Tarihi Eserler

İskender Paşa Camii/Türbesi -Diyarbakır- Tarihçesi, Mimari, Hakkında Bilgi

İskender Paşa Camii ve Türbesi. Diyarbakır’da XVI. yüzyılın ikinci yansında yapılmış cami ve türbe.

Diyarbakır’da kendi adıyla anılan ma­hallede bulunmaktadır. Diyarbakır valisi İskender Paşa tarafından yaptırılmış olan caminin kitabesi yoktur. 27 Rebîülevvel 973 (22 Ekim 1565) tarihinde düzenlenen vakfiyeye göre 958 {1551) yılında inşa edilmiştir. Yapının adı. Mimar Sinan’ın eserlerine ait tezkirelerden sadece Tuhfetü’l-mi’mârîn’de geçmektedir.

İskender Paşa Camii ana hatlarıyla tek kubbeli, kare planlı camilerin özelliklerini taşıyan bir yapıdır. Sadece harimle bağ­lantısı olmayan, fakat ona bitişik konum­daki tabhâne şeklinde iki küçük mekânla ufak bir farklılık göstermektedir. Bu ha­liyle kanat mekânları, ana mekâna oran­la küçük olsa da zâviyeli cami karakteri kazanmıştır. Harime göre yan cephelerin­de dışarıya doğru taşan son cemaat yeri beş bölümlüdür. Destek sistemini, iki kö­şede ” L” biçiminde kesit veren iki ayak ve ortada dört sütun teşkil etmekte, bunlar birbirine sivri kemerlerle bağlanmakta­dır. Bu bölümün örtü sistemi hafif me­yilli kagir bir sundurma şeklindedir. Son cemaat yerinin özgün mimarisini koru­madığı taş işçiliğindeki farklılıktan ko­layca anlaşılmaktadır. Yapının bu bölümü sadece bazalt taşıyla inşa edilmiştir. Be­den duvarlarında ise almaşık Örgülü si­yah ve beyaz renkteki taşlarla renkli bir görünüm sağlanmıştır. Bu farklılığın da işaret ettiği gibi yenilenen son cemaat yerinin orijinal örtü sistemini daha önce­leri beş adet kubbenin teşkil etmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Yapının ana ekseni üzerinde bulunan taç kapısı geniş sivri kemerli bir eyvan şeklindedir. İki yan duvarı mihrabiyeli, kö­şe çıkmaları ise sütunçelerle zenginleşti­rilmiştir. Aynı tipteki sütunçeler sivri ke­merli pencerelerin kenarlarında da bu­lunmaktadır. Pencere aralarında mukar-nas kavsaralı iki adet mihrap yer alır. İç boyutları 14,75 x 14,75 m. olan harim çokgen kasnaklı, tromplu bir kubbe ile örtülüdür. İki köşeden merdivenle bağ­lantılı mahfil dört sütunla taşınmakta­dır. Mukarnas dolgulu taş mihrabı oriji­naldir. Minberi ise ahşaptır. Dikdörtgen planlı iki yan mekânın kapıları güney cep­helerinde yer alır. Bunların son cemaat yerine bakan küçük birer penceresi bulu­nur. Bu ek mekânlardan doğudakine bitişik durumda olan minare kesme taştan olup kübik kaideli, silindirik gövdeli ve tek şerefelidir.

Zarif sütunçeler ve iki farklı renkteki taşların kullanılması ile sağlanmış olan ar­moninin dışında taş süslemeye rastlan­maz. Hatta son cemaat yerinin sütun başlıklarının üzeri bile işlenmemiştir. Bunların yanı sıra yapının içinde az mik­tarda çini kaplamaya rastlanmaktadır. Büyük bir kısmı dökülmüş olan çinilerden mevcut durumdakiler altıgen biçimli ve mavi rengin hâkim olduğu örneklerdir. Caminin önündeki kagir saçaklı şadırvan Özgün halini kaybetmiştir.

Caminin güney tarafındaki hazîrede XVI. yüzyıl âlimlerinden Muslihuddin Mehmed Lâri’nin mezarı bulunmaktadır. Türbe İse caminin doğusunda yer alır. Ki­tabesi bulunmayan bu yapı mimari yön­den oldukça ilgi çekici özellikler taşımak­tadır. İki ayrı bölüm halinde mescid ve türbe kısımlarından meydana gelen ya­pının inşa malzemesi camide olduğu gibi siyah renkli taş ve küfeki taşıdır. Binanın kuzey kısmınıteşki! eden mescid kare planlıdır. Asimetrik kapı doğu cephesin­de bulunur. Mescid dokuz pencere vasıta­sıyla ışık almaktadır. Bu pencerelerden güney duvarında yer alan iki tanesi tür­beye bakmaktadır. Pencerelerin ortasın­da mihrap vardır. Mescid sekizgen kas­naklı kagir bir kubbeye sahiptir. Ebat ola­rak böyle büyük bir caminin hemen yanı başına küçük bir mescidin inşa edilmesi biraz tuhaf görülürse de bunun önceleri bir tekkenin tevhidhânesi olabileceği ih­timali akla gelmektedir. Türbe kısmı ba­sık sekizgen planlıdır. Bu bölümün üzeri­ni ise onaltıgen şekilli bir kasnağa sahip kubbe ve iki yarım kubbe örter. Kuzeydo­ğu cephesine sivri kemerli kapı açılmıştır. Diğer cephelerin hepsinde pencere var­dır. Türbenin içinde iki pencere arasına alınmış bir mihrap bulunmaktadır. Büyük bir ihtimalle İskender Paşa için inşa edilen bu türbede paşanın mezarı bulun­mamaktadır. İskender Paşa 979 (1571) yılında İstanbul’da ölmüş ve Kanlıca’da İskender Paşa Külliyesi içindeki türbeye gömülmüştür.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler