İslâmiyet ve Sosyo-Ekonomik Gelişme
İslâmiyet ve toplumsal değişme ilişkileri çerçevesinde, özellikle modern dönemde, Batı Medeniyetinin mecburiyetleri karşısında çok köklü değişim ve dönüşüm sorunları ile karşı karşıya gelmiş bulunan İslâm dünyasında kendini gösteren en önemli sorunlardan biri İslâmiyet’in sosyo-ekonomik gelişme ile olan ilişkileri meselesidir. Zira, modern Batı Medeniyetinin dünya ölçüsündeki gelişmesi ve nüfuzunda Sanayi devriminin oynadığı büyük rol, bu gelişmeye bağlı olarak beliren yeni toplum tipinde başta sanayi olmak üzere ekonominin ön plana çıkmasına imkân vermiş, yeni toplum “Modern Sanayi Toplumu.” şeklinde adlandırılmış ve bundan böyle toplumlarm en temel sorunlarından birini ve hattâ başta gelenini sanayileşme, sosyo-ekonomik gelişme, kalkınma ve ilerleme problemleri teşkil etmiştir. Öyle ki, bundan böyle bütün dünya ülkeleri özellikle ekonomik bakımdan “ileri” ve “geri kaimli” veya “kalkınmakta olan” ülkeler şeklindeki kategorilerde değerlendirilmeye başlanmış; bu arada İslâm dünyasının ikinci kategoride yer aldığı görülmüş ve devletler, ekonomik gelişme ve sanayileşmeyi birinci derecede önem verdikleri bir sorun olarak görmeye ve bu konuda çözümler üretmek üzere arayışlarına yönelmişlerdir.
Esasen, din ve ekonomi ilişkileri ve özelliklede dinin ekonomik gelişme üzerindeki etkisi meselesi, Max Weber’in, Batı’da modern Kapitalizmin ortaya çıkışında Protestanlığın oynadığı rol konusundaki meşhur tezinden bu yana bilimsel çevrelerde oldukça tartışılır olmuş, bu çerçevede İslâmiyet ile sosyo-ekonomik gelişme konusu da belli bir ölçüde gündemdeki yerini almıştır. Öyle ki, özellikle XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Müslüman toplumlarm özellikle sosyo-ekonomik bakımdan geri kalmışlıklarında İslâm dininin rolü meselesi, bu çerçevede en çok tartışılan bir konu olarak dikkati çekmiştir. Şüphesiz bunda, E. Renan’m, Sorbon’da verdiği meşhur kon- feransda, “fatalizm”le damgaladığı İslâm dinini, Müslümanların geri kalmışlıklarının temel nedeni olarak ilân etmesinin payı oldukça büyük olmuştur.[1] [2] [3] [4] Renan’dan sonra, G. MollardP, R. Charles1^, L. Bertrand ve H. Ritter^9 gibi öteki birçok Batılının da benzeri görüşler ortaya attığı görüldü. Bu fikirler, İslâm dünyasındaki aşırı Batılılaşma yanlılarında az çok taraftar buldular. Bununla birlikte, tepkiler daha geniş ve şiddetli oldu. Özellikle, Renan’a karşı ilk tepki dönemin meşhur İslâm modernisti C. AfganYden geldi.[5] Namık Kemâl’in meşhur Kenan Müdafanâmesi ise aynı tepki zincirindeki yerini aldı. Esasen, bundan böyle İslâm Modernizmi, Renan’m İslâmiyet’i özünde sosyoekonomik gelişmenin temel kösteği ilân eden iddiasına karşı bir tepkiyi hemen bütün temsilcileri aracılığı ile ortaya koyma yoluna gitti ve işte bu çerçevededir ki, sosyo-ekonomik gelişme ve kalkınmanın İslâm dini ile olan ilişkileri, özellikle modernistlerin söyleminde ana temalardan birini ve belki de başta gelenini oluşturdu. Anlaşılan İslâm Modernizmi’nin bu çerçevede tasfiyeci eğiliminin güçlenmesinde, sosyo-ekonomik geri kalmışlık, kalkınma ve İslâmiyet arasındaki ilişkiler problemi başta gelen bir rol oynamış bulunmaktadır. Öyle ki, Modernist akım, temelinde İslâm dini ile sosyo-ekonomik bir gelişme arasında bir zıtlık bulunmadığını önemle ve ısrarla belirtmekte, geri kalmışlığın sebebi zamanla İslâm dünyasında kendini gösteren yanlış din anlayışları, hurafeler ve bid’atlere bağlanmakta, bu konuda özellikle tasavvuf ve tarikatların dünya hayatına karşı olumsuz biçimde tezahür ediyor görünen anlayış, görüş ve tavırları şiddetle eleştirilmek sûretiyle adetâ onlar geri kalmışlığın birinci dereceden sorumlusu gösterilmekte, yanlış tevekkül anlayışı şiddetle eleştirilmekte, İslâm dininin dünya hayatına karşı takındığı temelinde olumlu tutum temel kaynaklar aracılığı ile vurgulanmakta; akıl, bilim ve Özellikle de modern ve müspet bilim ile İslâmiyet arasında aslında bir zıtlık bulunmadığı ifade edilerek bunlar bir şekilde bağdaştırılmaya çalışılmaktadır. Nitekim, Türkiye’de de bu akımın önemli yankıları görülmüş, M. Akif, İ. Hakkı İzmirli, Z. Gökalp, §. Günaltay, vd. Müslüman Türk Modernizminin tipik temsilcileri olmuşlardır. Böylece, sosyo-ekonomik gelişme ve kalkınma konusunun İslâmiyet ile olan bağlantısı meselesinin ana temayı oluşturduğu bir bağlamda, genel olarak İslâmiyet’i anlama konusunda Batı ile polemiğe giren İslâm Modernizmi’nin Batı’ya yönelttiği tenkitler çerçevesinde ise, özellikle bir ölçüde Panislamist eğilimler de taşıyan M. İkbâl’in görüşleri tüm İslâm dünyasında geniş yankılar uyandırdı. İkbâl’e göre Batı, teknolojisinin hülyalı pırıltıları ile insanlığın temel değerlerini tehdit etmekte, insancıl değerleri yayma adına dünyayı sömürgeleştirerek istismara yönelmekte, bu amaçla ekonomiyi barbarca savaşlara âlet etmekte, kalkınma ve ilerleme adına aile kurumunu ve kadını temel değerlerden uzaklaştırarak tahribata uğratmaktadır. Mamafih İkbâl, yaşadığı dönemin İslâm dünyasını da İslâm dininin “mezarlığı” şeklinde değerlendirmekte ve kurtuluşu Kur’ân’m ve Peygamber’in “gerçek İslâm”ı dediği “dinamik İslâm” anlayışında görmektedir.[6]
Bir kere, temel motivasyon bakımından İslâm’da dünya hayatına karşı dengeli bir vaziyet alışın var olduğu; ancak, öte yandan Orta Çağ boyunca Müslümanların arasında dünyaya karşı tutumların akti- vist bir hayat telâkkisinden, pasif bir tutuma ve hattâ ona karşı tam anlamıyla olumsuz bir tavra kadar yönelen çok çeşitli eğilimlerde gerçekleşmiş bulunduğu hususuna bu kitabın, Ekonomik Ahlâk ve Din arasındaki ilişkiler bahsinde temas etmiş bulunmaktayız.[7] Öyle ki, Weber’e göre, Orta Çağ boyunca Müslümanların arasında Batı’da Kapitalizmin gelişmesinde çok önemli roller oynayan, bir burjuva sınıfı, özerk şehirler ve bağımsız formal bir hukuk gibi kurumlar oluşmamış ve Müslümanlar modern dönemde Batı ile bu halde karşılaşmışlardır. Gerçi, Mekke dönemindeki İslâmiyet’i “dünyevî asketizm ile sonuçlanabilecek katıksız bir monoteizm” şeklinde değerlendiren, ancak bu dinin, bedevî savaşçılar tarafından “sensüal bir uyum ve uzlaşma dini” ne ve sufi tarikatlar tarafından da “emosyonel bir öte dünyacı din”t dönüştürüldüğü ve böylece İslâm dünyasına patrimönyal bir kontrol sistemi hakim olduğundan orada rasyonel kapitalizmi doğuracak bir motivasyonlar dizisinin üretilemediğini öne süren Weber, B. Turner’in konu ile ilgili tahlillerinden anlaşıldığı üzere, bir ölçüde geleneksel oryantalizmin İslâmiyet hakkmdaki önyargılarının etkisi altında kaldığından, Müslümanlığı temelinde tek yanlı olarak tutucu ve şehevî görmek hatasını işlemiş; İslâmiyet’teki öteki bir dizi temel güdü ve eğilimi ihmal etmiştir.[8] Halbuki İslâmiyet böylesine tek taraflı monolitik anlayışların ötesinde çok cepheli ve dinamik bir karaktere sahip bulunduğunu, tarih boyunca ve günümüzde ortaya koyduğu çok çeşitli eğilimler aracılığı ile göstermiş bulunmaktadır.
Her halükârda, günümüzde özellikle ekonomik alanda hızla globalleşen dünyada, sosyo-ekonomik sorunlar da kendilerini en başta gelen bir önem ve ağırlıkla hissettirmekte, bu çerçevede İslâm ülkeleri sosyoekonomik kalkınma sorunlarını hal yolundaki çabalarını bütün hızıyla sürdürürken, özellikle XX. yüzyılın ikinci yarısında aşırı İslâmcı eğilimler, anlaşılan tarihin hiçbir döneminde özgün bir biçimde varolmamış olan bir “İslâm ekonomisi” arayışlarına yönelmiş görünmekte, daha bilimsel çevrelerin ise, İslâmiyet ve sosyo-ekonomik gelişme ilişkileri konusunu, deneysel ve objektif bilimsel yaklaşım denemeleri çerçevesinde çözümleme çabasına yöneldikleri dikkati çekmektedir.[9]
[1] E. Renan, Vlslamisme et la Science, Paris: Calmann-Levy, 1883.
[2] G. Mollard, VEvolution de la Culture et de la Production du Ble en Algerie de 1830 â 1939, Paris: larose, 1950, özellikle s. 31.
[3] R. Charles, l’Evolution de l’Islam, Paris: Calmann-Levy, 1960.
[4] H. Ritter, “l’Orthodoxie a-t-elle une part dans la Decadence”, Classicisme et Dedin Culturel Dans l’Histoire de Vlslam, s. 167-184.
[5] Bk.: C. Afganî’nin 18 Mayıs 1883 tarihli Journal de Debats’daki yazısı.
[6] Bk.: M. Iqbal, Reconstruction ofReligious Thought in İslam, Lahor, 1960. Ayrıca Krs.: Fazlurrahman, “İslam: An Overview”, The Ecyclopedia of Religion, C. VII, s.319.
[7] Aynı konuda ayrıca bk.: Ü. Günay, “Ekonomik Ahlâk ve Din”, Ata. Üniv. ilâh. Fak. Derg., No:7, Erzurum, 1986, s.111-128.
[8] B. Turner, Max Weber ve İslâm, özellikle s. 183-187.
[9] Burada konu ile ilgili tam bir bibliyografyayı sunmamız söz konusu olmayıp, dikkate değer bazı örnek çalışmalara temas etmekle yetiniyoruz: M. Weber, “la Morale Economique des Grandes Rlegiones”, Archivecs de Sociologie des Religions, No:9, 1969; M. Watt, İslam and the Integration of Society, Londra: Roudlege and K. Paul, 1961; J. P. Charnay, Islamic Culture and Socio-Eco- nomic Change, Leiden: Brill, 1971; M. Rodinson, İslam et Capitalisme, Paris: Seuil, 1966; J. Austruy, l’Islam Face Au Developpement Economique, Paris: Economie et Humanisme, 1961; G. Destane de Bernis, “l’Islam et Developpement Economique”, Cahiers de ITnstitut de Science Economique Appliquee, No: 106, 1960; P Marthelot, “İslam et Developpement”, Archives de Sociologie des Religions, No: 14, 1962, s. 131-138. EEvolution Economique, Sociale et Culturelle des Pay s de ITslam sJ est-elle Montree Defavorable â la Formati- on d’un Capitalisme de Type Occidental?. Colloque Organisee par l’Institut d’Etudes Islamique de Paris et de LEphe, Paris, 22-24 Mars 1960; Fazlurrah- man, İslâmiyet ve İktisadî Adalet Meselesi, Erzurum, 1976; M. Hamidullah, Modern İktisat ve İslâm, İstanbul, 1960; S. §. Ülgener, İktisadî İnhitat Tarihimizin Ahlâk ve Zihniyet Meseleleri, İstanbul, 1951; Esposito J., (ed.), İslam and Development: Religion and Sociopolitical Change, SyraCuse, N.Y.: Syracu- se University Press, 1980; Kuran T., “The Economie System in Contemporary İslâmic Thought: Interpretation and Assesment”, International Journal of Middle East Studies, XVIII (1986), 135-164.