İslam Tarihi

İmam Nedir, Tarihte İmamlık Anlamı, Hakkında Geniş Bilgi

İmam. Önder, lider; cemaate namaz kıldıran kişi; devlet başkanı.

Arapça emm “Öne geçmek, sevk ve idare etmek” kökünden gelen imâm, te­rim olarak “cemaatle kjlınan namaza ön­derlik eden kimse” ve “devlet başkanı” anlamlarını taşır. III. (IX.) yüzyılın ortala­rında Endülüs’te devlet başkanıyla na­maz kıldıran kimseyi birbirinden ayır­mak için ikincisine sâhibü’s-salât adı verilmiş ve bu tabir zamanla İfrîkıye ve Mağrib’e de yayılmıştır; İran’da İse cema­ate namaz kıldıran kimseye pîşnemâz denir.

Kaynaklarda, Hz. Peygamber’e imam­lık yapmayı Cebrail’in öğrettiği ve onun önce Kabe’nin yanında, sonraları müşrik­lerin baskısı sebebiyle Mekke’nin ıssız ke­simlerindeki bazı evlerde kendisine tâbi olanlara namaz kıldırdığı haber verilir. Rivayete göre İsrâ sûresinin 110. âyetin­de yer alan, “Namaz esnasında sesini faz­la yükseltme” emri o sıralarda müşrikle­rin namaz kılındığını farketmemeleri için verilmiştir. Birinci Akabe Biatı’nın ardından Medine’ye gönderilen Mus’ab b. Umeyr ile Es’ad b. Zürâre vakit namazları ile cuma namazlarını düzenli şekilde kıldırmaya başladılar. Hicretten önce Küba’ya ulaşanlara imamlık yapan ise Ebû Huzeyfe’nin azatlısı Salim idi ve muhacirlerin imamı diye tanınıyordu. Hic­ret sırasında Medine’ye girmeden önce Küba’da kalan Hz. Peygamber burada in­şa ettirdiği mescidde imamlık yaptı ve bir cuma sabahı Küba’dan ayrıldıktan sonra Rânûnâ vadisindeki Salim b. Avf kabilesi­ne ait namazgahta farz olan ilk cuma na­mazını kıldırdı. Resûl-i Ekrem, herhangi bir sebepten dolayı Medine’den ayrılaca­ğı zaman vekâleten bir imam tayin eder­di; hastalığı ağırlaşıp artık Âişe’nin oda­sından mescide geçemeyecek hale gelin­ce de yerine Hz. Ebû Bekir’i görevlendirdi. Hz. Peygamber İslâm’a giren yeni bölge halklarına ve kabilelere imamlık yapacak kişileri belirlerken bunların Kur’an’ı iyi okuyup anlamalarına önem verirdi. Ye­menli Cermoğullan’ndan Amr b. Selime, kabilesi İslâmiyet’i kabul ettiği zaman ye­di sekiz yaşlarında olmasına rağmen Kur­’an’ı en iyi o bildiği İçin imamlığa seçilmiş ve bu görevini ölünceye kadar sürdür­müştür. Resûl-i Ekrem tayin ettiği va­lilere kıraatleri kısa tutmalarını öğütlerdi. Mekke’nin fethi üze­rine şehrin valiliğine getirdiği Attâb b. Esîd’in İslâm’a yeni girdiğini dikkate al­mış olmalı ki imamlığı Hübeyre b. Sebel’e vermişti  bu görevin Mu-âz b. Cebel’e verildiği de söylenir. Asr-ı saâdet’te ve sonraki dönemlerde sefere çıkıldığı zaman kumandan tayin edilen kimse imamlık görevini de üstleniyordu. Zâtüsselâsil Seriyyesi’nde yardımcı birli­ğin kumandanı Ebû Ubeyde b. Cerrah ile seriyye kumandanı Amr b. Âs arasında kimin imam olacağı konusunda ihtilâf çık­mış ve seriyye kumandanının imamlığın­da karar kılınmıştı. Cemel Vak’ası’nda ise Hz. Âişe’nin ordusunda namaz kıldırmak­la Abdurrahman b. Attâb görevlendiril­mişti.

Hz. Peygamberin eşlerinden Ümmü Seleme ve Âişe ile Sa’de bint Kamâme’nin kadınlara imamlık yaptıkları  Ümmü Varaka bint Abdullah adlı hanımın evinin veya mahallesinin halkına namaz kıldırması için Resûl-i Ekrem tarafından tayin edildiği ve yaşlı er­kek bir müezzininin bulunduğu kaydedi­lir.

İlgili Makaleler