Türk Edebiyatı

İsazade Tarihi Kitabı, Konuları, Özellikleri, Hakkında Bilgi

1654-1693 yıllarını içine alan Osmanlı tarihi.

Müellifin kimliği hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. îsâzâde olarak tanın­makla beraber adı tam olarak tesbit edi­lememiştir. Naîmâ ve Uşşâkîzâde İbrahim îsâzâde Târihi’nden bahsetmiş, ancak yazarının künyesini vermemişlerdir. Ese­rin zahrında “Üsküp kadılığından azledil­miş îsâzâde Abdullah Efendi’nin tarihle­ridir” denilerek adının Abdullah olduğu belirtilmiş ve birçok eserde böylece kabul görmüşse de bu bilginin doğruluğu şüp­helidir, îsâzâde Abdullah Efendi ile ilgili olarak ilmiye mesleğinde kazaskerlik rüt­besini kazandığı veya Şam’da müderrislik yaptığı ve Medine kadısıyken 1163 (1750) yahut 1168’de (1755) vefat ettiği kayde­dilir. Bununla birlikte 1750 veya 1755’te öldüğü belirtilen bir kişinin yazdığı eserin 1128’de (1716) vefat eden Naîmâ’ya ve 1136’da (1723-24) vefat eden Uşşâkîzâde’ye kaynaklık etmesi mümkün değildir; dolayısıyla îsâzâde’nin hayatıyla ilgili olarak Mehmed Süreyya ve Mehmed Tâhir beylerin verdiği bilgilerin ihtiyatla karşılanması gerekmektedir. Bu konuda şimdilik söylenebilecek olan hu­sus, îsâ Efendi’nin (ö. 1093/1682),tarihin yazımına belki de kayınpederi Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi’ye özenerek veya onun teşvikiyle bizzat başlamış olduğu, fakat eserin büyük bir kısmının, çeşitli medreselerde müderrislik yaptıktan son­ra Süleymaniye müderrisliğinden Selanik kadılığına geçen, azledilmesinin ardından 1100’de (1689) vebadan Ölen ve iyi bir şair olduğu belirtilen oğlu îsâzâde Mehmed Aziz tarafından kaleme alındığıdır. Kitapta bunu ihsas ettirecek noktalar bulunmaktadır. Öte yandan eser­den îsâzâde Târihi şeklinde bahseden ve nakillerdebulunan üşşâkizâde’nin, Mehmed Aziz Efendi’nin biyografisini verdiği kısmın yan sayfa kenarındaki baş­lığı îsâzâde olarak belirtmesi de ayrıca dikkat çekicidir. Vefatından sonra oğul­ları, muhtemelen bunlardan biri olan ve 1168’de (1755) vefat eden Abdullah Efendi tarafından bir müddet daha de­vam ettirilen eserin bundan dolayı onun adıyla tanındığı düşünülebilir.

1065-1104 (1654-1693) yılları arası olaylarını ihtiva eden ve özel bir adı olma­yan eserin bilinen tek nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunmak­tadır. 138 varak­tan oluşan bu yazma bizzat müellifi tara­fından temize çekilmiş, fakat yapılan ilâ­velerle tekrar müsvedde haline gelmiştir. Eser önce J. Strauss tarafından Almanca’ya çevrilerek incelenmiş (Berlin 1991), ardından Ziya Yılmazer tarafından neşre­dilmiştir (İstanbul 1996). Klasik Osmanlı tarihçiliği anlayışına uygun olarak yazılan îsâzâde Târİhi’nde olaylar yıl yıl ele alın­mış ve her yılın sonuna vefeyât bendi ek­lenerek o yıl içinde ölen ünlü zevattan da kısaca söz edilmiştir. Eserin başlıca ko­nuları, Köprülü Mehmed Paşa’nın sadra­zamlığı zamanında Venedik donanması­nın Çanakkale Boğazı önlerinden uzaklaş­tırılması, Abaza Hasan Paşa isyanı ve bu­nun bertaraf edilmesi, Eflâk isyanının bastırılması ve Varak Kalesi’nin fethi; Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın Uyvar Seferi, Vasvar Antlaşması. Serdar Sarı Hüseyin Paşa’nın Hotin’deki mağlûbiyeti. Şehzade Mustafa ve Ahmed’indüğünleri. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın 1678 Cehrin Seferi, IV. Mehmed’in hal’i ve yerine II. Süleyman’ın tahta çıkarılma­sı gibi olaylardır. Ayrıca azil ve tayinler, zelzele, fırtına, yangın, ay ve güneş tutul­ması, elçi geliş ve gidişleri, Kırım Hanlı-ğı’yla ilgili haberler eserin diğer konula­rını teşkil etmektedir.

Eserin başlıca kaynakları Mehmed Ha-lîfe’nin Târîh-i Gılmâmsi, Karaçelebizâ-deAbdülazizEfendi” ebrâfı ve Kâtib Çelebi’nin Tuhfetü’1-ki-bârfî esfâri’l-bihârdr. Özellikle orta ve son kısımları orijinal olarak görünmektedir.

îsâzâde Târihi’nm, daha sonra yer yer ismen belirtilerek Naîmâ ve Uşşâkizâde İbrahim Efendi tarafından kaynak olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Defterdar Sa­rı Mehmed Paşa’nın eserden istifade et­tiği belirtiliyorsa da iki eser arasındaki ilişkinin ortak bir Kaynağı kullanmaktan ileri gelmiş olma­sı daha muhtemeldir.

TDV İslâm Ansiklopedisi