Filozoflar

İmam Şafii Kimdir, Hayatı, Eserleri

İmam Şafii

Dört büyük Sünnî fıkıh mezhebinden birinin imâmı olan Muhammed b. İdris eş-Şâfiî, günümüze kadar ulaşan ilk usulü’l-fıkıh eserinin sahibi olması itibariyle bu ilmin kurucusu sayılmaktadır.

İmâm Şâfiî, İmâm Ebu Hanîfe’nin vefat ettiği yıl (H.150/M.767) Filistin’deki Gazze şehrinde dünyaya gelmiştir. Babasının Kureyş kabilesine mensup olduğu ve Hz.Peygamber’in soyu ile birleştiği konusunda tarihçiler genellikle fıkirbirliği içindedir. Annesi ise Kureyşli olmayıp, Yemenli Ezd kabilesine mensuptur.

Daha beşikte iken babasını kaybeden Şâfiî, yetim olarak ve fakirlik içinde büyümüştür. Oğlundaki kabiliyeti farkeden annesi Şafiî’yi Mekke’ye gönderirken onu ilme teşvik etmiştir. Nitekim Mekke’de bir akrabasının yanına yerleşen küçük Şâfiî, hemen ilim tahsiline başladı. Daha Gazze’de iken Kur’ân-ı Kerîm’i hıfzetmiş bulunan Şâfiî Mekke’ye gelince Hz.Peygamberin hadîslerini öğrenmeye yöneldi. Arap dilini saf şekliyle öğrenme ihtiyacını hisseden Şâfiî, çöle gidip en fasih dile sahip olan Huzeyl kabilesinin içinde bir süre kaldı. Burada bir taraftan Arab şiirini öğrenen ve dil konusunda yetişmeye çalışan Şâfiî diğer taraftan devrinin en önemli sporlarından olan ok atıcılığında büyük bir maharet kazandı.

Yirmi yaşına gelince Şâfiî, ilmf şöhreti etrafı sarmış bulunan İmâm Mâlik’e gitmeye karar verdi. Bu maksatla Mekke’den Medine’ye giden Şâfii’yi İmâm Mâlik’e Medine valisi takdim etti. Daha Mekke’de iken Mâlikin Muvatta’ını ezberlemiş bulunan Şâfiî (Mâlik b. Enes’in gözde talebesi olmayı kısa zamanda başardı.

Dokuz yıl İmâm Mâlik’in yanında ve himayesinde kalan Şâfiî İmâm Mâlik’in vefatı üzerine Mekke’ye döndü. O sıralarda Hicaz’a gelen Yemen valisi kendisini Yemen’e götürdü ve Necran|da vilâyet katipliği görevi ile vazifelendirdi. Beş yıl kadar süren bu memuriyet hayatı, Necran’a gelen zalim bir valinin ona karşı hazırladığı bir hile ile son buldu. Bu vali, zulmetmek istediği Şâfiî’ye asılsız bîr siyasî suç isnadında bulunarak onu Halife’ye ihbar etti. Bunun üzerine tevkif edilerek Bağdad’a Halife’nln huzuruna götürüldü (H.184). Şâfiî’nin ikna edici müdafaası ve Ebû Hanîfe’nin talebesi Muhammed b. Haşan eş-Şeybânî’nin onun lehindeki şehâdeti onu ceza girmekten kurtarmıştır. Muhtdemen İmâm Mâlik’in dersleri esnasında Şafiî’yi tanımış olan Ve bu sırada Baedad kadılığı ile görevli bulunan İmâm Muhammed, onun ilim adamı olduğuna şahitlik etmiş, bununla yetinmeyip onu evine misafir almıştır.

filozof/safiitrbe

Böylece 34 yaşında tekrar ilim hayatına dönen Şâfiî, artık ömrünün sonuna kadar ilimden ayrılmamıştır. Burada İmâm Muhammed’in eserlerini bizzat kendisinden okuyan Şâfiî iki temel ekolün kaynak, metod ve görüşlerini kendisinde birleştirmiş oldu. Zira İmâm Mâlik’ten hadis taraftarı olarak bilinen Hicaz ekolünün esaslarını elde etmişti; bu defa re’y taraftarı olarak tanınan İrak ekolünü yakından tammış oluyordu. İki yıl kadar süren bu birinci Bağdad ikameti, Şâfiî için çok verimli oldu.

İki ekolü ayrı ayrı tahlil ve bunlar arasında karşılaştırma imkânını elde eden Şâfiî müstakil bir metod ve görüşle ortaya çıkmış, bir taraftan Medînelileri tenkid eden “Hılâf u Mâlik adlı diğer taraftan da İraklılarla tartışan “Hılâfu’l-Irâkıyyîn” isimli eserlerini yazmıştır.

Mekke’ye dönerek bu müstakil ve alışılmıştan farklı metodîa orada ilim halkaları teşkil eden ve etrafını ilim ve feyizle aydınlatan Şâfiî, H. 195’de tekrar Bağdad’a gelmiştir. Şâfiî, H.198’de Mekke’yi son bir defa daha ziyaret etmiş ve Bağdad’a dönmüş, daha sonra, tarihçiler tarafından değişik sebeplerle izah edilen “hilâfet merkezinden uzak durma” lüzumunu hissetmesi1 üzerine H.199’da Mısır’a gitmiş, oraya yerleşmiştir. Burada, Bağdad’takine benzer bir ilim muhiti bulabilen Şâfiî, ilme hizmetini sürdürmüş, valilikçe ayrılan tahsisat ile maddî bakımdan da ferahlığa kavuşmuştur. Nihayet, H.204’te Fustat’ta (Kahire’de) hayata gözlerini yummuştur.

Kur’ân ilmini Kur’ân’ın lafız, manâ ve üsluplarını, gaye ve prensiplerini çok iyi kavramış, nakilci ve akılcı metodlan başarılı bir şekilde mezc-etmis olma vasfıyla temâvüz etmiş bir fahih olmasının yanısıra, Şafii, hadis ve dil alimleri arasında da yüksek mevkî tutmuş bîr kimse idi. Hatta, onun eserlerindeki ifadelere, Arap dilciliğinde “şâhid” oiarak başvurulmuştur. Şâfiî, kelâmda da büyük mesafe katetmiş ise de, zamanının şartlan onu bu iiimie meşgul olmaktan alıkoymuştur; o, başkalarına da kelâmla meşgul olmamayı tavsiye etmiştir.

Keskin bir zekâya, güçlü bir hafızaya ve üstün ifade kabiliyetine sahip olan Şâfiî, bütün bunların yanısıra ihlâsı hiç elden bırakmayan, daima hakikafe arayan, bu yolda ulaştığı sonuçları yine samimiyetle ortaya koymakta tereddüt göstermeyen bir âlim idi.

Şâfiî, “er-Risâle” isimli eserinde İslam hukukunun kaynaklarını ve hüküm çıkarma metodfannı ilk kez ele alıp tahlil eden fakîh olarak, İslâm hukuku metodolojisinin (usûiü’l-fıkhın) kurucusu sayılmıştır.

Hüküm çıkarma kaynaklan oiarak birinci sırada yer alan nasslar konusunda Kur’ân ve Sünneti birlikte mütalâa eden, Sünnet’in sadece Kur’ân ile neshedilemeyeceğini savunan, haber-i vahidi ısrarla müdafaa eden ve Sünnet’in muhaliflerine karşı güçlü münazaralarla karşılık veren Şâfiî, “Nâsıru’s-Sünne” (Sünnet’in müdâfii) diye anılmıştır. Bundan başka Medi-nelilerin “icmâ” anlayışına karşı çıkarak icmâyı belirli şartlara bağlaması, ictihâdın keyfîlikten kurtarılması için çıkarılan sonucu nassiara bağlayan bir bağın mutlaka bulunmasını savunması ve düşünceye dayanarak “istihsân”a cephe alması, Şâfiî’nin metodunun karakteristik özellikleri olarak gösterilebilir.

Şâfiî’nin yukarıda işaret edilen usul eseri ‘’er-Risâle” merhum Ah-med Muhammed Şâkir tarafından Kahire’de 1940 yılında nefis bir edisyon kritik ile ilim adamlarının istifadesine sunulmuştur. Bundan başka , Şâftînin “el-ümm” isimli fıkıh eseri 7 ve 8 cilt oiarak iki defa tabedilmiş-tir. ”İhtilâfu’l-hadts”, “îbtâlü’l-istihsân”, “Hilâfu Mâlik” ve “Hilâfu’l-Irâkiyyin” gibi kitapçıkları da el-ümm’ûn kenarında matbudur. Hadîse dair “el-Müsned” adlı eseri de H. 1327’de Mısır’da tabediimiştir.

İslâm ilimlerinin mümtaz siması Şâfiî daha pek çok semereler verebileceği olgunluk döneminde, henüz 54 yaşında iken dünya hayatını tamamlayarak edebiyete intikal etmiştir. Mısır’da el-Mukattam dağının eteğinide Benû Abdilhakem türbesine defnedilmiş olup, Eyyubî sultanlarından el-Melik el-Kâmil tarafından türbesine muhteşem bir kubbe yaptırılmıştır ve burası günümüzde önemli bir ziyaret yeridir.

Öğrenim gördüğü alimlerden bazıları
Mâlik b. Enes,
Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî
Süfyân b. Uyeyne
Müslim b. Halid ez-Zencî
Öğrencilerinden bazıları
* Ahmed bin Hanbel
* İshak bin Raheveyh
* ez-Zaferani
* Ebu Sevr İbrahim bin Halid
* Ebu İbrahim Müzeni
* Rebi’ bin Süleyman-ı Muradi
Eserleri
* El-Ümm: Fıkıh yani İslam hukukuna dair olup, İmam Şafii’nin içtihad ederek bildirdiği meseleleri ihtiva eden bir eserdir. Yedi cilt olarak basılmıştır.
* Kitab-üs-Sünen vel-Müsned: Hadis ilmine dairdir.
* Er-Risale fil-Usul: Usul-i fıkha dairdir. Usul-i fıkhın kitap halinde yazıldığı ilk eserdir.
* El-Kitab-ül Bağdadiyye
* El-Mebsut
* Ahkam-ül-Kur’an
* İhtilaf-ül-Hadis
* Müsned-üş-Şafii
* El-Mevâris
* El-Emali el-Kübra
* El-Emali es-Sagir
* Edeb-ül-Kadi
* Fedail-i Kureyş
* El-Eşribe
* Es-Sebku ve’r-Remyü
* İsbat-ün-Nübüvve
* Reddi alel-Berahime