Türk Edebiyatı

İrsal-i Mesel-İrad-ı Mesel Söz Sanatları Nedir, Türk Edebiyatında Örnekleri

îrâd-ı mesel di­ye de adlandırılan bu sanat söz arasında bir ibareyi kullanmak bakımından iktibasa, kullanılan sözle asıl anlatımdaki ben­zerlik dolayısıyla teşbihe ve anlatımla ör­nek gösterilen öğelerin denkliği yönün­den leff ü neşre benzer. İrsâl-i meselde asıl düşünce bir taraf, düşüncenin pekiş­tirilmesi için örnek verilen söz (mesel) ikin­ci taraftır. Böylece örnek sözü işiten mu­hatap, heyecanın meydana getirdiği çağ­rışım ve temsil yoluyla asıl fikri İyice an­lamış olur. Ziya Paşa’nın, “Bed-asla necâ-bet mi verir hîç üniforma  Zerdûz palan vursan eşek yine eşektir” beytinde giyim kuşamın mayası bozuk insanlara asalet sağlayamayacağı fikri, altın palan da vu-rulsa eşeğin eşeklikten kurtulamayaca­ğı gerçeğinin ifadesiyle örneklendirilmiştir. Bu sanatta örnek gösterilen sözün en belirgin özelliği, herkes tarafından kabul edilen bir gerçeği tam anlamıyla ifade et­mesidir. Bunlar atasözü, vecize, kelâmıki­bar yahut çeşitli dillerden iktibas yoluyla alınmış sözler olabilir. Meselâ, “Serv-i kaddindir çenârı eyleyen gülşende pest Bu mesel meşhurdur kim dest ber bâlâ-yı dest” (Hayâli) beytinin son İbaresi Farsça olup Türkçe’deki “el elden üstündür” ata-sözünün karşılığıdır.

Daha çok beyit nazım birimiyle yazılan manzumelerde ve beytin ikinci mısraın­da kullanılan irsâl-İ meselde ilk mısrada ortaya konan fikir ikincisinde ya daha kuvvetli bir gerçekle ya da bir atasözüyle pekiştirilir. İkinci durumda atasözünün vezne uydurulup mısraa yerleştirilmesi için küçük değişiklikler yapılabilir, hatta ibarenin atasözü olduğuna dair “meşhur­dur, meseldir, zira, elbette, nitekim” gibi kelimeler de kullanılabilir. “Makâlî ta’n-ı câhilden ne gam erbâb-ı irfana Atarlar taşı elbette dıraht-ı meyvedâr üzre” Ma­ka lî beytinde âlim ve ariflerin cahiller tarafından yerilmesinin ikinci mısrada, “Meyveli ağacı taşlarlar” atasözünün vez­ne uygun söyleyişiyle örneklendirilmesi ve “elbette” zarfıyla da sanata dikkat çekil­mesi bu türdendir.

İrsâl-i mesel, parlak bir üslûpla yapıldı­ğı ve zekice kullanıldığı vakit sözün kuv­vetini arttırıp muhatabı ikna eder. İki fi­kir arasındaki benzerlik ne derece güçlü olursa örnek gösterme o kadar başarılı sayılır. Şair herkesçe bilinen bir gerçeği örnek verirse buna “îrâd-ı mesel” denir. İrsâl-i mesel belagat açısından daha de­ğerli olup mısra-ı berceste gibi kolayca hafızada kalır. Bu türde söylenmiş pek çok örnek halkın diline de geçmiş ve gi­derek söyleyeni unutulup atasözleri ara­sına karışmıştır. Vezne uygun atasözleri­nin bir kısmı ilk mısraları unutulmuş irsâl-i mesel örnekleridir. Koca Râgıb Pa­şa’nın, “Miyân-ı güft ü gûda bed-meniş îhâm eder kubhun Şecaat arzederken merd-i kıbtî sirkatin söyler” beytiyle Nev’î’nin, “Geldimse ne var ben şuarâ bezmine âhir Âdet budur âhirde gelir bezme ekâbir” beytinin ikinci mısraları bunlar arasında sayılır. Yine araştırıldığı takdirde söyleyenleri bulunabilecek bazı mısralar da [Pâdişâh olsan da derler er kişi niyyetine”; “Gülü tarife ne hacet ne çiçektir biliriz”; “Geçme nadan köprüsün­den ko aparsın su seni”; “Tahsîl-i kemâlât kem âlât ile olmaz” vb.] lâedrî” kay­dıyla halk arasında atasözü gibi kullanıl­maktadır. Özellikle hikemî söyleyişe itibar eden divan şairleri bu sebeple irsâl-i me­seli îrâd-ı mesele tercih etmişlerdir. Nâbî’nin, “Sözde darbü’l-mesel îrâdına söz yok amma Söz odur âleme senden kala bir darbımesel” beyti bunu ifade eder.

Örnekleri divanlarda ve mesnevilerde bol miktarda bulunabilen îrâd-ı mesel ve irsâl-i mesel kullanımı XV. yüzyılda olduk­ça yaygınlaşmıştır. Bu yüzyılda îrâd-ı me­sele itibar eden İlk şair Safîdir. Necâtî Bey de divanında pek çok atasözünü bir vesi­le ile kullanmıştır. Sonraki devirlerde Tâ-liî, Sadrî, Emrullah Emrî, Riyâzî, Güvâhî. Nevi’zâde Atâî. Nâbî, Sabit, Râgıb Paşa. Sürûrî, Seyyid Osman, Enderunlu Fâzıl. Keçecizâde İzzet Molla. Şinâsî, Ziya Paşa ve Abdülhak Hâmid gibi şairler de bu sa­nata yer vermişlerdir. îrâd-ı mesel tarzın­da beyitlerin bulunduğu eserler arasında Güvâhî’nin  Pendnâme-i Gü-vâhî’si. Defterdarzâde Cemâlî Ahmed’in (ö. 1583} Metâli-î Cemâ/î’si, meçhul bir müellifin Manzum ve Musavver Du-rûb-ı Emsâl’i, Edirneli Hıfzî’nin  Mctnzûme-i Durûb-ı Emsâl İstanbul 1262, derleyeni belli olmayan Darb-ı Meseller Mecmuası. Şinâsfnin Durûb-ı Emsâl-i Osmâniyye’s’ı (İstanbul 1302), Ahmed Bâdî’nin .Armağan’ı ve Ali Emîrî Efendi’nin üç def­ter halinde derlediği Durûb-ı Emsâl’i (genişleterek nşr. E. Kemal Eyüboğlu,) zikredilebilir. Bu eserlerin ortak özelliği, Türk atasözlerinden birçoğunun îrâd-ı mesel halinde beyitleştirilmiş şek­line yer vermiş olmalarıdır.

İrsal-i Mesel Nedir, Söz Sanatı, Ne Demek, Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi