meli kazaskeri olan İvaz Efendi bir Dîvân-ı Hümâyun toplantısı sırasında rahatsız­landı ve 994 (1586) son­larında doksan yaşını aşkın bir halde ve­fat etti. Ölümüne “mâtem-i etkıyâ” iba­resiyle tarih düşürülmüştür.

İvaz Efendi şer’î meselelerde çok defa akil esas almış, verdiği bazı fetva ve ka­rarlarında yaptığı nükteleriyle meşhur ol­muştur; Nev’îzâde Atâî tarafından Nasreddin Hoca’ya benzetilir. Gerçekten ken­dine has garip tavırları olan İvaz Efendi, kazaskerlikleri zamanında el-Hidâye nüshasını çekmecesine mıhlatıp mansıb talep edenlere göstererek, “Orayı kara kitap bilir” derdi.[571] İvaz Efen­di medrese ders kitabı olan tefsir, fıkıh, belagat ve kelâm alanında yazılmış En-vârü’t-tenzü, el-Hidâye, Miftâhu’l-‘ulûm, et-Telvîh ve el-Mevâkıİ gibi eserlere müstakil haşiyeler kaleme almış ve bunları İstanbul’da Eğrikapı dışında yaptırdığı camiye kendi eliyle yazdığı vakıfname ile ba­ğışlamıştır. Mezarı bu caminin hazîresin-dedir. Oğlu Yahya Efendi de İlmiye mesle­ğinden yetişmiş, Konya kadılığına kadar yükselmiş ve 1033’te (1624) ölmüştür. Hadîkatü’l-cevâmi’öe onun camisinden başka medrese, mek­tep ve çeşme gibi hayır eserlerinden de söz edilmektedir.

TDV İslâm Ansiklopedisi