ISLAHAT
Dar anlamda: Osmanlı
tarihinde gerileme döneminde başlatılan, 19. yüzyılın başlarından itibaren
daha çok Batı örneğine göre girişilen yenileşme ve ilerleme atılımları.
Geniş anlamda:
Herhangi bir usulde, işte, müessesede, kuruluşta veya devlet düzeninde
eskiyen, bozulan, aksayan yanları düzeltmek, iyileştirmek, iyi bir hale koymak,
kusur veya noksanını tamamlamak veya artık bekleneni vermemesi nedeniyle
yerine yenisini koymak, reform.
Bu kavramla yapılan
tamlama ve tabirler şunlardı: Islahat-1 Cedide, yeni düzenlemeler, Islahat-ı
askeriye, askeri alanda yenilikler, düzeltmeler; Islahat-ı adliye, adli konular
ve kuruluşlarda düzeltmeler, yenilikler; Islahat-ı maliye, mali konularda
yapılan düzeltmeler; Islahat-ı mülkiye, idari sistemdeki düzeltmeler
yenilikler; Is-lahat-perver, yenilik taraftarı olan, yeniliği seven.
Arapçadan dilimize
gecen ıslahat, kelime kökü sulh olan ıslah’in çoğuludur. Dilimizde terim
olarak yerleşen ıslahat* m Türkçe çoğulu bazen “ıslahatlar” şeklinde
de ifade edilmektedir.
Eskiden ıslahat
kelimesinin yanında yenilenme, yeni olma anlamında “teceddü-dat”
kelimesi de kullanılmaktaydı. Günümüz Türkçesinde ise ıslahat ve teceddü-dat
kelimelerinin yerlerine daha çok Fransızca kökenli “reform” kelimesi
kullanılmaktadır.
Dilimizde ıslahat
teriminin belirttiğimiz dar ve geniş manalarda yaygın olarak kullanılmaya
başlanması, Tanzimat döneminden itibarendir. Cevdet Paşa, kendi ismiyle
anılan tarihinde terimin içerdiği anlamda “ıslahat” kelimesini sık
sık kullanarak bu terimin yaygınlaşmasında en çok payı bulunanlardan biri
olmuştur. Tanzimattan önce Osmanlı terminolojisinde ıslahat teriminin yerine
“nizam verme”, “yeniden nizam verme”, “maüub olan
maslahat”, “nîzam-ı cedit” gibi terkipler kullanılmaktaydı. Son
terkip yaygın olarak İÜ. Selim döneminde başlatılan ıslahat hareketlerine,
padişahın verdiği isimdir. Aynı padişah ıslah ederek kurduğu yeni orduya da,
yeni düzen manasın* da aynı ismi vermiştir. Ancak bu tür terkipler sadece
ıslahat terimini değil, “te-ceddüdat” hatta “inkılap”
kelimelerinin manalarım da içermekteydiler. Nitekim III.Selim Fransız
inkılabından sonra bu ülkede kurulan yeni düzeni de “cedit nizam”
olarak ifade etmekteydi ki, inkılapla gelen yeni düzenle, ıslahatla gelen yeni
düzen arasındaki fark bu ifade de vurgulanmış ve ayrı manalar aynı terkiplerle
ifade edilmiş oluyordu. Tanzimatla birlikte yoğunlaşan yenilik hareketleri, bu
yenilikleri ifade eden bir terimi de gerekti kılmıştı. Bu tür yenilik
hareketleri artık Osmanlı terminolojisinde yer alan şekliyle birer
“ıslahat” hareketiydiler. Islahat, yenileşme hareketleri anlamında
Osmanlı devrinin hemen her dönemin-
dan yararlanıldı. Ordu ve donanmanın ıs-de yapılmış olmakla birlikte,
özellikle Os- lahı için de dışarıdan
teknik adamlar getir-manlı askeri sisteminde başgosteren ak- tîldi. Gerekli alet ve edavat ithal
edildi, saklıkları, yetersizüklerî bertaraf etmek Askeri teknik konularla ilgili Avrupa’da
için II. Osman, I. Mahmut, III.Mustafa
yayınlanan bazı kitaplar tercüme edildi. ve LAbdülhamid dönemlerindeki
kısmi Tüm bu askeri alanlardaki
ıslahat, harca-yeniliklerle başlayan, ancak IH. Selim do- malan arttırmış; bu hususun bir süredir
neminde başta askeri alan olmak üzere
bozulan devlet gelir ve gider dengesine devletin birçok kurumunda yaygın
olarak olumsuz etkisi nedeniyle mali
alanda da yapmak istediği ve yaptığı yenileşme ve yeni düzenlemeler gerekli olmuştu. Bu
ilerleme atılımlarını ifade eder. IlI.Selim
cümleden olarak ilk olarak birden fazla dönemindeki bu atılımlara
Osmanlı tari- hazine sistemine
geçildi. “Hazine-i Amini terminolojisinde “ıslahat
hareketleri” re”nin yanında
bir de Hİrad-ı Cedit Hazi-denilmektedir.
nesi” kuruldu (1793). Mülki alanda da ye-Islahathareketleri:
IU.Seüm ıslahat hare- ni düzenlemeler
getirildi. Vezirlerin, ilçe-ketlerine başlamadan önce, devlet adam- lerde ayanların seçilmesi, Kadı’lann
go-lanndan ve ehil kişilerden devletin içinde revleri, eyaletlerin yeni idari bölgelere
bÖ-bulunduğu durumdan kurtulması için ne-
lünmesi, TımarveZeametlerin dağıtılma-ler yapılması gerektiğine daîr
layiha (ra- sı kanunnamelerle yeniden
düzenlendi, por) hazırlamalarım istemiştir (1792). İktisadi ve ticari alanlarda da yenilikler
ya-2’si yabancı 22 devlet adamının III.Se-
pıldıysa da, bunlar yaygın ve geniş boyut-lim’e sunduğu layihalara göre,
yapılması larda değildi. İstanbul’un
iktisadi hayatını gerekli ıslahat 72 madde olarak tespit edi- düzenleyen yeni uygulamalar başlatıldı ve
lerek bir programa bağlanmıştır. Layiha-
“Zahire Nezareti” kuruldu (1793). Daha ların ağırlık merkezini
askeri alanda yapıl- sonra bu
nezaretle ilgili “Zahire hazinesi” ması gereken ıslahat
oluşturuyordu. Baş- kuruldu (1795). Deniz ticareti sahasında
latılan ıslahatla Yeniçeri Ocağı, Humba-
devlet adamlarının da gemi satın alınarak racı, lağımcı, Arabacı ve
Topçu ocakları özel ticaret
yapabilmeleri temin ve teşvik içinyenidüzenlemeler(yönetmelikler)ya- edildi. Resmi esnaf gediklerinden fiyatı
pildi. Diğer yandan bir de Avrupa usulün-
yükseltip üretimi düşürerek vesair yollar-de yeni bîr ordu kurulmasına
girişilerek la iktisadi hayata zarar
verenlerin Kadı’-“Nizam-ı Cedit” ismi verilen bir asker oca- Iar tarafından tespit edilip Divan-ı
Hüma-ğı kuruldu. Bunların yanında Tophane,
yuna bildirilmeleri ve bunların lağv edil-Tersane ve Mühendishane’nin de
yeni- meleri karara bağlandı ve
uygulamasına den düzenlenmesi yapıldı. Bu düzenleme- geçildi (1794). Dış ilişkiler alanında da
yelerin yapılabilmesi teknik Öğretim ve eği- nilikler yapıldı. Avrupayı tanımak,
politi-timle yakından ilgiliydi. Bu eğitimi ver- kasını ve her alandaki düşüncelerini öğ-mek
üzere Humbarahane (1792) ile Mü-
renmek, bu bilgilere göre Osmanlı dış po-hendishane-i Berri-i Hümayun
kuruldu filikasını ve alınacak
önlemleri daha ça-(1794). Bu tür teknik okulların kurulması buk ve daha doğru tayin etmek amacıyla ve
verecekleri eğitim için yabana uzman,
Avrupa’dadaimielçilİklerkurulmayabaş-öğretmen, mühendis, ustabaşı ve
ustalar- landı (1795). İlk daimi
elçilikler Londra,Paris, Viyana ve Berlin’de açıldı. Osman- ralan birçok hususun daha önce yayınla-h
daimî elçiliklerinin mutad görevleri ara-
nan Tanzimat Fermanı’nda yer almasını sında Osmanlı tüccarının haklarını
koru- temin eden ve savunan Tanzimat
Ferma-mak, Özel bir öneme sahipti. Uygulamaya nı’nın miman diye ün yapan Reşit Paşa,
konulan yeni dış politikayla dış ilişkilerde
Islahat Fermanı’yla ilan edilen hususların Osmanlının Avrupa’ya üstün
olduğuna uygulanacağının Paris
anlaşmasına mad-dayanan geleneksel politika yerine artık de olarak konulmasına karşı çıkmış,
Tan-eşit haklara sahip olma ve Avrupa ülkele- zimatFermanı’ndayayınlanmışolanhıris-riyle
karşıhklı çıkarlara dayanan politik
Uyan tebaaya tanınmış hak ve özgürlükle» dostluklar kurularak müşterek
düşmana rin yeterli olduğunu, halbuki
yayınlanaca-karşı siyasi, askeri, ekonomik ve gerekli ğı
söylenen Islahat Fermanının bu hak ve görülen her alanda ortak hareket
etmeye özgürlükleri daha da
genişlettiğini, bu-dayah, Osmanlı lehine neticeler verecek nun gereksiz olduğunu, en önemlisi böyle
ülkelerarası denge politikaları uygulan-
bir uygulamanın Osmanlı Devleti
aleyhi-maya başlandı. ne
sonuçlar doğuracağını, dış devletlerin
IslahatFermanı:
Osmanlı tarihi termİno- devamlı müdahalelerine maruz bırakaca-lojisinde ıslahat
terimiyle ilgili olarak kul- ğım, bir rapor halinde Abdülmecid’e lanılan diğer
bir kavram da” ıslahat ferma- uzun uzun izah etmiştir. Bu
olumsuzlukla-nı”dır. Bu ferman Tanzimat döneminin rmın bilinmesine rağmen
şiddetli dış bas-önemli bir dönüm noktasıydı. Islahat fer- ki karşısında İlan
edilmek zorunda kalımın anı; Rusya’ ya karşı cephe oluşturan, Ki- lan Islahat
Fermanı, müsliim ani arla hıris-nm savaşında Osmanlılarla birlikte sava-
uyanlar arasında mevcut din, vergi, asker-şanFransa, İngiltere ve Avusturya’nın
ön- lik, devlet memuru olabilme ve eğitim cülüğünde özellikle Osmanlı
hıristiyan alanlarındaki farklılıkları kaldırmayı azınlığın haklarım korumak ve
güçlendir- amaçlıyor,buhususlanmevcutuygulama-mek amacıyla bir ferman şeklinde
hazırla- ya göre hıristiyan tebaa lehine aynntılany-nan, Osmanlıların da kabul
ve ilan etmek la düzenliyordu.
zorunda kaldıkları bir
ıslahat programı Cumhuriyet devrine
kadar devam eden olup, Abdülmecid tarafından Ali Paşa’- OsmanlıDevletindekiıslahatıdeğerlendi-nın
teşvikiyle yayınlanmışın: (28 Şubat
ren ilim adamlarının yaklaşımlarını üç 1856). Böylece hiç değilse
zahiren Os- grupta toplayabiliriz,
mamı devleti bu fermanı kendiliğinden
/, Grup: Bu gruptakiler Osmanlı ıslahat ilan ettiğini açıklayarak
hükümranlık hak- hareketlerini
batılılaşmak yolunda atılan lannı kurtarmış oluyordu. Gerçekte ise adımlar olarak
değerlendirirler.Batıyıan-bu fermanla artık Osmanlı’nın hıristiyan layan, batılı düşünen bir grup Osmanlı
ay-tebaasıyla ilgili hükümranlık hakları, Av- din bürokrat ve devlet adamının Tanzi-rupa
büyük devletlerinin denetimine geç-
mat’la başlattıkları köklü ıslahat hareket-miş oluyordu. Tanzimat
döneminin baş- lerinin asıl hedefi
tüm müesseseleriyle Os-langıcı olan Tanzimat Fermanı (1839) manh’yı batılılaştırmaktır.
Buıslahatçıba-böyle bir zorunluluktan (dış baskıdan) tıcı aydın grubu zamanla büyümüş ve
gru-doğmamış, bu tür sonuçlar ortaya çıkart-
bun karşısına genellikle Ulema sınıfı, mamıştı. Nitekim Islahat
Fermanı’nda ye- Medreseliler, batıyı anlayamamış diğer devlet
adamları, tutucu aydınlar ve bazı tutucu padişahlar çıkmışsa da, Islahatçı
batıcılar bu muhalif gruba rağmen galip gelerek imparatorluğa Batılılaşma yolunda
önemli adımlar attırmışlardır. Batılılaşmak için yapılan ıslahat Osmanlı devletini
kurtaracak tek çareydi.
II. Grup: Bunlar
Osmanlı ıslahatım Marksist tarihçi ekole göre sınıflararası çatışmalar olarak
değerlendirmekte; egemen kapitalist dış güçlerin içerdeki işbirlikçilerini
bir kısmı kapitalistleşmiş hıristi-yan azınlık sınıfım müslüman hakim sınıfa
karşı destekleyerek azınlıklara yeni haklar temin etmek yoluyla Osmanlı devletini
kapitalizmin etkisi ve denetimi altına almak mücadelesi olarak görmektedirler.
Adeta her ıslahat azınlık sınıfa verilmiş bir ödün, kapitalistleşme yolunda
atılmış bir adımdır.
///. Grup: Bunlar
Osmanlılar’in ıslahatı batılılaşmak amacıyla değil, batının Öncelikle
tekniğinden yararlanmak ve yükselme devrinde olduğu gibi, tekrar Osmanlıyı
tekniğinden kültürüne kadar tüm mües-seleriyle en üstün ve en İleriye
ulaştırmak
amacıyla girişilen
hareketler olarak değerlendirirler. Ancak Osmanlı ıslahatı Batılılar
tarafından devamlı bu asıl amacından uzaklaştırılmaya ve batılılaşmayı hedef
alan bir şekle dönüştürülmeye çalışılmış, Osmanlılar ne kadar Batıhlaşırlarsa o
kadar m edeni 1 esebilecekleri (ilerleyecekleri) imajı devamlı Osmanlı’ya
propaganda edilmiş ve zamanla bunu benimseyen bir grup Batıcı Osmanlı aydım ve
devlet adamı ortaya çıkmışsa da ıslahatı Batılılaşmak için değil, batıyı da
aşarak daha ileri ve üstün bîr Osmanlı ortaya çıkartmak amacıyla benimseyen
devlet adamı ve aydım daha fazla sayıda olmuş ve amaç daha çok kabul
görmüştür. Islahat, Osmanlılarca böyle değerlendirilerek yapıldığına göre
bizler bugün bile hala o zamanki Batılı propagandaların doğrultusunda Osmanlı
ıslahatım batılılaşmak amacıyla yapılmış olarak değerlendirirsek tarihi bir
çarpıtma ve yanılgı içine düşmüş oluruz. Islahat, Osmanlının Batıyı yakalamak
ve aşmak çabalarıdır.
Ahmet KAL’A