Sosyoloji

İsmet Özel – Kalın Türk

İsmet Özel – Kalın Türk

“Bezirgânım, metaım çok

Alana satmaya geldim”

Yunus Emre’nin anladığı ve bana anlattığı bezirgânlık neyi
olursa olsun, kime olursa olsun satmak değildi. Müşteriyi bulmak zahmete
katlanmayı gerektiriyordu. (s. 6)

II. Osman saltanatından (1618) itibaren Türkiye (…) tüccar
taifesinin pazarıdır.

Onlar gibi (…) olaydım (…) bana müflis tacir diyebilirdiniz.
Hâlbuki ben, kalın Türk’üm. (s. 7)

Sermayenin göz açtırmaz hegemonyası (…) Türkiye’de yaşayan
insanları müteaddit aşamalarda emri altına almıştır.

Sistemin işleyişinden yarar sağlayan toplumlar “millet” olma
başarısına ermiş toplumlardır.

Nerede olduğumuzu bildiysek, orada olmayı seçmişizdir aynı
zamanda. (s. 15)

“NATO dağılmalı mı?” sorusu sorulduğunda belli çevreler
diyorlar ki “Hayır, NATO dağılmamalı. Çünkü kızıllar bertaraf edildi, şimdi
yeşiller var.”

Demek ki, İslam, NATO’ya karşı, daha doğrusu NATO’nun varlık
sebebini izak edebilecek bir unsur olabilir. (s. 16)

Ruslar hiçbir zaman, “biz bir Demir Perde çektik demedi.

I. Dünya Savaşı dünya sisteminin yeryüzünde hükümran olması
için engeller koyabilecek (…) yapıları çökertti. (s. 19)

Polonyalıların bir sosyalizm tarifi var: “Sosyalizm,
kapitalizmden kapitalizme gitmek için aşılan uzun, zahmetli, eziyetli bir
yoldur.” Bunu Doğu Bloku denilen bölge yaşadı. (s. 20)

Bir medeniyet, yani bir civilisation bir kültürün donmuş
halidir. Yani bir kültür doğar, dinamik bir durumdadır; eğer bu kültür herhangi
bir şekilde kendini üretebilecek formlara kapanır ve donarsa o artık bir medeniyet
haline gelir. (s. 22)

Avrupalı kendi özsaygısını, kendi özgüvenini I. Dünya
Savaşı’nda kaybetti.

O zamandan bu yana Batı, gizli veya açık bir savunma
halinde. (s. 24)

Dünyada donmuş kültür olarak sadece Batı medeniyeti var. (s.
25)

Bizi bir şekilde bir medeniyetler savaşı olduğuna
inandırmaya çalışıyor bazıları. Huntington şöyle sıralamış medeniyetleri:
Batılı medeniyet, Konfüyusçu medeniyet, Japon medeniyeti, İslam medeniyeti,
Hindu medeniyeti, Slav-Ortodoks medeniyeti, İbero yani Latin Amerikan
medeniyeti… bir de Afrika medeniyeti. (s. 26)

Yeni dünya düzenini…

Şimdiye kadar dünyada avantajlı çıkmış bölgelerin
avantajlarını korumaları ve başka bölgelerin yeni avantajlar elde etmek üzere
harekete geçmemeleri, yerlerinde kalmaları düzenidir. (s. 28)

Huntington’ın sıraladığı bu kültürler bağımsız kültürler
değildir.

Bir kültürün canlılığı bir cazibe odağı olmasındadır.

Batı medeniyetinin tek hâkim medeniyet (…) olduğunun da
belirgin göstergesi budur. İnsanların yapmaya çalıştıkları şeyler, Batılı
normlara uygun şeylerdir… (s. 31)

Sovyet Bloku’nun hayatı 70 yıl sürdü, bütün bunlar şimdi biz
böyle bir medeniyetleşme teranesine kapılırsak, Batı medeniyeti lehine bir 70
yıl daha bu minval üzere geçebilir ümidiyle türetilen görüşlerdir. (s. 35)

Üzerinde yaşadığımız topraklarda kendimize olduğu kadar
insanlığa da açılım sağlayacak bir şeylere emek vermeli miyiz, yoksa yürürlükte
olan anlayışlardan birini, kendimize göre en elverişli olanı benimseyip, âlemle
gelen düğün bayram deyip yaşamalı mıyız? (s. 37)

Ben Türkiye’yi İslamî anavatan olarak görüyorum. (s. 40)

Siyasi gelişmeleri kim anlamlandırıyorsa toplumları da onlar
harekete geçirir.

İnsanın hem imanı, hem Türklüğü gevreyebilir; inceldiği
yerden kopar: onun için her ikisini de kalın tutmak iyidir. (s. 53)

Şule Yayınları

2. Baskı, Nisan 2006